Uyuyakalmışım bir ara. Uyandığımda Konsti yoktu evde. Dışarı çıkmıştı. Olur olmadık saatlerde çıkardı dışarı sık sık. Nereye giderdi? Kime giderdi? Bilmezdim hiç. Belki de merak etmezdim zaten O'da anlatmazdı. Kahvaltımı yapıp bara geçtim. Saat 1'i geçiyordu. Akşama büyük bir organizasyon vardı ve yapılacak çok iş vardı. Fakat Vera kafamdan çıkmıyor, işe odaklanamıyordum. Saat hızlı şekilde ilerliyordu. Çocuklar işlerini bitirmiş, gecenin misafirleri yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. Zengin bir gece olacaktı belli ki. Ofisime geçip kafamı dinlemek istiyordum bir an önce. Kafam öne eğik yavaş adımlarla ilerliyordum. Biriyle çarpışıp yere kapaklandım bir anda. Aman Tanrım! Vera.. O'nu bir daha görmek aklımdan geçmezken ben gidip onunla çarpıştım. Kız sersemlemişti haliyle. "Pardon, sizi fark etmedim" diyerek kolundan tutup kaldırdım. " Önemli değil, Nazım. Kafam dağınıktı ben de fark etmedim" dedi. Adımı unutmamış, hatırlıyordu beni. " İyi geceler" diyip yoluma devam ettim. Sonunda atabildim kendimi odaya. Kalbim çok hızlı çarpıyordu. Onu görmek bile öyle bir etki bırakıyordu ki, kendime gelemiyordum. Dolabımdaki şaraplardan birini açtım, bardağa doldurup yudumlamaya başladım. İçtikçe bedenimde Vera'yı hissediyordum. Ahhh Vera. Yıllanmış şarabım.. Ne ara tutuldum ona bu kadar, bilmiyorum. Daha önceden tanımış gibiyim fakat bu güzelliği görüpte unutmak mümkün değil. Ahh Vera.. Alzheimer olsam o gözlerini unutamam yine de. Sen bir farklısın bu bedende. Anlatamıyorum kelimeler yetmiyor. En güzel kelime, kifayetsiz kalıyor... İkinci yudumu alıyordum ki. Kapı çaldı. " Kimsiniz" diye sorduğumda. " Ben, yani Vera" dedi. Heyecana kapıldım, sesim çıkmıyordu. Ortalık dağınık geldi gözüme. Etrafı toparlayıp kapıyı açtım.
Vera: İyi misin? Az önce ki çarpışma için kusura bakma.
Nazım: Yok ya ben özür dilerim. Benim hatam kusura bakma. Kafam dağınıktı.
Vera: Neden kafan dağınıktı. Bir şey mi oldu.
Nazım: ( Oldu. Sana aşık oldum! ) Yok hayır bir şey olmadı. (Gülümseyerek)
Vera: Hım peki. İçeri çok sıkıcı, bunaldım iyice. Arkadaşım da yok zaten.
Nazım: Neden geldin tanımadığın kimse yoksa?
Vera: Beste'nin ısrarları işte. "Hayır " diyemiyorsun kendisine, kabul etmiyor.
Nazım: Anlıyorum, Konsti'de öyle. Alıştım artık "Hayır" demiyorum ona.
Vera: Neyse ya ben sıkıldım iyice. Eve gideyim en iyisi. Görüşürüz sonra yine.(Gülümseyerek)
Nazım: Tabi görüşürüz. (Gülümseyerek)
Ulan niye susuyorum? Kız konuşmak istiyor ama ben mal mal susuyorum, kahretsin. Acaba eve bırakmayı mı teklif etsem? Neden cesaret edemiyorum? Off!
Nazım: Vera!
Vera: Efendim (Sanki seslenmemi bekliyormuş gibi)
Nazım: Seni eve bırakmamı ister misin?
Vera: Olur tabi. (Gülümseyerek)
Arabaya bindik ve Vera'nın evine doğru yol almaya başladık. Tahmin ettiğimden daha konuşkan ve daha sevimliydi. Sanki benimle muhabbet etmek için çabalıyordu. Belki de ben öyle anlıyordum. Öyle anlamak istiyordum. Gözlerine bakarken az daha kaza yapıyordum. "Dikkat et, güzelliğimden dolayı ölmeyelim." Rezil ettim kendimi. Muhteşem! Bakıyorsun, bari belli etme değil mi? Off. Ufak tefek muhabbetlerden sonra gelmiştik evine. Arabadan indik ve apartmanın önünde bekliyorduk. Anahtarla oynuyor ve sesi çıkmıyordu. Doğru anahtarı bulup kapıyı açtı. Öyle gidiyordu, ben ise arkasından bakıyordum. Çok salağım be. Söyleyeceğim o kadar çok şey varken, sustum ben. Arabama bindim ve yola çıktım. Işıklarda durmuştum ve gözüme bir şey çarptı: Vera'nın hırkası. Evet, işte onunla konuşmak için bir fırsat. İlerden U dönüşü yapıp Vera'nın evine doğru sürmeye başladım. Resmen O'na doğru uçuyordum. 2 dakika'da vardım. Evi kaçıncı kattı, bilmiyordum. Konsti'yi aradım hemen ve sordum. Uzatmadan söyledi. Zile bastım ve kapı açıldı merdivenleri koşarak çıktım. Vera'nın dairesine geldiğimde aptal aptal suratıma bakıyordu.
Vera: Ne oldu, Nazım?
Nazım: Iıı şey, hırkanı unutmuşsunda.
Vera: Aaa sağ ol. Tamamen aklımdan çıkmış. Teşekkür ederim. (Gülümsedi)
Nazım: Önemli değil ya. Neyse ben gideyim artık.
Vera: Buraya kadar geldin benim için, bir kahve içelim bari. (Gülümseyerek)
Nazım: (İlk geldiğimde söylesen olmuyor değil mi) Olur ya. İyi olur. (Gülümseyerek)
Sonunda, sevdiğim kadının evindeyim. Tamam, biraz zoraki girdim gibi ama olsun Onun evindeyim şuan. Ortalık biraz dağınık gibiydi. Tıpkı öğrenci evi gibiydi. 2 dakika sonra kahvelerle geldi. Yanıma oturdu. Aceleyle yapılmış bir topuz, pandalı eşofmanlar ve Mickey Mouse tişört... Bir insan bunlarla nasıl bu kadar muhteşem görünebilirdi. Her dakikam Ona aşık olmakla geçiyordu. Konuşuyor bir şeyler anlatıyordu. Gözlerinin içine bakıyor, kahvemi yavaş yavaş yudumluyordum. Kahvem bitmesin diye çabalıyordum resmen.
" "
Nazım: Vera, ben sana aşık oldum. Aklımdan çıkmadığın, tek bir an bile yok. Seni seviyorum ve hayatım, yani geri kalan hayatım seninle geçsin istiyorum.
Vera: Sonunda Nazım sonunda, söyleyebildin. Ben de sana aşığım. Ben de seni seviyorum. " "
Saçmalamayın tabi ki rüya. Hiçbir gerçek yanı yok. Konuşamadım yine açılamadım Vera'ya kahvemi içtim ve gittim. Cesaret edemiyorum bir türlü. Reddedilmekten korkuyor gibiyim. Ya da onu kaybetmekten... Bilmiyorum bunun ne olduğunu. Kelimeler düğümleniyor boğazıma Onu anlatırken. Bu aşk değil de ne!?
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTTUM
Lãng mạnDerin bir hikaye.. Anlatılmaz yaşanır türünden.. Okurken sabırsızlanıp, çok şaşırcaksınız. Kimi zaman ağlayıp, kimi zaman da güleceksiniz.. İçimizden bir hikaye. Konsti'nin gizemi, Vera ve Nazım'ın bir garip aşkı..