BÖLÜM ŞARKISI- KALBEN 'SADECE' (Mutlaka okurken dinleyin!)
Benimle kal... Benimle kal...
Bu cümle kulaklarımda uğuldama şeklinde duyulurken sanki yer ayaklarımın altından kayıp gidiyordu. Dayanamadım ve titrek bir nefes verdim. Pes edemezdim. Edersem geri dönüşü olmayacağını çok iyi biliyordum. Ama ondan uzaklaşacağım fikri nefesimi kesiyordu. Korkarak Kağan'ı ittim. Her saniye daha fazla büyüsüne kapılıyordum. Bu şekilde asla istifa edemezdim.
''Kağan Bey, lütfen.'' diyebildim sadece. Çünkü dilim tutulmuş gibiydi. Normal bir insan oksijen alıp karbondioksit verirken ben şuan hiçbirini yapamıyordum. Kağan, gözlerini gözlerime kilitleyip önüme düşen bir tutam arsız saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Soğuk parmakları tenime değdiğinde içim titredi.
Ellerindeki soğukluk içimi yakıyordu... Ne garip. Alev alıyordum sanki.
''Titriyorsun.'' dedi kendinden emin bir sesle. Tek kelime edemedim. Başımı eğdim ve bir an önce buradan kurtulmak için dua ettim. Kağan'ın bakışları karardı. Nefesinin fazlasıyla sıklaştığını hissettim. İster istemez daha çok titredi bedenim. Üzerimdeki etkisi öyle fazlaydı ki...
''Gerçekten gitmek istiyor musun?'' diye fısıldadı. Başımı aşağı yukarı hiç düşünmeden salladım. Her şeyden önce gururum incinmişti. Bunun telafisi zordu.
''Pekala. Ama şunu unutma Miray Arcan,'' dedi yine eski acımasız haline bürünürken '' gidersen bir daha asla geri dönemezsin! Demir Holding maceran sonsuza kadar bitmiş olur!''
Gözlerimi sıkı sıkı kapattım. Bir tarafım burada kalmak için çırpınırken bir tarafım daima gurur diyordu.
''Söz veriyorum. Bir daha geri dönmeyeceğim.''
Sesimin güçlü çıkmasına çabalarken titremesine engel olamamıştım. Tırnaklarımı avuçlarıma geçirip ağlamamak için direndim. Saçmaydı. Biliyordum. Ama içimdeki çığlık çığlığa ağlama isteğini bastırmak çok zordu. Kağan, o sırada cebinden bir telefon çıkararak tuşlara bastı ve kulağına götürdü.
''Hemen şu asansörden çıkarın beni! İki dakikanız var!''
Dik durmaya çalışarak göz yaşlarımı engelledim. Gitmem gerekiyordu. Buradan, bu adamdan uzak durursam her şey daha güzel olurdu. En azından bir daha kimse bana 'kenar mahalle gülü' muamelesi yapmazdı. Sonunda asansör hareket ettiğinde derin bir nefes aldım. Kağan, yüzünü bana dönmeden konuştu. Asansörün kapısının önünde heybetli vücuduyla bekliyordu.
''Kapı açılınca hemen terkediyorsun, iş yerimi! Biz sana daha sonra yollarız eşyalarını! Yüzünü görmek istemiyorum,'' sonra hızla bana döndü. '' Yada dur! Sana Ekin getirir! Ne de olsa sevgilin, değil mi?'' dedi alay eder gibi. Tam ağzımı oynatıp bir şey diyeceğim sırada asansör durdu ve kapı açıldı. İnsanlar toplanmış hayretle bize bakıyorlardı. Boğazıma takılan yumruya inat fısıldadım.
''Al da iş yerini başına çal!''
Daha sonra tüm garip bakışlara inat Kağan'ın omzuna vurarak oradan uzaklaştım. Koşarak dışarıya çıktığımda yüzüme çarpan rüzgarın tenimde bıraktığı soğukluk Kağan'ınki gibi içimi yakmıyordu. Bu, bayat ve eskimiş bir serinlikti. Kağan gibi alev aldıracak derecede değil. Kendimi o kalabalık içinde yapayalnız gibi hissediyordum. Etrafımda, içimde öyle büyük bir boşluk vardı ki. Saçlarımı geriye atıp yavaşça yürüdüm. Her adımda daha da uzaklaşıyordum ondan. Bastığım yer kayıyormuşcasına yürümek zorlaşıyordu. Az öce yaşadıklarım aklıma gelince gözlerim yanmaya başladı.
Söylediği sözler... Bakışı... Gülüşü... Dokunuşu...
Başımı iki yana salladım. Kendime gelmem gerekiyordu. Bu hayatta ne ona ne de işine muhtaçtım. Ben, tek başına ve tüm zorluklara göğüs gererek büyümüş bir kızdım. Bir erkeğin eksikliği veya fazlalığı bir şey değiştirmezdi. Bunları çok iyi biliyordum. Ama içimde kopan şeylere karşı gelemiyordum. Geri dönmek istiyordum. Kollarımı boynuna dolamak ve o büyüleyici kokusunu ciğerlerime hapsetmek... Dudaklarımı ağlamamak için sertçe dişledim. Böylesi bir acıyı daha önce yaşamamıştım. Eve gitmek yerine sahile gitmeyi seçtim. Boğuluyormuş gibi oluyordum. Deniz kokusu iyi gelebilirdi.
KAĞAN DEMİR'İN AĞZINDAN; (ŞİMDİ FİKRİ KARAYEL-HAYAL EDEMEZSİN ŞARKISINI DİNLEYİN!)
Minik bedeni ile insanı kendine çeken çilek kokusu da benden uzaklaşırken ilk kez yenildiğimi hissettim. Onu ikna edememiştim. Yapabileceğimin fazlasını yapmıştım. Ama yine de o gururuna yenilip gitmişti. Geri döndürmek, o içime işleyen kokusunu ciğerlerime çekmek istesem de yapamıyordum. Ben, aşık olmazdım ki. Birine tamamen bağlanamazdım. Şimdi gidecektim ve başka bir kadının koynuna girecektim. Ben buydum. Bir kadını tümüyle sevemezdim. Bu ilk önce Kağan Demir ilkelerine tersti. Odama girip hızla ceketimi çıkardım. O sırada burnuma Miray'ın kokusu geldi. Dayanamayarak yumruğumu masama geçirdim. Nasıl bir kızdı bu? Hangi ara beni kendine çekmişti.
''Kendine gel, Kağan!'' diye bağırıp elime gelen bir bibloyu duvara fırlattım. Sakin kalamıyordum. İçimden gelen şey gidip o kızı tekrar dizimin dibine getirmekti. Aklıma gelen şeyle odadan çıktım ve Miray'ın odasına girdim. Girdiğim saniyede gözlerimin önüne yakınlaştığımız ilk anda nefesinin titremesi, vücudunun alev alması geldi. Çok korkmuştu. Onun ilk öpücüğünü ben alacaktım. En azından öyle düşünmesini sağlamaya çalışmıştım. Ve öyle de olmuştu.
Şimdi ise çilek kokulu o kızın ilk öpücüğü başka bir adamın olacaktı. O adam, benden katbekat daha şanslı olacağı kesindi. İçimi kaplayan öfke damarlarımda kan misali pompalanırken sinirle bağırdım. Garip şeyler hissediyordum. Pişmanlık, özlem ve...
''Kim dokunacak lan, sana?'' diye bağırıp masayı dağıttım. Ellerim titriyordu.
''Hangi it öpecek, seni? Hangi eceline susamış, şerefsiz?''
Odaya korkuyla dalan Ekin'i önemsemeden sandalyeyi kenara ittim.
''Kağan, sakin ol! Ne oluyor?''
''Kes sesini, Ekin! Her şey senin yüzünden! Gitti lan kız!'' deyip omuzlarından hırsla ittim.
''Kağan, sinir krizi geçiriyorsun! Kendine gel!''
''Onu bana geri getir, pislik! Yoksa seni gebertirim!''
''Git sen getir lan! Senin adiliğin yüzünden oldu ne olduysa!'' diyerek beni duvara doğru itti.
Başımı öfkeyle salladım. O Miray denen kız benim şirketim dışında hiç bir iş yerinde çalışamazdı. İlk defa hayatımda değer verdiğim bir kadın vardı ve onu öyle kolay kolay bırakmazdım.
''O kız, tekrar buraya gelecek! Kimse beni onun kokusundan mahrum edemez!''
-BÖLÜM SONU-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ADAM TANIDIM
Teen Fiction''Benim bir mucizeye ihtiyacım vardı ve hayat karşıma seni çıkardı.'' Umut, bizim aşkımızı güçlendiren en büyük şeydi. Elle tutulmaz, gözle görülmez ama kalbin en derinlerde hissedilir. Bunca zaman Kağan'ın sabrı olmasaydı nasıl yaşardım bilmiyordum...