"Hyung, uyuyamıyorum." dedi Jinyoung gözlerini ovalarken. Jaebum yatağının kenarında ona gidip uyumasını mırıldanırken Jinyoung odadan çıktı.
Uzun zamandır uyuyamıyordu. Geceleri uzun süre boyunca Mark'ın söylediği şeyleri düşünüyordu.
Koridorun sonuna geldiğinde diğer odaya sessizce girdi.
"Hyung, uyudun mu ?" diye sordu Jinyoung karanlıkta Mark'ı ararken. Yatağın kenarındaki telefon ışığını fark edince Jinyoung da Mark'ın yaptığı gibi yatağın kenarına oturdu.
"Bu saatte ne yapıyorsun ?" diye sordu Mark elindeki telefon ışığını Jinyoung'un yüzüne tutarken.
"Uyuyamıyorum." dedi Jinyoung kısık sesli konuşmaya çalışırken.
Mark telefonunu kapatırken, yatağa uzanmıştı. Jinyoung içinden onun bu saatte ne yaptığını sorgularken Mark onu yatağın diğer tarafına çekmişti.
"Birlikte uyuyalım."
Jinyoung Mark'ın fısıldadığı şeyi algıladığında vücudunun yandığı fark etti. Mark'ın yaptığı gibi Jinyoung da uzanmıştı.
"Gözlerini kapat, Jinyoung-ah." dedi Mark parmaklarıyla Jinyoung'un gözlerini kapatırken.
Jinyoung kollarını Mark'ın bedenine sardı.
İşte şimdi rahatlıkla uyuyabilirdi.
Mark
"Uyuyor musun?" diye fısıldadı Mark emin olmak için. Omzunun altında uyuyan Jinyoung'a doğru baktı.
"Uyanmamışsın, Jinyoung-ah." dedi uyuşan kollarını yavaşça çekerken. Nasıl bu rahatsız pozisyonda uyuyabiliyor? diye düşündü Mark.
Mark güneşin doğmasıyla saate baktı. Birkaç saate hazırlanıp şirkete gitmeleri gerekiyordu. Jinyoung'un uyanması için parmaklarıyla kirpikleri ve yanağı ile oynamaya başladı.
Jinyoung "Hyung, ne yapıyorsun ?" diye mırıldandıktan sonra gözlerini açtı.
"Sonunda uyanabildin." diye söylendi Mark Jinyoung'un saçlarını dağıtırken.
"Yeni mi uyandın, hyung ?" diye sordu Jinyoung ayaklanırken.
Mark Jinyoung sorusunu içten içe doğru cevaplamak istese de yalan söylemeyi tercih etmişti. Başını sallayıp, o da Jinyoung'un yaptığı gibi yataktan kalmıştı.
Düşünmeyi bırakıp, şirkete gitmesi gerekiyordu. Dans pratiği yapmalıydı. Ve acilen uyuması gerekiyordu.
Aslında hiç yatmamıştı.
Çünkü Jinyoung'un dinlendiğinden emin olmalıydı.