Oturup sabrettik bizde. Unutmadıklarımızı aldık karşımıza bugün.
En son 9 yaşımda Diyarbakır'a el sallamıştım.Bugün yine selamına durdum.
--Yaş 27--
Babam kokuyor sanki bu şehir!
Oturup ağladım hendekler içindeki HUZURu kaybetmiş sanki bu sokaklar...
Ay yıldızlı bayraklar dalgalanır olmuş memlekette.Zaten ancak böyle yüce bir kefen örterdi bu kahrolası şehrin lanetini!
***
Ben ne sağcıyım nede solcu. Ben annesini ve babasını savaşta kaybeden küçük bir çocuğun bildiği masaldan başka bir şey değilim,olamamda!
***
Lafı fazla uzatmayı sevmeyen olmayı çok isterdim ama değilim işte.Çocukluğunu küçük yaşta kaybeden biri nasıl sussun ki?
Bugün de Diyarbakır'a gelmemin sebebi bu zaten.Yıllar önce kaybettiğim çocukluğumu bulmaya geldim.
Bugünde Diyarbakır'a gelmemin sebebi bu zaten. Yıllar önce kaybettiğim çocukluğumun taziyesini yapmaya geldim.
Bugün bu şehirle yine karşılaştık.Ben onda çocukluğumu kaybettim o da çocukluğumda ki lanetini...
***
Annemin balkonunda beklettiği turşu küpleri yoktu. Babamın kışın sobada yakmak için topladığı odunları kırdığı ,arada dinlenmek için oturduğu kütükte yanmış olmalı. Yirmi sene önce bıraktığım yerde yeller esiyor şimdi...
***
Sesini duymaya tahammül edemediğim komşumuzun horozuda kesilmiş olmalı. Emine teyze rahmetli olduğunda mevlüdünde kesivermişler galiba. Bide bizim yan komşu vardı Abuzer amca. Türkçesi imla kurallarını katleden Türkçe öğretmeni. Allah rahmet eylesin. O da aldı zamanında kafasına iki üç mermi. Ben küçüklüğümde büyüdüğüm yıllar...
Bide bazı gereksiz amcalarımız vardı.Göndermelerdi kızlarını okula.Biz böyle büyüdük işte.Buydu gerçekler bütün yanlışlığının tüm çıplağıyla.
***
O ablalar okula yazıldılar açıktan. Neredeyse babalarını kaybettiklerine sevineceklerdi. Artık ufacık bir sakız ambalajını dahi geri dönüşüme gönderilenlerden olduk bizde.Ama sobalı bir evim olmadı yedi yaşımdan beri.Odunlarımı kırıcak bir babam yoktu çünkü...
Yokluğunu her zerremde milyarlarca kez nikahladığım bir acı var artık yüreğimde. Annemle babamın yerini dolduran bir şehir dolusu yalnızlık var kucakladığım...
***
Yalnızlığım bir şehrin nüfusuna meydan okuyacak kadar kalabalıkken bana bir şehrin huzurundan bahsetmeyin.Ben HUZURU Diyarbakır'a bağışladım!
Ben bir savaşa yenik düşen bir korkağın ülkesinde değil ,her savaşta en ön safta yer alan bir kahramanın ülkesinde yaşıyorsam ve bu canım topraklarda can vereceksem bana vazgeçmekten bahsetmeyin.
***
Ben savaşı omuzlarına alarak parmak uçlarına basa basa memleketinden def edilmiş bir yetimin gözyaşından başkasıda değilim olamamda !
***
Güzel gittim.
Yanıma bir valiz bile almadan gittim. Ardında yıkık bir şehir bırakmış bir baba gibi gittim.
Akvaryumunda suyu bitmiş balığın oksijene açlığı gibi.Çaresiz, sonsuzsuz...
***
Sevdasını yitirmiş bir bülbül gibi dinlediğim bütün memleket türküleri gerçi bugün Diyarbakır sevdi beni.
Yoktu artık zırhlı araçlar. Sokakta saklambaç oynarken saklanan arkadaşlarımdanda yıllardır haber yok. İyi saklandılar...
Kaybettiklerimi kaydedecek kadar çok değildi aklım. Ben geçmişimi yazmadım. Benim yazdığım sadece"GEÇEMEMİŞLERİM..."
***
Karpuz tarlalarında bronzlaşmanın havasıda ayrıydı be. Böyle mecburduk buna .Yoksa koca bir kış aç kalırdık. Hem biz karpuz toplamasaydık defterimizi , kitabımızı kim alıcaktı?
"HİÇ KİMSE"
***
Sahi oyucağımda olmadı hiç. Böyle bir bebek yada bir peluş tavşan falan. Ben çocukluğumu yarım bıraktım!
Ocakta unutmama rağmen yanmayan çorbalar pişiremedim , hiç ağlamayan ve büyümeyen , ilgi manyağı edeceğim bebeklerin hayalini kurmaya bile cürret edemezdim. Annesinin yarım bıraktığı bir çocuğu tamamlamak öyle kolay değildi. Zordu işim. Kendime rağmen kendime tutundum...***
Bizim televizyonumuz olmadı hiç. Gecenin zifiri karanlığında silahların kustuğu kucaklar dolusu merminin pırıltısını bir sosyete dizisinde zengin ailesi olan şımarık bir çocuğun bilgisayar oyunu sandım.
Ama ben ondan daha şanslıydım. Yokluk içinde varlık yaşadım.***
Akşamları elektrik yoktu köyümüzde. Gaz lambası zengin işiydi . Biz mum yakardık. Babam çok mu romantikti diye düşünmüyor da değilim şimdilerde.
Sahi bizde onbeşini dolduran genç kızlar anne olurdu. Annemde onlardan sadece biriydi. Annemde annesini küçük yaşta kaybetmiş. Dedem tekrar evlenince annemide oduncu , dul ve koca yürekli babama vermiş. Babam kimsesizmiş. Ormandan odun keser kazandığıyla geçinirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuzsuz HUZUR
RandomŞu susmak bilmeyen küfürler,silah şarjörlerinin mahsum insanların kafalarında, bedenlerinde boşaldığı iğrenç feryat sesi,dökülen kanların şırıltısı, minnacık elleri ayakları bedenlerinden ayrılan meleklerin duaları,yıkılan evler, kırılan camlar, pi...