Bir gün annem ve babam evde yokken Lavin'i bizim eve getirdim. Burası gibi bir yeri daha önce görmediğine emindim. Biz tabi birlikteyken durur muyuz? Dev ekran televizyondan son ses müzik açtık ve hoplayıp zıplamaya başladık. Evi de bayağı dağıttık. Hele mutfak mutfaklıltan çıkmıştı artık. Koltukların minderleri yerlerde, yatak odaları hep yastıklardan çıkan yün ve elyaflarla dolu. -Biz bir araya geleceğiz de yastık savaşı yapmayacagız, mümkünü mü var?-
Annem ve babam eve gelip bizi öyle görünce tabi bastılar feryadı. Hem bana hem Lavin'e bağırıyorlardı. Bana kızmaları umurumda değildi. Ama Lavin'e öyle şeyler söylediler ki kız ağlayarak koşar adımlarla evden çıkıp gitti.Dayanamadım ve anneme "siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" diye bağırdım. Bağırmamla yüzüme aniden sert bir tokat yedim. Ve koşarak odama gittim. Kapıyı da üzerime kilitledim. Ağlıyordum...
Biraz sonra kapı zili çaldı. Ne konuşulduğunu anlayamıyordum. Sonra odama doğru hızla yaklaşan ayak sesi duydum. Odanın kapısını sanki kıracakmış gibi yumruklamaya başladı biri. "aç kapıyı çabuk, kız ben sana şu kapıyı aç demiyor muyum? Aç yoksa kırıcam..." Kapıyı açmaktan başka çarem yoktu. O an aklımdan neler geçirdiğimi bilseler eminim tımarhaneye felan kapatılırdım. Kapıyı açtığımda karşımda bana sinirle bakan annemi gördüm. Ve yine bir ton azar filan. -Artık ne söyleseler canımı acıtamıyorlardı. Çünkü biliyorum deymeyeceğini. Nasıl olsa sonradan geçiyor. Düzeliyordu her şey. Ya da biz öyle olduğunu sanıyoruz. Sadece bir süreliğine unutuyoruz. Veya öyle düşünüyoruz....-