2 ay sonra
"Konuşmamız gerek." dedi Mark Jinyoung'u çekiştirirken. Koridorun sonundaki odaya girdiklerinde Jinyoung kolunu Mark'tan çekti.
"Bana sorunun ne olduğunu söyle." dedi Mark kollarını birleştirirken. Jinyoung omzunu silkmekle yetinmişti çünkü konuşmak istemiyordu.
Birkaç hafta önce Jinyoung kendi kendine aldığı kararla gayet mutlu -hayır, mutlu falan değildi- bir şekilde yaşıyordu. Mark ile konuşmayı kesmişti çünkü Mark ile göz göze gelse Jinyoung'un aklına sadece Mark'ın o kız için ağladığı gün geliyordu.
Her hücresine kadar kıskansa da Mark'ın karşısına çıkıp aklındakileri söyleyemezdi. Sessiz kalırsa her şeyin çözüleceğine inanıyordu Jinyoung.
"O zaman neden benden kaçıyorsun?" diye sordu Mark. Jinyoung, hızla odadan çıkmaya çalışsa da Mark kolundan tutup onu durdurdu.
"Hyung, bir sorun yok. Bir şeyler olsaydı, söylerdim." dedi Jinyoung inanmasını umut ederken. Jinyoung, Mark'ın yanında vücudunun utançtan yandığını hissetti. Kırmızıya dönmüş yüzünü başka bir yöne çevirdi.
"Bazen gerçekten sizi anlayamıyorum." deyip odadan çıktı Mark. Jinyoung hala Mark'ın tuttuğu koluna bakıyordu. Kendini koltuğa bıraktıktan sonra az önce yaşadıklarını sindirmeye çalıştı.
Kolunun acıyıp acımaması umrunda değildi.
'O kız hayatına girmeseydi her şey daha iyi olabilirdi' diye düşündü Jinyoung. Belkide Mark'a açılabilirdi.
"Hey, gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" diye sordu Mark kapının kenarında onu izlerken. Jinyoung donakalıp kapıya bakmaya devam ediyordu.
Ah, harika.
Sesli düşünmüştü.
-bAyaAA FEELsli bi BÖLÜM olDU yANIyorum-