Anneme olan öfkem hiç geçmeyecek gibiydi. Ben onun kızıydım ağlamalarına dayanamadığı kızını gecelerce ağlatacak bir sır saklamıştı.Öfkem geçmiyordu her şeyi herkesi kırıp dökmek geliyordu içimden. Sakinleşemiyordum zaten bunu da istemiyordum. Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü sanki. O aptal kadın bile biliyordu her şeyi. Hayatım boyunca yüzünü bir daha görmek istemediğim pisboğaz kadın. Mahallenin yüzsüz dedikoducusu. Şimdi kime sinirleneyim ben anne? Sana olan öfkemi kimden çıkarayım anne? Bunca yıl insanlar bana acıyarak mı bakmıştı. Hayır hayır böyle bir şey yoktu benim bir tane babam vardı. Tüm bu söylenenler yalandı herkes yalancıydı. Benim babam beni bırakıp gitmiş olamazdı böyle şeyler sadece filmlerde olurdu ve benim hayatım film olmak için sıradandı. Bunların hepsini "O senin baban değil." cümlesinden sonra düşünmüştüm. Anlatacağı o deli saçması şeyleri duymamak için koşmaya başladım. Öfkemi dizginlemek için yalnız kalmalıydım bağırmalıydım avazım çıktığı kadar. Hep mutlu olduğum zamanlarda gittiğim küpeli sahiline şimdi zehrimi kusmak için gelmiştim. Mayıs ayının son haftaları olmasına rağmen deniz buz gibiydi ya da kendimi öylece suya bıraktığım için bana öyle gelmişti. Hiçbir şey düşünmek istemiyordum ama beynim buna izin vermiyordu. Buz gibi suda olmama rağmen içim yanıyordu bu nasıl bir şeydi. Ben 18. yaş gününü heyecanla bekleyen bir kızdım şimdiyse bunun hiçbir önemi yoktu. Denizden çıkıp kumlara uzandım başımı ellerimin arasına alıp öylece kaldım. Saat epey ilerlemişti ama o eve gitmek istemiyordum ne bir şey sormaya gücüm vardı ne de cevapları duymaya halim. Peki ya annem nasıl bunca yıl saklamıştı bu sırrı?
Eve doğru gitmek için ayağa kalktım. Ellerim istemsizce yumruk şeklini almıştı. Tırnaklarım avuç içlerime geçmişti adeta. Ağlayamıyordum ağlasam geçer miydi? Ben yıllarca benimle kan bağı olmayan bir adama mı baba demiştim. Ben hastalanınca başımda bekledi, ağladım yüzü asıldı, beni her şeyden korudu, annemi çok sevdi, kardeşimin kahramanı oldu ama benim babam değildi öyle mi? Öyleyse acımı acısı yapması gereken adam nerdeydi? Babam nerdeydi? Ben kötü bir adamın kızı mıydım? Milyonlarca insana yeten oksijen bana yetmiyordu sanki. Birden üstüme koskocaman bir yük binmişti kaldırabileceğimi sanmadığım bir yük. Bu kez koşarak değil yavaş yavaş gidiyordum eve ve ellerim hala yumruk şeklindeydi. Eve yaklaştığımı fark edince duraksadım şimdi ne söyleyecektim anneme? Kalbini kırmaktan korktuğum kadın benim kalbimin paramparça olmasına sebep olmuştu. Bir daha dünyaya gelsem yine aynı aileye sahip olmak isterim derdim hep. Anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı sorusu havada kalırdı o kadar çok babaydı bana. Kapıya kadar gelmiştim içeriye girmeye korktuğum için merdivenlerde oturup dizlerimin üstüne başımı koyup düşünmeye başladım. Eve girecektim ve herkes normal davranacaktı çünkü onlara göre her şey normaldi. Kafamı kaldırmadan beklemeye devam ettim. Yıllar geçse de unutamayacağım o sesle irkildim;
"Vera kızım neyin var" diye seslendi.
Koşup ona öyle sıkı sarıldım ki endişelendi ellerimi tutup yüzüme baktı ve yine sordu;
"Neyin var çabuk anlat" demesine kalmadı gözlerim kararmaya başlamıştı ve yine aynı son bayılmıştım.
Kalbim çok bile dayanmıştı bu olay karşısında dik durmaya. Nefes alışverişleri normale dönüyor diye konuşmalar duymaya başlamıştım. Gözlerimi açmak istemiyordum. Babamın elini başımda hissettiğimde ilk defa kaygılıydım. Gözlerimi açtığımda herkes odadaydı. Oysa ki süregelen bayılmalarıma alışmış olmaları gerekiyordu ama onlar benden daha endişeliydi. Acaba bildiğimi biliyorlar mıydı? Asla yalan söyleme diyen annem beni koskocaman bir yalanla mı büyütmüştü? Yine başlamıştı beynimin içindeki dayanılması güç olan sorular. Babam "iyi misin Vera" diye sorduğunda öyle masumdu ki onun koyu kahve gözlerine bakarak sen benim babam değil misin diyemedim.İçimde merhamet öfke sevgi öylesine birbirine karışmıştı ki ben tek başıma bu karışıklığı çözemezdim. Annemle konuşmalıydım tüm sorularıma cevap vermek zorundaydı. Gözlerimin içine bakarak her seferinde yatmaktan nefret ettiğim o sıradan hastane yatağının kenarına oturdu. Elimi tutmak istedi güç vermek istercesine. Gözlerine baktım istemiyorum der gibi ama ondan başka kime sığınabilirdim? İlk yalanımda o yakaladı beni çünkü herkesten iyi tanırdı. İlk yanlışımda onun kollarında buldum kendimi çünkü o sığınacak hiç yıkılmayacak olan bir limandı. İlk aşkımı ona anlattım omzunda ağlaya ağlaya o avuttu beni. O benim annemdi. Gözlerine bakıp milyonlarca cümle kurabilirdim ve bu annem için hiçte iyi olmazdı. Sustum kendimi toparlayıp gitmek istediğimi söyledim. Bu kez anneme değil babama tutunmuştum. Neden insan hep ona ait olmayan şeylere tutunmak ister ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAYIS ACISI
عشوائيBabası tarafından istenmemiş bir kız birisine güvenebilir miydi ? Babası bile sevmezken bir başkasının onu sevmesini beklemek aptallık olmaz mıydı? Kimseye güvenmeyecekti kimseyi sevmeyecekti ve asla babasını affetmeyecekti. Annesinin akıl hastanesi...