Umarım beğenirsiniz bu bölümü ;)) Keyifli okumalar....
Multimedya Elliot Smith / Between The bars.
*****************
Alkış ve tezahürat seslerinin arasında şaşkınlıkla sahneye bakmaya devam ediyordum. İşte oradaydı. Sahnede, mikrofon elinde şarkıyı söylüyordu. Gözlerimi kapatıp tekrar açtım. Ama hala oradaydı. Sinirle bizimkilere baktım. Gerçekten başka birini bulamamışlar mıydı yani? O kadar insanın arasından neden "o" olmak zorundaydı ki! Çocuğun hiç tekin olmadığı basbayağı ortadaydı. Uyuşturucu gibi pis işlerle uğraşıyordu. Belkide planları arasında arkadaşlarımı da bu batağa çekmek vardı. Bunun olmaması için hiç bir garanti yoktu. Uyuşturucu sadece buz dağının görünen kısmıydı. Kim bilir daha hangi işlerle uğraşıyordu bilemiyordum. Her ne kadar yapabileceklerini bilmesem de arkadaşlarımın yanında onu görmek beni kesinlikle rahatsız ediyordu. Yüzümü gören hemen önümde bir cinayet işlenmiş sanabilirdi. Çünkü suratımın buz kestiğine emindim.
Benimkisine benzer bir surat ifadesi görmek için Gökçeye baktım. Tanrım! Hiçbir şey olmamış gibi sahneye bakıyordu. Daha doğrusu sanki işler yoluna girmiş gibi bir sevinçle bir kalabalığa bir de sahneye bakıyordu. Havaalanında olanlardan sonra nasıl bu kadar kayıtsız görünebiliyordu ki! Buna inanamıyordum! Hatırlamamış mıydı yani? Umarım hatırlamamıştır çünkü bunun olması, hatırlayıp da bir sorun görememesinden daha iyiydi.
Şu an hangi durumun içinde olduğunu bilmediğim için onu test etmeye karar verdim. Onu dirseğimle dürtüp "Bahsettikleri Ceyhun demek buymuş" dedim. Rolüme iyice girmeye çalışıyordum. "Epey de yakışıklıymış. Sence sevgilisi falan var mıdır?" Bir şey anlamaması için ona muzipçe sırıttım.
Zar zor gözlerini sahneden çekip bana döndü. "Ay bilmiyorum ki. Umalım da olmasın." dedi."Bunun gibi bir çocuğu başka bir kıza kaptırmışsak vay halimize." Benimkisi gibi bir sırıtış vardı yüzünde. İkimizin arasında ki tek fark onunkisinin aksine ben, sahte bir şekilde sırıtıyordum.
Tamam hatırlamadığını anlamıştım peki şimdi ne yapacaktım? Sıkıntıyla iç çekip Gökçe'nin ardından bende bakışlarımı sahneye odakladım. Kafamı oraya çevirir çevirmez hiç ama hiç istemediğim bir şekilde bana baktığını gördüm. O kadar dikkatli bir şekilde inceliyordu ki bir an vücudumun delik deşik olacağından korktum. Tıpkı havaalanında yaptığı gibi beni tepeden tırnağa inceledikten sonra son olarak gözleri, gözlerimle buluştu. Gözlerindeki keskin ifade biraz olsun eksilmemişti. İyiden iyiye rahatsız olmaya başlayınca sahnenin biraz ilerisinde bulunan bara yöneldim.
Tam varmıştım ki Gökçe'nin seslenişini duydum. "Nereye gidiyorsun? İzlemeyecek misin?" Barın olduğu yeri gösterip "Biraz bir şeyler içmek istiyorum" dedim. Söylemesem de şu Ceyhun denen çocuğun göz hizasından çıkmak istiyordum. Bara ulaştığımda taburelerden birine oturup ne içebileceğimi düşünmeye başladım. Bizimkilerde bu sırada'Kahpe geceler' şarkısını bitirmişlerdi.
"Önceki solisti ne kadar sevdiğinizi bilmiyorum ama bildiğim tek şey..." Şarkı bittikten sonra bir şeyler söyleyeceği aklıma gelmemişti. Bende ne söyleyeceğini merak edip dikkatimi tekrar sahneye yöneltmek zorunda kalmıştım.
Duraklamıştı. Sanırım söyleyeceği şeye vurgu yapıyordu. "Ondan daha iyi olduğum ve kesinlikle onu aratmayacağım." Bu sözlerinden sonra kalabalıktan çok güçlü bir alkış yükseldi. Gözlerim Gökçe'ye kaydı. Gerçekten sinirlenmeye başlıyordum. Oda kalabalık gibi tezahürat yapıyordu. Hemen Cem'i unutmuş muydu yani?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ HATIRALAR
Mystery / Thriller©Tüm hakları saklıdır. #20 Gizem/Gerilim Karanlıkta otururken unutamı...