YAZILAMAYAN HAYALLER

398 77 49
                                    


TANIŞMA (1945)

  Yine bir Beşiktaş maçından çıkmış, içimdeki sevinç ve mutluluk hislerimi boğaz kenarında denizin kulağıma çarpan dalga sesleri ile birleştirmeye çalışır vaziyette küçük adımlarla ilerliyordum. Rüzgarın esintisi atkımı savurup, saçlarımı havalandırıyor; ceketimi ilikleyip karşısında tam bir beyefendi edasıyla durmamı emreder gibi şart koşuyordu.


Önümü iliklemek zorunda kalmıştım ama mutluydum. Beşiktaş 4-1 galip gelmeyi başarmış, tribündeki diğer arkadaşlarım gibi benim de yüzüm gülmüştü. Şeref GÖRKEY yine formunu korumuş, Galatasaray filelerini iki kere havalandırmayı başarmıştı. Sahada verilen o mücadele, o hırs, o azim bizlere uzun süre unutulmayacak bir keyif vermişti.

Manisa'dan İstanbul'a yorucu bir yolculuk yapmış, ardından tribündeki gösterilerin de üzerine eklenmesiyle bedenimi tatlı bir yorgunluk sarmıştı. Otobüsün kalkmasına daha 20 dakika vardı ve ben boğazın güzelliğiyle büyülenmiş kendimi oraya ait hissetmeye başlamıştım.

Yavaş yavaş toparlanıp otobüsün bulunduğu yere doğru hareketlenmiştim. Karşıdan 15-16 yaşlarında yani hemen hemen benim yaşıtım olan kömür saçları beline kadar uzamış, kahverengi gözleri ışıkta parlayan ve boyları yaklaşık 165 cm civarında olan güzel bir bayan hafif hafif sağa sola sallanarak geliyordu. Ayakta durmakta güçlük çektiği her halinden belliydi. Üzerinde kırışmış çubuklu bir Beşiktaş forması vardı. Birbirimize yaklaşmamıza birkaç metre kaldı derken bir anda önümde bayılıp yere düştü.

Çok telaşlanmıştım ne yapacağımı bilemiyordum. İlk olarak başını dizimin üstüne koyup incitmeyecek bir tonda tokatlayıp uyandırmaya çalıştım. Elimde bulunan su şişesinin kapağını açıp yüzüne biraz su serpmem ile gözünü aralayıp açması bir olmuştu.

" Siz de kimsiniz?" diyerek irkilmiş bir tavırla ayağa doğru fırladı.

Ayakta dengesiz bir şekilde tekrardan düşecek gibi oldu. Hemen kolundan yakalayıp yan taraftaki ağacın dibine yavaşça oturmasına yardım ettim.

"Korkmayın. Az önce bir baygınlık geçirdiniz, ben de ayılmanız için yüzünüze biraz su serptim."

Boynumdaki Beşiktaş atkısını görmüş olmalı ki biraz sakinleşti ve tekrar sordu:

"Peki. Siz kimsiniz?"

"Benim adım Asım. Beşiktaş'ın maçı için Manisa'dan arkadaşlarla beraber geldik. Otobüsümüz biraz sonra kalkacak diye sizin geldiğiniz yöne doğru ilerlerken bir anda bayılıp ayaklarımın dibine düştünüz. Ben de yardım etmek istedim."

"Çok teşekkür ederim."

Sorup sormamakta biraz tereddüt etsem de böylesine güzel bir bayanın adını öğrenmeyi çok arzu ediyordum. Tam ağzımı açacakken:

"Benim adım da Güneş, Okmeydanı'nda oturuyorum. Babamla beraber maça gelmiştik. Fakat kalabalıkta birbirimizi kaybettik."

"Yapabileceğim bir şey var mı?"

Onunla biraz daha vakit geçirmek isteyen duygularıma engel olamıyordum.

"Hayır, yok."

Ayağa kalkıp formasının üzerindeki tozları temizledi ve başını kaldırıp gülümseyerek:

"Yardım ettiğiniz için tekrar teşekkür ederim" dedi.

Aşk-ı VeliahtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin