Ellerimi dirseklerime koyup soluğumun birkaç saniye için düzene girmesini bekledim. Son bir kez daha ciğerlerimi derin nefesle doldurup doğruldum ve koşmaya devam ettim. Yüksek ihtimalle birazdan kahrımdan ya da bacaklarımın ağrısından ölecektim.
Futbol oynayan çocukların arasından güçlükle geçip köşeyi dönmek üzere olan Hüso'ya bir kez daha seslendim. Beni aldırmayıp köşeden dönünce saçlarımı çekiştirip bende köşeden döndüm. Elimi duvara yaslayıp etrafa bakınmaya başladım ama ortada ne Hüso ne de Hüso'yu koşturan bir kedi vardı. Cidden merak ediyordum. Küçücük bir kediden kocaman bir köpek neden korkardı?
Koşmuyordum ama yürüme hızından da hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Bir yandan da Hüso'nun adını söylüyordum. Aslında şuan da onu bırakıp gitsem yüksek ihtimalle eve gelmezdi. Hüso cidden sıra dışı bir köpekti. En son nerede kaldıysa oraya yatar ve tanıdık birileri gelene kadar oradan ayrılmazdı. Onun için tek başına hiçbir yere salmıyorduk onu.
Telefonum arka cebimde titreyince elimi cebime atıp çıkarttım. Bakışlarım hem etrafı tarıyordu hem de ekran kilidini girmeye çalışıyordum. C2'den gelen bildirimle kaşlarımı çatıp mesajı açtım. Geçen ki anonim kullanıcıdandı.
Hüso'cuğu buldum sanırım.
Gözlerim şaşkınlıkla açılırken refleks olarak etrafıma bakınmaya başladım. Korkmadığımı söylersem eminim pinokyo gibi burnum uzardı.
Sen de kimsin? Ve Hüso nerede?
Tırnağımı kemirirken bir yandan da ayağımla ritim tutmaya başladım. Oldukça enteresandı. Sanırım yaptığım şeyi şuanda daha iyi anlıyordum. Bende anonim olarak böyle yazarken ve o çocuğu takip ederken, o çocukta benim gibi hissetmiş olmalıydı. Ve bu cidden berbat bir his.
Elimdeki telefon tekrar titreyince vakit kaybetmeden mesajı açtım.
Parkta.
Ayaklarımın ağrısına aldırmadan az ileride ki parka doğru koşmaya başladım. Bu hızımın kaynağı Hüso için mi yoksa şu anonim çocuk için mi bilmiyordum. Parka girdiğim gibi duraklayıp etrafa bakınmaya başladım. Çok büyük sayılmasa da küçük bir parkta olmadığı için ilk baş ortalıkta Hüso yoktu. Adımlarımı hızlandırıp parkın içine ilerledim. Bir yandan da etrafa göz gezdiriyordum.
Kulağıma dolan köpek havlamalarıyla başımı sola çevirdim. Halinden oldukça memnun başka bir köpekle oynayan Hüso bende gülme isteği uyandırırken aynı zamanda kızgınlık isteğimi de kabartıyordu.
"Seni ne kadar merak ettim haberin var mı?" Hüso'nun yanına adımlayıp ellerimi belime koydum. Yüzümde ki ifadeyi gören Hüso patisini gözüne yerleştirip utanıyormuş gibi yaptı. İkimizde bu utanmanın sahte olduğunun farkındaydık.
"Yemezler koca ama aslında küçük adam. Kediden korktun oğlum sen. Psikoloğa götüreceğim seni."
Poposunu bana dönerek kuyruk sallayan Hüso'ya gözlerimi pörtleterek baktım. Sanırım ben anne falan olamayacağım. Daha köpeğimin triplerini kaldıracak kapasitede değilim.
"Yaya gel kızım." Elinde ki tasmayla Hüso'nun oynadığını köpeğe yaklaşan çocuğa bakıp gözlerimi devirdim. Ne kadar da saftım! Bu sapık köpeği ilk görüşte tanımam gerekirken birde Hüso'mun hala onunla oynamasına izin veriyordum. Hüso'mun sağlığı için tehditti bu köpek, tehdit!
"Anlaşılan buradan sonra veterinere gitmememiz gerek. Sizin köpeğinizden köpeğime sapıklık bulaşmış olabilir." Ellerimi dizlerime vurup "Oğlum, uzaklaş o ahlaksız kızdan." Deyip Hüso'yu yanıma çağırdım. Dediğim gibi sadece çağırdım. Ben çağırdığım için illa ki gelecek diye bir şey olmadığından Hüso'da gelmedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEMSİN!
HumorAklıma sığdıramıyorum ben bu koca dünyayı Lunaparkta oyun oynayan küçükler gibiyim aynı Eskileri yenilere değişmek saçma geliyor çoğu zaman Meğerse kopamıyormuşum onlardan Sen , ben yada o değil de biz olalım diyorum İlişki mevzularında da yedek oyu...