Kurgu tam olarak kafamda oturdu. Artık bölümler daha hızlı gelecek ve asıl olaylar buradan sonra başlıyor. İyi okumalar.
Kafamda cümleleri kuramadan konuşmaya başladım. ''Aslında buraya sen konuş diye gelmiştim.''
Kaşlarını çattı ve bana doğru bir adım attı. Adımındaki sarsaklığı gördüm. Tamam, belki de sarhoşluğu işime yarardı. Doğruları söyletebilirdim.
''Kıvanç bana yalan söylemediğini söylemiştin.''
''Söylemedim zaten.'' diye bir şeyler mırıldandı. Suratı solgun görünüyordu ve birazdan bayılacak gibiydi. Ne içmişti bu çocuk?
Kendime engel olamadan. ''İyi misin?'' diye sordum. Eh, cevabını vermekte geç kalmadı. ''Ne kadar umrundaysa?''
Doğru söylüyordu. Umrumda değildi.
Bana doğru atmaya çalıştığı adımı havada asılı kalınca hızlı hareketlerle yanına gidip kolunu omzuma attım. Ben de onun beline tutunurken koltuğa doğru ilerlemeye başladık. Kafası bana doğru dönük olduğundan nefesi yüzümü yakıyordu. Ve kesinlikle içki kokuyordu.
Ama o an korktuğum bu duyguyu başımdan savmaya çalıştım. Hoşuma gitmişti.
Onu koltuğa yatırırken kalmak için doğrulacaktım ama izin vermedi. Eli hala ensemdeydi ve şu an çok yakın mesafeden ona bakıyordum. Nefesimin kesildiğini hissettim.
Neden böyle sikik tepkiler veriyordum?
Konuşmak için ağzını araladı. ''Sana yalan söylemedim.''
İlk birkaç saniye ona inanmak istedim. Doğruyu söylediğine inanmak. Ama görmüştüm işte. Kanıtları görmüştüm.
Kıvanç'ın üstüne düşmemek için koltuğa koyduğum bir elimi çekip istemsizce yanağına götürdüm. Yeni çıkan sakalları avcumu kaşındırdı ve baş parmağımı elmacık kemiğine sürttüğümde Kıvanç gözlerini kapattı. Onun bu kadar güzel olmasının bir haksızlık olduğunu düşündüm. Hele de böyle gözleri kapalıyken...
Ben n'apıyordum lan?
Bir an silkelenip kendime geldim ve hızlıca elimi çekerken üstünden de doğruldum. Tekrar gözlerini açarken bana yorgunca bakıyordu. Artık konuşma sırasıydı.
''Gördüm Kıvanç, yazdığın şeyleri gördüm.''
Yüzüme tuhaf bir ifadeyle bakarken ''Ne yazmışım?'' diye sordu. Gözlerinde saf bir ifade vardı.
''Halil'e attığın mesajlar. Benim ve Elçin hakkında.''
Bir an duraksadı ve sadece gözlerimin içine baktı. Beş saniye sonra derin bir nefes alıp gözlerini yumdu ve açtı. Yüzünde ona inanmamı sağlayacak bir ifade vardı. Gerçekten bir kez daha inkar ederse ona inanacaktım.
''Ee, yazmışsam ne olmuş?''
Bütün inancıma darbe vurdu.
''Sen yapmış olamazsın Kıvanç, lütfen bana doğruları söyle.'' diye inkar ettim. İnanmak istediğim bu değildi.
''Bana neden güveniyorsun ki? Sana her şeyi yapabilirim.''
Kafamı sanki salak gibi sağa sola sallamaya başladım. Yapmazdı, bana her seferinde nefretini gösteriyordu ama bazen ona aniden baktığımda bana nasıl baktığını görüyordum. Ama o şefkatli ifadesi o kadar kısa sürüyordu ki bazen hayal olduğunu sanıyordum. Ama hayır, oydu işte. Her zaman bana o şekilde bakan oydu.
''Yapmazsın.''
''Beni sınama Gökçin.''
Bir kere daha ''Yapmazsın.'' dediğimde yavaşça yerinde doğrulup suratıma bakmaya başladı. Karanlık bir ifadeyle bakıyordu. Onu büyük ihtimalle fazla sinirlendirmiştim. Söylediklerimden pişman olmaya başlarken ayağa kalkıp bana doğru yürümeye başladı. Adımları yine dengesizdi ama onu etkilemedi. Aramızda bir adım varken durdu.