~KISKANDIM~

49 9 4
                                    

ESİLA'DAN
Mert'in dediklerine biraz hak vermiştim. En azından onu sevebilirdim, sonuçta çocuk yakışıklı ve karizmatikti. Şuna bakar mısınız bana uymak için beyaz takım elbise giymiş ve pudra rengi kravat takmıştı. Aslında onunla parkta konuştuktan sonra beni kuaföre getirmiş ve kuaförde beni beklemişti. Saçımı yapan adama bile karışmış sadece bukle yapmalarını söylemişti ama ben karşı çıkıp balerin topuzu istemiştim. O da yerine geçip oturmuştu. Makyajımı yapacak makyöz geldiğinde ona da karışmış sade bir makyaj yapmasını istemişti. Bu sefer ona karışmamıştım. Kadın onaylamam için baktığında kafa sallayarak Mert'in dediğini onaylamıştım. Aynadan Mert'e baktığımda saatine bakıyordu. Sonra kafasını kaldırıp aynadan bana baktı. Göz göze gelince kendimi tuhaf hissetmiştim. Bu işin sonu nereye varacaktı acaba?..

Düğün yerine vardığımızda Mert bana yaklaşıp parmaklarını parmaklarıma kenetledi. Ona 'ne oluyor' gibisinden baktığımda "seni annemlerle tanıştırıp, sevgilim olduğunu söyleyeceğim" dedi. Elimi elinden çektikten sonra "ne? Çıldırmış olmalısın Mert!" diye hafifçe bağırdım. O da parmaklarımı tekrar parmaklarına kenetleyince bana hafifçe bağırdı. Benim yaptığım gibi. "Eğer bir daha elini çekersen beline sarılırım ona göre!" ne yani bu bir tehdit miydi şimdi? "Sen beni tehdit mi ediyorsun?!" bana baktı ve muzipçe sırıtarak "sen nasıl anlarsan güzelim" dedi ve beni ailesinin oturduğu masaya yönlendirdi. Yanlarına varınca masada ki bütün gözler ilk kenetlenmiş elimize sonra ise bana dönmüştü. Resmen pancar gibi olmuştum, bunu yandığım için rahatça hissedebiliyordum.

Şaşkınlıktan kimse konuşamayınca bir adam "sana söylemiştim Gürcan. Mert'in doğru kişiyi beklediğinden emindim." dedi, beni tanıyormuş gibi konuşuyordu. Daha demin konuşan adam tekrar söz alıp konuşmaya başladı. "Merhaba Esila, ben Mert'in amcası Bircan. Seni hem Beliz hocandan hem de dün ki söylediğin şarkıdan sonra Vahide bahsetmişti." sonra ekledi, "tanıştığıma memnun oldum." Birden biri kolumdan tutup sandalyeye oturtunca düşecek gibi olup Mert'in ceketine tutundum. Sarışın hafif kıvırcık saçlı bir kız, tahminen benden 4 yaş büyüktü, kolumdan çekip sandalyeye oturtmuştu. Tabii dengemi sağlayamamamdan ötürü, Mert'e tutunmuştum da o ayrı bir mesele. "Mert, annem, geç Esila'nın yanınada bir bakayım size" ben hâlâ şaşkınlığımı üzerimden atamamıştım ki, Mert beni kolumdan tutup kaldırdı. "Anneciğim daha sonra canım. Şimdilik sizi bir tanıştırayım da" dedi ve masada ki herkesi tanıtmaya başladı. "Esila, şu gördüğün tatlı bayan benim babaannem Sibel, yanında ki dedem Adnan, dedemin yanındaki en büyük amcam Selahattin ve yanındaki tatlı bayan eşi Özge. Özge yengemin karşısında ki, canımın içi, hatta zaaflarımdan biri bile diyebilirim, Şehrizan yengem ve Bircan amcamı tanıyorsun. Seni kolundan çekip oturtan ise güzel ablam Sibel yanındaki eşi,eniştem, Ateş. Annemi zaten tanıyorsun. Annemin yanındaki babam Gürcan, babamın karşısındaki Selahattin amcamın kızı Asel, onun yanındaki Bircan amcamın oğlu Adnan" ponçikçe gülümseyip "tanıştığıma memnun oldum" dedim ve Mert'in beni sürüklemesine izin verdim. Bu elbisenin altına topuklu giyinmek, işkenceydi yahu. Hele ki benim gibi bir kız için daha çok zordu...

* * *

Sadıçlar olarak gelin ve damadın yanından bir dakika bile ayrılmazken, sonunda bir dans müziği çalmıştı ki evli çiftlerimiz piste çıkmıştı. Mert'te elini bana uzatıp "bu güzel bayan, benimle dans eder mi?" diye sormuştu. Bende elini tutarak kabul ettiğimi göstermiştim. Selim Gülgören'in güzel sesi salonu doldurdukça kendimi daha enerjik hissediyordum.

Mert şarkıya eşlik etmeye başlayınca gülümseyerek onu izlemeye koyuldum. "İki kişilik bir aşıklar şehriyiz, bir ömür benimle yaşlanır mısın?

Kendimi terk ederim seni yarım bırakmam, dört yanı aşk dolu yolumsun benim. Her saat her dakika her saniye kalbimdesin, sen gözlerimin son adresisin" yavaşça sallanırken, yanımıza gelen abim ve yengemle tüm büyü bozuldu. Suratım tuhaf bir hâl alınca Mert şarkıyı söylemeyi bırakıp kulağıma eğildi ve "ne oldu?" diye sordu. "Otursak mı?" dedim ve devam ettim, "yoruldum da" o da başını sallayıp beni onayladı ve "bir daha kesinlikle sadıç olmayacağım" dedi. Onun bu haline tatlı tatlı kıkırdadım. Birlikte ailesinin oturduğu masaya gelip sandalyelere oturduk. "Ne güzel dans ediyordunuz, neden oturdunuz çocuklar?" diye bir soru yöneltti Sibel babaanne. "Yorulduk birazcık sultanım" dedi Mert'te babaannesine. Sonra Adnan dede konuştu, "geçinde şöyle, bir fotoğrafınızı çekeyim çocuklar" masada ki Iphone 6'yı alıp kamerayı açtı ve "peynir diyin" dedikten sonra 'peynir' dememizi beklemeden fotoğrafımızı çekti...

Janti Ve PonçikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin