4 - ...Bu sabah nasıldım, şimdi nasılım.

265 9 2
                                    

Luke ile aramız, günler geçtikçe, daha fazla yaklaşıyordu. Demirlerin orada buluşup konuşurduk, okulda yemek molasında bazen konuşurduk. Ve ne zaman konuştuğumuzda, daha fazla konuşasım vardı. Saatlerce konuşmak iyi fikir olabilirdi. Ve bugün Cumartesiydi.

"N'aber Luke?" dedim demirlerin yanına oturarak. Kaykayımı ayağımın altına aldım.

"Iyi, senden?" dedi Luke benim oturuşumu izleyerek gülümseyerek. Bu gülüşü beni ne zaman görünce böyle gülümserdi. Daha içten, daha sıcakkanlı, daha tanıdık...

Daha içten, dedi içimdeki ses. Dur bir dakika, ne diyorum ben ya? Nerden çıktı şimdi bu? Üf, hayır...

"Iyi, senden?" dedim sırıtarak.

"Iyi, senden?" dedi beni taklit ederek. Gülmeye başladım, sonra o da güldü.

Gülüşü çok güzel, dedim içimden... tekrar. Ya, gerçekten beynimi susturmak için bir cihaz ya da başka birşey yok mu? Yoksa beynimi kesiyim mi? Çok sıkılmaya başladım.

Gülmeyi kestim ve önüme döndüm. "Ya, çok sıkılıyorum. Birşeyler yapsak?"

Önce cevap vermedi. Sadece öylece durduk. Ama emindim ki düşünüyordu.

"Motorlardan korkar mısın?" dedi Luke. Ona baktım, önüne dönüktü. Dur bi, motor? Bizim bildiğimiz şu, motoru olan bisiklet tarzı birşey mi demek istiyor? Eğer oysa...

"Hayır, neden?" dedim kayıtsızca. Motor sürmeyi biliyor olamaz, değil mi? Eğer biliyorsa...

"Motorum var da... Sürelim diyecektim." Ağzımı bir karış açtım, bu çocuk ciddi olamaz. Olamaz, imkânı yok. Oha!

"Bu benim hayalim," dedim mırıldanarak. Ona şaşırarak bakıyordum, bunu biliyordum çünkü bana sırıtarak bakıyordu. Bu benim tepkimi beğenmiş olmalı ya da komik buluyor. O değil de, gerçekten bir motora binmek istiyordum.

"Gel o zaman," dedi ayağa kalkarak. Kaydıraktan inerken ayakta indi. Daha doğrusu kaydıraktan atladı. Yere indiğinde bana döndü. Bir an durdu, "Gelmiyor musun?" dedi. Kafamı toparladım ve kelimeleri bulmaya çalıştım.

"Deli misin sen?" dedim ona şaşkınlıkla bakarak. Oturarak kaydıraktan indim. Tabii, inerken kendimi yerde buldum. Luke elini uzattı. Ben tutarken beni çekti ve kaldırdı. "Tabii ki gelirim!"

Sırıttı ve sonra yürümeye başladı, ben de onun arkasından geldim.

"Motorun nerede?" Motor sürmeyi biliyorsa, motoru vardır, mantıklı düşünürsek.

"Evin garajında," dedi. Dur bir dakika, şimdi onun evine gideceğiz o zaman. Yani, babasını ve ablasını göreceğiz o zaman. Birden yavaşladım. Yere bakıyordum. Ben babasını ve ablasını görmeyi hiç istemiyordum. Ablası kesin beni kovacak -ben ona lafı soktum ya, şimdi pek mutlu olmayacak beni görünce-, babasıyla konuşmak... ben daha önce bir arkadaşımın babasıyla konuşmadım, nasıl davranacağımı bilmiyorum. Hele birde Luke'un.

Luke biraz ileride durup bana baktı.

"N'oldu?" dedi. Ona baktım, "Yani ablanla ve babanla tanışacağım değil mi?"

Sırıttı, "Hayır, onlar evde değil. Ablam mağazalarda, babam işte," dedi. Yani, onlar yok. Oh, içim daha iyi oldu, ama yinede tepki vermedim. Kayıtsız durdum ve yanına ilerledim. Sonra yan yana eve yürüdük. Bir yandan bana motor sürmeyi nasıl öğrendiğini ve ne zamandan beri sürdüğünü anlattı. Oniki yaşından beri sürüyormuş, bir arkadaşının abisi ona öğretmiş. Hatta bir sefer küçük bir kaza yapmış, bacağını kırmış. Orada gülmüştüm çünkü sürerken "Evet, sürebiliyorum!" derken ellerini havaya kaldırmış, tabii motorun dengesini kaybetmiş ve düşmüş. Ama çok hızlı gitmiyormuş, gitseymiş ciddi olurmuş. Çok komik ya! Sonra bir daha ellerini bırakmamış ve normal sürmeye devam etmiş.

Özgür KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin