Fotoğraftaki Deniz. Tam çıkmamış ama...
Delicesine ağlıyordum. Deniz'i ve arkadaşlarımı bırakmak istemiyordum. Yaşadığım yeri bırakmak istemiyordum.
Ağlamaktan yoruldum ve gözlerimi kapattım. Uyandığımda garip hissediyordum. Aynadan kendime baktığımda gözlerimin altı kıpkırmızıydı.
Üzerime bir kot panlaton çektim. Üstüne de yarım bir t-shirt giydim. Saçlarımı sıkı bir atkuyruğu yaptım. Bu sırada gözümün altındaki kızarıklıklar biraz geçmişti. Spor ayakkabılarımı giyip kendimi dışarı attım.
Terkedilmiş evin bahçesine geldim. Yine o ağaç vardı. Uzun uzun o ağaca baktım. Tekrar çiçekleri geçmeye yeltendiğimde sert bir şekilde yere çarptım. Korkuyordum. Hem de çok...
Eve girmeye karar verdim. Son kez ağaca bakıp yerden kalktım. Evin kapısının önüne geldiğimde hafif bir rüzgar estim. Ürperdim ama eve girme kararımdan vazgeçmedim. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım. Gördüğüm manzara karşısında şok olmuştum. Bütün eşyalar şeffaf bir şeyle örtülmüştü. Ama bir tanesi farklıydı. Bir ayna. Hiçbir terkedilme belirtisi yoktu. Üstü örtülü değildi. Toz olmamıştı. Kendimi ona odakladım. Aynanın karşısına geçtim ve şok bir vaziyette bakmaya başladım. Ayna sanki donmuştu. Gülerek bakan bir kız ve arkasında ona bakan bir ben! Bu diruma anlam verememiştim. Aynaya yaklaştım. Aynaya yaklaştıktan sonra görüntüye tekrar baktım kıza daha yakındım!!
İnanamayarak aynaya dokundum. Kıza dokunuyordum. Bu kadarı fazla diye iç geçirirken eve doğru koşuyordum. Birden önümde aynadaki kız belirdi. Duramadan kıza çarptım çok sertti. Kalkmaya halim kalmamıştı. Gözlerimi kapattım....