Çocuklarına annelik yapmak istediğim gri çantalı çirkinimi tanıştırdım da anlatamadım size. KOCAM-an yüreği vardı böyle.Bilmezdi beni.Hatta adımı bile hatıralamzdı arada.Biz siyahla beyaz kadar uzaktık...
Annemi hasteneye götürmek için merkeze girmiştik.İlk izlediğim filmide hastanenin duvarına sabitledikleri koca tüplü televizyondan izledim.
"Kız , çocuğu yanağından öpüyor ve usulca gideken çocuk onu sevdiğini söylüyordu."
Etkilenmiş olmam gerek.
O gün hava sıcaktı. Tüm sınıf dışarı çıkmış oyun oynarken benim Kurabiyem dışarıyı seyrediyordu.Yanağına ufak bir buse kondurdum.Utancımdan mı Allah'ın beni kör eder korkusundan mı bilmiyorum ama sınıftan koşarak uzaklaştım. Okuldan aldığım nadir derslerden biriydi."Hayatın film olmadığı gerçeği ..."
Daha konuşmadı o günden sonra .Küstü bana gitti Attalara...
Gamzeleri yüreğimi öpmekten dudakları morarmış adam .Küçük bir öpücüğün bedeli bu denli ağır mıydı?
Ben dokuz yaşında ki bir çocuğun sevdası kadar büyük, saçma ve mahsumdum...
Ben kardelen yaprağının damarlarındaki kan kadar negatifken bana annesiz ,babasız yaşamının zorluğundan bahsetmeyin.Ben annesiz, babasız, yarsız,yersiz,yurtsuz,kimsesizlivi anlatmaktan yoruldum...
Dünya üzerindeki fay hatları gibi görünür kadınlara saçlarındaki kırıklar ...İşte o kadar abartısız benim kestirip atamadığım çocukluk uhtem.
O denli demsiz ,o kadar sessiz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuzsuz HUZUR
RandomŞu susmak bilmeyen küfürler,silah şarjörlerinin mahsum insanların kafalarında, bedenlerinde boşaldığı iğrenç feryat sesi,dökülen kanların şırıltısı, minnacık elleri ayakları bedenlerinden ayrılan meleklerin duaları,yıkılan evler, kırılan camlar, pi...