Bugün kalktım, bir duş aldım, üstümü giyindim, kulaklığımı boynuma doladım ama takmadım, sadece hazır tuttum, aşağı indim ve kahvaltı yaptım. Aklım Jake veya Luke'ta olmaması için abimle takıldım. Abime genellikle kafamın dağılması için giderdim. Abim de birşey demezdi çünkü o da aynısını bana yapıyordu, yılda bir ya da iki kere. Ben ayda üç kere yapıyordum. Nathan neden onunla takıldığımı bile sormazdı, çünkü bilirdi zaten. Sormak istemezdi çünkü benim anlatmayacağımı da biliyordu.
Bugün abim ve ben onun odasında GTA V oynadım, daha eğlenceli olmuş diğerlerinden. Bazen erkek şeyleri yapmak çok eğlenceli, gerçekten eğlenceli oluyordu. Araba yarışları oynamak, futbol oynamak, bir erkeğin sevdiği filmleri izlemek ve o tür şeyler yapmak... Bir başkadır erkeğin sevdikleri, bir kız bunları keşfetmeli, erkeğin dünyasını gezmeli, hayat bu. Işte bu yüzden bir abimin olduğu için şanslıyım, ben abimi çok seviyorum.
"Goool!" dedim ellerimi havaya kaldırarak. Nathan küfür savurdu ve yüzünü astı. Onun bunu yapışı çok komikti. Oyun bitmişti ve ben kazanmıştım! Abimi 3-2 yenmiştim ve son dakikalardı.
"Bana Fifa'yı öğretmeseydin kazanamazdım oyunda. Senin hatan," dedim ona bakıp pis pis gülümseyerek.
"Üf be," dedi PS kumandasını hafifçe yere atarak. Kıkırdadım, Nathan'a daha da yaklaştım. Onu yanağından öptüm.
"Merak etme abiciğim, beni daha sonra da yenersin. Üzülme," dedim gülümseyerek. Abim bana baktı, elini yanağıma koyup, kendisine doğru çekip yanağımdan öptü.
"Iyi, bir dahakine sen kumandayı yere bırakıp beni yendirirsin," dedi gülümseyerek.
"Onu yapacağımı sanmıyorum," dedim gülümseyerek. Kıkırdadı ve önüne döndü. Ben de önüme döndüm. Sessizdik, ikimiz de öylece oturuyorduk, boş boş duruyorduk. Abim kısa süre sonra iç geçirdi.
"Kafan daha dağılmadı mı?" dedi mırıldanarak. Bu soru beni şaşırttı ama tepki vermedim.
"Dağıldı, dağılmasına da... gitmek istemiyorum," dedim mırıldanarak.
"Niye?" dedi bana bakarak. Ona baktım.
"Sanki kapıdan çıkarsam, her şey eskisi gibi olacak, her şey normale dönecek. Halbuki ben bunu istemiyorum," dedim önüme bakarak. Nathan bana baktı. Birşey söylemedi, sadece öylece durdu.
Kapı çaldı. Abim 'gir' dedi yüksek sesle. Kapıya baktım. Kapı açıldı. Nathan'ın sevgilisi Ellie geldi. Ah, harika.
"Selam," dedi Ellie içeri girerek.
"Selam," dedi abim. Ellie önümüzden geçip Nathan'ın diğer yanına oturdu. Üf, nerden çıktın Ellie ya. Tamam, gel, ama şimdi değil. Sanırım çıkmalıyım, bunların öpüşmeleri mide bulandırıcı oluyor.
"Ben biraz tıkınacağım. Yiyecek birşeyler getiriyim mi?" dedim onlara bakarak. Ellie başını 'hayır' anlamında salladı ve Nathan 'hayır' dedi. Başımı bir kez salladım ve kapıya yönelip çıktım. Yalan değildi, beyaz yalandı. Kaykay parkına gitmeye karar verdim, bizimkileri görmek iyi fikir olabilirdi. Kaykayımı alıp kaykay parkına yol aldım. Hava bugün sıcaktı, yeterince. Rüzgar o kadar yoktu, bunaltıcı bir havaydı.
Aslında Luke'tan hoşlansam bile onu görmek istemiyordum. Yine stres, yine gerilim. Bunu göstermesem veya aklımda bu hislerden bahsetmesem bile tepki ya da birşey söylemedim. Söylemek istemiyordum çünkü aslında aşk iğrenç bir şeydir. Seni engelliyor, seni durduruyor. Seni durdurunca hayallerinin peşinde koşamıyorsun çünkü aklın onda. Sonra hop! Hepsi gidiyor. Aşk'tan nefret ediyorum, ama seviyorum. Birisini seviyorum. Bu duyguları bir kutunun içine paketleyip başka birisine göndermek istiyorum, ya da saklamak. Çatıkatına koymak istiyorum bu kutuyu. Böylece hayallerimin peşinde koşabilirim. Ama iyi tarafına baktığında, aşk harikadır. Seni mutlu eden tek şey. Seni Harikalar Diyarına götürür. Seni uyandığın an'dan itibaren gülümseten bir şey. Bazen aşk harika oluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgür Kız
Novela JuvenilAdı Naomi Queen. Kendisi 16 yaşında. Üç tane sıkı dostları var: Mason, Dylan ve Josh. Evet, hepsi erkek. Ama önemsemiyor. Ve bir abisi var, Nathan. Kızı engelleyen tek şey aşk olacak. Ama aşık olunca değişecek ve özgürlüğünün peşinde koşmayı bırak...