Sen varsın, ben varım; o var, şu var... Ne önemi var bunların dostum? Olmuyor yapamıyorum ben. Uçurumdan düşüyorum, tutunamıyorum bir dala. Yapamıyorum. Tutunacak dalım da kalmadı gibi. O lanet dalı tutup da çıkamıyorum yukarıya. Hangi dalı tutsak, çürük! Dünya dönmeye devam ediyor; dönmesi gerektiği için. Bizim için değil. Bu gece her şey kapansın bitsin istiyorum ama beceremiyorum. Duygularımı yitirdim. Bilmiyorum kimin ben? Soruyorum kendime bunu: " Kimim ben? "
Ben Nazım... Vera'nın Nazım'ı... Uğruna öldüğüm kadının tek aşkı... Kendine bile katlanamayan bir adam. Tanrı'nın unuttuğu adam... Kendim için bir hiçim. Kimsem var mı? Yok. Vera'dan başka neyim vardı ki? Hep yalnızdım. Sesim, soluğum çıkmazdı. Bir köşede oturur insanları izlerdim. O günleri mi özledim? Hayır, ben Vera'yı özledim. Kendime itiraf edemiyorum. Ah Vera... Çorbamın tuzu, biberi... Anlatmaya kıyamadığım...
" Sabahlar rutinleşti artık benim için: çay ve sigara. Gecenin kör vakitlerine kadar uyuyamıyorum. Kafamı bir türlü yastığa koyamıyorum. Konsti, hep yanı başımda. Neyse ki O gitmiyor. Düşündüm de hep yanımda olan bir O var. Her dakika yanımda yalnız bırakmıyor beni. Neyse ki Konsti var. " diye düşünürken telefonum çaldı. Arayan Konsti'ydi.
Konsti: Kanka nerdesin? Bar'a gelmeyecek misin bugün?
Nazım: Yok be oğlum. Gezelim bugün biraz içim sıkılıyor iyice.
Konsti: İstanbul'a gidelim takılalım istersen.
Nazım: Abartma lan. Neyimize yetmiyor İzmir?
Konsti: Tamam gelip alıyorum seni yarım saat sonra.
Telefonu kapayıp duşa girdim. Uykusuzluktan ölüyor gibiydim. Duştan çıkıp üstümü giydim. Mutfakta dünden kalan pizzayı yiyip, meyve suyunu içtim. Son lokmayı ağzıma atıyordum ki. Kapı çaldı. Gelen Konsti'ydi. Selamlaşıp dışarı çıktık ve arabaya bindik. Konsti: " İstersen sen kullan" dedi. Keyfim hiç yerinde değildi. Hayır, manasında kafamı salladım ve yan koltuğa oturdum. Konsti hep bir şeyler anlatıyordu. Dinlemiyordum. Anlıyormuşum gibi kafamı sallıyor, onaylıyordum. Bir süre sonra mekâna vardık. İskele Kafe'ye oturduk ve iki kahve istedik. Zaten anca kahve getirirdi beni kendime. Konsti hâlâ bir şeyler anlatıyordu. Kafam bomboştu. Hiçbir şey düşünemiyordum. Hava kararmıştı iyice. Mekân tıka basa dolmuştu. Bar işletiyorum ama bir türlü sevemedim şu kalabalık ortamları. Yapamıyorum, kaçıyorum insanlıktan. Gece ilerledikçe Konsti iyice ortama kayıyor, kızlarla samimi oluyordu. Bir süre sonra masaya iki kızla geldi.
Konsti: Kızlar bakın bu Nazım. Çocukluk arkadaşım. Burada Karşıyaka'da bir bar işletiyor.
Buse: Merhaba canım. (Gülerek)
Nazım: Merhaba.
Buse: Bakıyordum da çok konuşkansın. (Gülerek)
Her kadın Vera'yı hatırlatıyordu bana. Bu sahne, Vera ile tanışmamız... Ya da her kadını Vera'ya benzetiyorum. Bilmiyorum. Donup kaldım bir süre. Masadan kalkıp çıkışa doğru yöneldim hızlı adımlarla. Konsti peşimden geldi.
Konsti: Nereye oğlum, niye kaçıyorsun?
Nazım: Yapamıyorum oğlum olmuyor. Unutamıyorum ben Vera'yı.
Konsti: Ulan 4 sene oldu. Bak artık kendi hayatına. Yaşayan ölü gibisin. Farkında mısın amk? Nereye kadar devam edecek bu?
Konuşamadım, kaçtım gittim. Taksiye bindim ve Konak'a sürmesini söyledim. İyi değildim. Torbacıdan hap almam lazımdı. Torbacıyı (Reşat) aradım ve mal ayarlamasını söyledim. Tamam diyip kabul etti. Vardığımda tekrar arayıp nerede olduğunu sordum. Beni gördüğünü, yanıma geldiğini söyledi.
Reşat: Nasılsın ağabey.
Nazım: İyi değilim Reşat. Ne var elinde?
Reşat: Ağabey çok zor zamanda geldin. Morfin var sadece. O da sana gelmez yani.
Nazım: Tamam ver. Olur, o fark etmez.
Reşat: Ağabey çok ağır gelmesin?
Nazım: Oğlum ver diyorum!
Reşat: Tamam ağabey sen bilirsin. 250 lira ücreti.
Parayı verip hızlı adımlarla ayrıldım oradan. Taksiye binip eve gittim. Hapları toz haline getirip masaya döktüm ve çekmeye başladım. Ne kadar hızlı gittim farkında değilim. Ruhum bedenimden sıyrılıyor gibiydi. Gözlerim kararmaya başlamıştı. Ayağa kalkmaya çalışırken, dengemi kaybettim ve yere düştüm. Gözümü açtığımda klinikteydim. Başımda Konsti bekliyordu.
Nazım: Neredeyim ben?
Konsti: Bizim Harun'un kliniğindeyiz. Hayvan gibi morfin çekmişsin, hastaneye götüremedim buraya getirdim. Az daha ölüyordun amk! Ne yapmaya çalışıyorsun lan sen? Kendini öldürmek istiyorsan daha kolayı var amk! Sık kafana, bitsin.
Nazım: Bir dur amk, kafam fena zaten. Bir şeyler alayım dedim. Morfin vardı sadece. Aldım bende. Ne bileyim böyle olacağını?
Haklıydı Konsti. Adam cidden son dakika yetişmiş, ölüyordum lan az daha. Ölsem kavuşur muyum Vera'yı? Nerede ki Vera? Tanrı, O'nu benim yanıma getirecek mi ki? Bu dünya da yanımdan aldıysa O'nu, öbür dünyada O'nu göreceğim ne malûm? Bilmiyorum. Unutamıyorum, olmuyor Vera. Ben senden gidemiyorum bir türlü. Her geçen gün daha da özlüyorum seni. Ama çok kırgınım sana. Hani, sözler vermiştik birbirimize? Hani hep beraber olacaktık? Sen bu oyunu bozdun. Ah... Ne zor kahvaltı hazırlamak... Beceremiyorum Vera. Senin gibi kıramıyorum yumurtayı. Bir türlü beceremiyorum. Çayı da demleyemiyorum. İçemiyorum kalıyor öyle. Gelirsin belki diye bekliyorum hep. Anahtar, hâlâ paspasın altında. Değiştiremiyorum yerini. Kaç defa hırsız girdi. Ama yapamıyorum Vera. Belki unutmuşsundur anahtarın yerini. Kendi anahtarınla açmak istersinde eve giremezsin diye anahtarı dahi değiştiremiyorum. Ben, ben hep bekliyorum. Diyorum onlara Vera gelecek. O bensiz bir yere gitmez. Ama dinlemiyorlar. Gel de mahcup et onları Vera'm. Ben, seni unutmam. Unutamam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTTUM
RomanceDerin bir hikaye.. Anlatılmaz yaşanır türünden.. Okurken sabırsızlanıp, çok şaşırcaksınız. Kimi zaman ağlayıp, kimi zaman da güleceksiniz.. İçimizden bir hikaye. Konsti'nin gizemi, Vera ve Nazım'ın bir garip aşkı..