Asıl o Atakan'ı nereden tanıyordu ve diğer bir soru ise onu tanıdığımı nereden biliyordu? Hangi Atakan'dan bahsettiğini bildiğim halde "Hangi Atakan, Ne Atakan'ı ya?" dedim.
Salakmışım gibi yüzüme bakıp çenesini havaya kaldırdı.
"Aksoy olan."
Atakan'ın soyadı Aksoy muydu, bunu bile bilmiyordum. Hakkında hiçbir bilgim yoktu ve onunla okuldan kaçmıştım. Ya da daha doğrusu okuldan uzaklaşmıştım.
"Ben iki tane Atakan Aksoy tanıyorum. Hangisinden bahsettiğini anlayamadım." diye yalan söylerken dudağımı büzdüm. Gözleri dudaklarımdayken bana salak olup olmadığımı sordu, gözlerimi devirdim.
Bana yaklaştı. Sessiz bir şekilde
"Tamam o zaman şöyle diyeyim, bugün klübe birlikte geldiğin Atakan'dan bahsediyorum." dedi.
Ne klübü be, neyden bahsediyordu bu çocuk?
"Bugün başım ağrıdığı için okuldan erken çıktım. Ne klübünden bahsediyorsun?" dedim. Söylediğim yalana benim bile inanmadığımın yüzümden anlaşıldığına eminim ve onunda inanmadığı belliydi.
"Şansını zorlama çocuk" dedi. Halbuki benden sadece bir yaş büyük olduğunu biliyordu. Belki bilmiyordur bende bilmiyorum.
Tekrardan ne klübü olduğunu sordum. Cevap vermeyince omuzlarımı silkerek ilerledim. Tam yanındayken "Bana yalan söyleme Akasya." dedi. Vay adımı unutmamış diye düşündüm ve güldüm.
"Komik olan ne?" diye sordu. Bende "Sen" cevabını verdim. Yanından geçerek ilerlemeye çalışıyordum ki bileğimi tuttu. Çok sıkıyordu, sıktığının farkında değildi ya da bilerek yapıyordu, o kısmı anlayamadım ama bileğimin acıdığını çaktırmadım. Akşama orasının moraracağını biliyordum.
Kolumu sıkmasını istemiyordum, yağları hissetmesini de istemiyordum. Eve gitmek istiyordum. Sinirlenmiştim.
Dişlerimin arasından tıslayarak kolumu bırakmasını söyledim. Beni pek umursamadı, kolumu kendine doğru çevirerek ona bakmamı sağladı. Eğilmişti, aramızdaki yaklaşık 15 santimetrelik fark kapanmıştı. Yüzüme çok yakındı. Nefesini hissedebiliyordum, gözlerimi başka yere çevirdim. Bana bakmasını istemiyordum ve bende ona bakmak istemiyordum.
Diğer eliyle çenemden tutup başımı ona çevirdi. Gözlerine odaklanmıştım. Daha çok eğildi ve "Klübe seni kim aldı" diye sordu. Sesi ciddiydi.
"Gerçekten ne klübünden bahsettiğini bilmiyorum." dediğimde bileğimi biraz daha sıktı.
Canım çok acıyordu, istemsizce acıdığını belli eden bir ses çıkardım.
Gülümsedi.
"Bana yalan söyleme dedim sana." dedi. Biliyordum ama zaten yalan söylemiyordum ki.
"Bak bugün Atakan'la okuldan kaçtığım doğru ama gerçekten ne klübünden bahsettiğini bilmiyorum." dedim. Yüzü ifadesizdi. Anlam çıkarmak imkansız gibiydi. Bileğimdeki eli gevşedi, yüzümü tutmayı bıraktı.
"Tamam." dedi. Yüzüne bakmayı sürdürdüm.
"Gitsene artık." dedi. Bileğimi ovuşturarak binaya ilerledim. Tüm düşüncelerim dağılmıştı. Bu çocuk Atakan'ı nereden tanıyordu ve klüp neydi, kafayı yiyecektim. Anahtarımı çıkarmaya çalışırken ön cepte telefonumu gördüm. Bildirim ışığı yanıyordu. Ekran kilidini açtığımda bir numaranın beni beş kere aradığını gördüm, Kaan bir kere ve Başakta bir kere aramıştı. Neler oluyordu? Heyecanlanmıştım. Çantamı yere atıp giriş basamağına oturdum. Öncelikle bende kayıtlı olmayan, beş kere arayan numarayı arayacaktım. Onu ararken düşündüm, bu kimdi acaba... Neden beş kere arama ihtiyacı duymuştu? Defalarca çalmasına rağmen açan olmadı. Bende Kaan'ı aradım. Arda hala sitenin girişindeydi. Sanırım sigara içiyordu. Buradan göremiyordum.
Kaan telefonu açtığında arkadan karmaşık sesler geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STARVE
ChickLitBu kitap günümüz kızlarının genelinde bulunan bir psikolojik rahatsızlığı ele alıyor. Anoreksiya nervoza. Kısaca anoreksiya, yemek yeme bozukluğudur. Bu hikaye size son derece sıradan ama bir o kadarda yüzeysel olmaktan uzak bir anoreksik kızı anlat...