5.Bölüm "Ayna"

51 3 2
                                    

Etraf sessiz ve ben bir duraktayım. Ne olduğu hakkında hiç bir fikrim yok. Sadece sessizlik. Durağın camına vuran damlalar, yağmurun şiddetini arttıracağının habercisi. Elinde tuttuğum nesneye bakıyorum... Bir değnek. Kaşlarımı çatıp etrafa baktığımda nadir de olsa kaldırımın üstünde yağmurdan kaçmaya çalışan insanlar görüyorum. Kör değilim ama elimde bir âmâ sopası. Anlamıyorum. Üstümde kütüphaneye ait armalı bir tişört.

Otobüs gelmesini mi bekleyip beklemedigimi dahi bilmiyorum. Koca bir hiçlik sanki yaşadıklarım. Sonunda bir far ışığı gözümü alıyor ve ben buna binmem gerektiğini düşünüp ayağa kalkıyorum. Yavaşça yolun kenarına yaklaşıp arabanın iyice yaklaşmasını bekliyorum. Araba durağa yaklaştığında duruyor. Arabanın yanına gittiğimde camını indiriyor ve bana atla der gibi işaret yapıyor. Kapıyı açıp bindikten sonra emniyet kemerimi bağlıyorum. Arabayı çalıştırıp ilerledikten sonra orman gibi bir yere giriyoruz. Belki de kabus o zaman başlıyor. Araba durunca bana dönüyor ve saldırıyor, dokunuyor. Çığlık atıyorum ama fayda etmiyor.

Ve ben orada çığlıklarım tükenene kadar direniyorum. Daha sonra acı gerçekle ona teslim oluyorum.

Ben...ona ...teslim. ..oluyorum.

***

Ter içinde kalmıştım. Gördüklerime bir anlam veremedim. Ama tüylerimi ürpertirecek derecedeydi. Yarım yamalak hatırladığım kabusta bir arabaya bindiğimi, arabada ki adamın bana saldırdığını anımsıyorum. Ama asıl hatırlamam gereken şeyi hatırlamıyordum. Adamın yüzünü hatırlamıyorum. Sanki bilerek hafızamdan silinmişti. Belki de bir işaret,bir yol gösterecekti. Ama aklıma bile gelmeyen sima buna engeldi.

Uyandığım halde gözlerimi açamıyordum. Sanki göz kapaklarımın üstüne tonlarca ağırlıkta iki tane kaya koyulmuş gibi. Aralamaya çalıştıkça kayaların ağırlığı artıyordu. Fazla seruma maruz kalmış olmalıydım. Araba çarptığını hatırlıyorum ve bir hastanede olduğumu da. Sonunda yavaşça gözlerimi araladığım da bomboş bir odanın beni karşılaması hiç hoşuma gitmedi. Kendimi yatakta düzelttiğimde bacağımda ve kolumdaki ağrılar kendini yüzeye çıkardı. Ne şiddet de çarpttığımı net hatırlamıyorum ama kalıcı bir sorun olduğunu sanmıyordum.

Birden dışarıdan gelen gürültüler dikkatimi çekti. Kafamı uzatıp daha iyi duymaya çalıştım ama pek başardığım söylenemezdi. Elinde -muhtemelen ilaçların olduğu- tepsi ile giren hemşire yanıma yaklaşıp tepsiyi masanın üstüne bıraktıktan sonra "Nasılsın? " diye sordu. Konuşmaya mecalim yoktu. Gülümseyip başımı sallamakla yetindim. Gürültü artınca hemşire arkasını dönüp baktı ve kaşlarını çatarak önüne döndü.

"Bazen gerçekten insanlar duyarsız olabiliyor, biri bunlara hastanede olduklarını söylemesi gerek" diyerek bana baktı. Önce yüzümü inceledi. Tepsinin üzerinden aldığı tentiryodu pamuğun üstüne bastırıp yüzüme yaklaştı ve sol gözümün yanına bastırdı. Hafif de olsa yanma hissi sızlanmama neden oldu.

"Galiba dışarda tartışan senin yakınların? "

İşini bitirdikten sonra elindekileri tepsiye koyup kapıya ilerledi. Kapıyı açtıktan sonra "Hasta uyandı!Gorebilirsiniz" diyip odadan çıktı. Az önceki gürültü yerini fısıltıya bıraktı. Bir iki dakika sonra gözleri endişe ile parlayan Başak, odaya girdi. Hemen yatağımın yanına oturup saçlarımdan öptü. "Çok korktum Nisa! Ne oldu sana?"

Artık ağzımı açmam gerektiğini düşünüp "Iyiyim ben... bana öyle bakma" dedim. Ama bana aynı şekilde bakmaktan vazgeçmedi.

"Hepsi benim suçum, seni orada yalnız bırakmayacaktım. "

"Saçmalıyorsun"

Ağzını açaçakken yine aynı kavga sesleri geldi. Başak'a baktığımda homurdanarak gözlerini devirdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 02, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KIZIL ATEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin