Luke ellerini kafama koydu.Masmavi gözleri siyaha dönüştü.Ve işte kabusum şimdi başlıyordu.
***
Kendimi eski odamın içinde buldum. Açık penceremden soğuk rüzgar odamı dolduruyordu. Yatağın başında babam vardı. Ve fotoğraflardan bildiğim annem. Ana bu nasıl olurdu. Yatağımda bir bebek uzanıyordu. Annem başında ağlıyor onu öpüyordu. Luke bebeğin başında bir büyü yapıyordu. Annem ufak bir cam parçasıyla bileğini kesti ve bebeğin bileğine akıttı. Bebeğin koluna baktım. Siyah sembol kan ve büyüyle yok oldu. Biraz daha yaklaştım bebeğe. Bu.. bendim. "Anne,baba?"
***
Ellerini kafamdan çekti. Yıllardır cansız kalbime hapsettiğin göz yaşlarım benden izinsiz yanaklarımı ıslattı. "Ben o üç bebekten biriyim. Annem sırf beni korumak için öldü öyle değil mi? O büyüyle de benim yasak bir vampir olduğumu unutturdunuz! Neden yaptın Luke? Annemin ölmesine neden izin verdin?" Dudaklarımdan çıkan her kelime hıçkırığımla birleşti. Ufak bir çocuk gibi yolda annesini kaybetmiş,çaresiz bir şekilde arıyor gibi öyle bir haldeyim. Kaderin bütün kötü oyunu beni mi bulmak zorundaydı? "Sen yaşa diye annen öldü."
Kafamı hayır anlamında salladım. "Sen yasak bir vampirsin. Bir de yasak bir vampire aşık. Eğer bu anlaşılırsa savaş çıkartmak zorundasınız üçüncü kişiyi bulup tüm vampirleri yok etmeniz lazım. Yada öleceksiniz." Bütün odayı darmaduman ettim. İçimdeki çığlıkları susturmak için. Elimden kayıp gidenler için. "Beni nasıl sakladıysan ona da o büyüden yap." Kafasını olumsuz anlamda salladım. "Annesinin kanı gerekiyor. Annesi öleli ne kadar oldu ikimiz de biliyoruz." Artık gücüm tükeniyordu. Kendi hıçkırıklarım da boğuluyordum. "Luke ne olur onun ölmesine izin verme. Gerekirse beni öldür ama o daha çok genç ve ona aşığım. Onun için her şeyi yaparım." Vampirlerin bile gücünün yetmediği çaresizlikler oluyormuş. Yanıma oturdu. Aramız da İki yüz yıllık bir yaş farkı vardı. Yaşantısı. "Dostum. Ne senin ne de onun ölmesine izin vermeyeceğim. Ama Isabellaya gerçekleri açıklaman lazım. En azından bunu bilmeyi hak ediyor. Sonrasın da ona güçlerini kullanmayı öğreteceğim. Unutma babasının soyu yüce bir vampir. Dönüşmeden de bazı yeteneklerini kullanabilir." Derin bir nefes aldım. Kafamı salladım. "Bu çok zor olucak." "Biliyorum. Sonrasında kaybolucaksın. Kendi dünyana döneceksin. Dikkat çekmemen gerek daha fazla." Onu bırakmak istemiyorum. Ama buna mecburdum. Ayağa kalktım. Ona daha yakın olmalıydım. Bana güvenmesi gerek. Hızlıca okula gittim. Vampir olmanın en eşsiz yanı sınırsız hızınız olması. Bahçe de çay içiyor,ellerini birbirine sürtüp ısıtmaya çalışıyor. Tek başına. Garip. Yanına yürüdüm. Ah. O kokusu. Tanrım bu nasıl bir günah? Ona dayanmak çok zor. "Isabella?Seni tek bırakmış sonunda." Beni görünce gülümsedi. "Andrew. Ben de seni arıyordum. Proje ödevi için biz seçilmişiz. Uzun bir süre birlikte çalışacağız.Ayrıca sadece yemek yedik ve o kendi bölümünün dersine gitti." Mükemmel. İstediğim gibi. "Güzel, konumuz ne?" Önündeki defteri itti. "Mitolojik canlılar. Tanrılar, kurt adamlar, cadılar ve vampirler.. Uzun bir tarih araştırması kısacası." O an da beynim de şimşekler çaktı. Yutkundum. Adi piç. Cadı olduğu için sırf Isabella bana düşman kesilsin diye bunu yapıyordu. Kafasını ikiye koparmak istiyorum. Neyse ki bu benim Isabellaya anlatmama yardımcı olucak. "Ne duruyoruz? Seni kaçırıyorum." Şaşkınlıkla gözleri aralandı ve güldü. "Araba bende olduğuna göre ben seni kaçırıyor olacağım." Gülümsedi. Gülümsediğini an atmayan kalbimin ısındığına yemin edebilirim..
***
Isabella odam da dolanıyor etrafa göz atıyordu. "Neden bu kadar çok.. Vampirlerle ilgili kitabın var?" Parmaklarını rafım da dolaştırıyordu. Kitaplarda gezinirken arkasından yaklaştım. Nefesim saçlarına vuruyordu. Kalp atışının yükseldiğini hissettim. "İlgi duyuyorum." Yavaşça arkasına döndü. Ah şu an o mesafeyi kapatmak için neler vermezdim. "O zaman proje de katkın büyük olacak." Mesafeden çıkıp uzaklaştı. Masaya oturdu. Mutfağa geçip ona biraz kurabiye ve süt hazırladım. İnsanlarla bağlantım olmadığı için. Beslenmem kan ile olduğu için hiç bir şey bulunmuyordu evde. Hızlı bir şekilde odaya çıktım. "Al bakalım." Başını salladı. "Sen?" Yanına oturup ona baktım. "Ben tokum." cevap vermedi ve önünde ki deftere döndü. "Biliyor musun bence ilk vampirlerden başlamalıyız. Her zaman merak etmişimdir." Çünkü hissediyorsun güzelim.
Kafamı olumlu anlamsa salladım. "M.Ö 700lü yıllar da bir mutasyon sonucu ortaya çıkmış yazıyor burada." Tabii klişe yalanlar. "O kitabı bırak sen beni dinle çok araştırma yaptım." Bunu dediğim de şaşkınlıkla beni seyretmeye başladı.Elindeki defteri alıp kenara koydum. "M.Ö yada M.S sonra dünyanın var oluşundan bu yana onlar hep var. Kanla beslenenleri de var tabi bu 2 ye ayrılıyor. İnsan ve hayvan kanı. Zor durum da insan yemekleriyle beslenen de. Aşırı hız ve güç kısmı kesinlikle doğru bir klişe gibi görünse de. Ama bilinmeyen özellikleri var. Uçabilirler. Zihin okuyabilirler. Duyguları ve zihni kontrol edebilirler. Işınlanabilirler. Görünmezlik. Ateş,toprak,su, hava kontrollerindedir. Güneşe çıkabilirler. Uyurlar ama insanlar gibi değil ay da en fazla iki kere gibi.."
Dudakları şaşkınlıkla aralandı. Sanırım birden çok fazla şey anlatmıştım. "O kadar bilgilisin ki vampir olduğunu düşüneceğim." dedi ve ufak kahkahası odada yankılandı. Bebeğim. Ben zaten bir vampirim. "Peki ya gözleri bay bilmiş?" Beklenen bir soru. "Genel de kırmızı renk olur. Aç kaldıkların da siyaha dönüşür. İnsan arasındada sarı yada kehribar rengini kullanırlarmış." Söylediklerimin hepsini kahverengi deri kaplamalı defterine not etti. "Peki ya insan içine çıkarlar mı? Yada kokularına dayanabilirler mi?" Küçük vampirim bu bilgiler şimdilik sana yetmeli. Öğreneceksin. Ama şu an kimliğimin açığa çıkma zamanı değil. "O konu da bir şey okumadım. Bence kendi dünyaları var." Dediğim her şeyi güzelce dinledi ve not etti. "Peki ya tenleri?" Yine güzel yerden yakaladı. "Buz gibi olduğunu okumuştum. -25 derece soğukluğa kadar yaşarlarmış." Ağzı o şeklini alırken başını salladı ve not etti. "Bu kadar şeyi nasıl biliyorsun ve aklında tutuyorsun anlamıyorum."
Söz veriyorum küçük vampirim bir gün hepsinin açıklamasını bulmana yardımcı olacağım, yaşıyor olursam. "Andrew? Hey!" Elinde tuttuğu sütlü bardağı sallarken sıcak süt üzerime döküldü. Sahte bir tepki verdim. "Ah!Yandım!" Hemen tişörtümü çıkardım. "B-ben çok özür dilerim yemin ederim bilerek olmadı. Çok yanıyor mu?" Sıfır acı. "İyiyim." Göğsümden karnıma uzanan sütün ıslaklığını peçeteyle kurularken çantasından krem çıkardı. Yavaşça sürmeye başladı. Tanrım! Damarlarından akan kanın akışını hissedebiliyorum. O hala insan olduğu için kanına,kokusuna dayanmak öyle zor ki. Kremi sürerken ayağı sandalyeye takılıp üzerime düştü. Elleri göğsüm de durdu. Dudaklarımız arasında milimler kalmıştı. Sıcak nefesini yüzüm de, kalp atışını kulaklarım da hissediyorum. Kendimi onu öpmemek için zorluyordum. Çünkü ben nefes almadan kontrolsüz davranıp onun canını acıtabilirim. Hemen geriye çekildi yerine oturdu. Kan yanaklarına toplanmış utancından kızarmıştı. "B-ben üzgünüm ne sakarım." Onu rahatlatmak adına gülümsedim. "Sorun değil Isabella." Gözler tekrar gözlerime odaklandı. Sonrasın da dövmelerime. "Bu dövmelerin çok,çok garip. Bir sembol gibi ama karmaşık. Anlamı var mı?" Krallığımın sembolü. "Hayır. Arkadaşım tasarım yapmıştı. Bende yaptırdım hepsi bu. Sever böyle değişik şeyler çizmeyi." Başını salladı ama inanmamıştı. Zihnini okuyabiliyorum. "Ben daha fazla sakarlık yapmadan gidiyim. Yarın görüşürüz." Başımı salladım. Ona içten bir gülümseme bahşettim ve aşağıya kadar ona eşlik ettim..
***
Saat 12'yi geçmiş ben külkedisine dönüşüp uyuyamamıştım daha. Oysa yarın 8 de okul için kalkacağım. Suratımı buruşturdum. Tüm gündür onu düşünüyorum. O yaşadığım sakarlığın bizi burun buruna getirmesi. Gözleri öyle muazzam ki yakından. Gözlerin de kaybolabilirim. Onu düşündükçe içim de, ruhum da kelebekler uçuşuyor. Böyle olmamalı. Aptal Isabella. Neler saçmalıyordum ben? Elimde ki resime baktım. Ben zihnimde ki düşüncelerle boğuşurken kağıda onu dökmüştüm. Eşsiz harika yüzünü, gözlerini, dudaklarını, vücudunu ve garip dövmelerini.
Resmi masaya bırakıp cama yöneldim. Onun camına baktım. Yatağın ucuna oturmuş düşünüyor. Beni fark etmesi uzun sürmedi. Gözlerini bana çevirdi. Gülümseyip masada ki kağıda bir şeyler karaladı ve kağıdı caka tuttu. "Ödevden sonra bir kahve? Yada kayak?" Kalbim heyecandan fırlayacak gibi. Bende hemen kağıda cevabımı yazıp cama tuttum. "İkisine de varım!" Ufak kahkahasın attı. Onaylarcasına başını salladı. Karların eşliğin de öyle güzel görünüyordu ki. El sallayıp yatağıma uzandım. O çok garip ve gizemli. Ama sanki onu yıllardır tanıyor gibiyim. Güveniyorum. Beni mutlu ediyor. Herkesten farklı gibi. Ah Andrew, şu istemediğim şehir de beni tek sen mutlu edebildin, neden bu kadar geç çıktın ki karşıma...
SELAAAAM! Umarım yeni bölümü beğenirsiniz. Artık başlıyoruz ortalık karışıcak! Yorum ve votelerinizi esirgemeyin..
Fotoğraf: Isabella'nın Andrew çizimi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Dokunuş #Wattys2016
VampireHer gün aynaya baktığınız siz, aslında bambaşka bir varlıksanız? Aniden karşınıza çıkan biri tüm hayatınızı değiştirebilir mi? Ölümün pençelerinde yaşamak ne kadar kolay olabilir ki.. Kapak Tasarım; kapak-yap kullanıcısına aittir.