"Hayır siyah olanından bahsediyorum." dedi Jinyoung bıkkınlıkla. Grubun yola çıkmaları için bütün hazırlıklar tamamlanmış ancak Jinyoung giymesi gereken siyah kazağı bulamıyordu.
Son kez dolabını kontrol ettikten sonra kapağı kapatıp, yatağının kenarındaki kot ceketi aldı Jinyoung. Stilistten azar işitebilirdi ama Jinyoung kendi zevkine güveniyordu.
Muhtemelen BamBam giymişti. Genelde Jinyoung'un yeni aldığı veya yeni yıkadığı kıyafetleri giymeyi tercih ederdi.
Ve sonra onları kaybetmeyi alışkanlık haline getirmişti.
"Hyung, yemin ederim, bu sefer ben değil." diye mırıldandı BamBam telefonunun ekranına bakarken.
"Her neyse." deyip arabaya bindi Jinyoung. Fazla üstelemeden üzerine kot ceketini geçirdi. Telefonuyla uğraşırken yanında oturan Mark'ı fark etti.
Kiminle mesajlaşıyordu?
"Hyung, ne yapıyorsun?" diye sordu Jinyoung merakını belli etmemeye çalışarak.
Mark telefonun ekranını kilitleyip, cebine tıkarken "Hiç kimse." diye cevapladı sorusunu.
"Bahsettiğin kızdı değil mi?" diye sordu Jinyoung sesini alçak tutmaya çalışarak. Çünkü bunu diğerleri öğrenirse kötü şeyler olabilirdi.
"Sessiz ol ve.. evet. Aslında ona söyledim." dedi Mark.
"Demek söyledin."
Jinyoung önüne döndü. Keşke hiç soru sormamış olmayı diledi. Hızlıca başını iki yana doğru salladı. Böyle devam edemezdi, değil mi?
Bütün hayatını Mark'ın da ona karşı aynı duyguları beslemesini umarak yaşamazdı. Sonuçta Mark'ta o kızı bulmuştu. Mutlulardı işte.
"Sevindim. Sizin adınıza." diye mırıldandı Jinyoung. Sesi istemese bile çok alçak çıkmıştı.
"Jinyoung," dedi Mark.
"Beni reddetti." diye devam etti.