Multide Eylül. Keyifli okumalar...
"Sana yapma demiştim" dedi Doruk ve dudaklarım yaklaştı...
Ne olduğunu anlayamadan telefonumun zil sesi beni kendime getirdi. Doruk gözlerini kapamış karşımdaydı. Ne zaman tuttuğumu bilmediğim nefesimi serbest bırakırken Doruk yavaşça gözlerini açtı ve o keskin bakışlarının tersine, çok kısa bir an yumuşacık baktı gözlerime. Ben onun gözlerinde kaybolurken telefonumun sesi kesildi. "Sen, yani ben.. Telefona bakmam gerek. Ben.. görüşürüz." dedim. Niye öyle dedim ? Dilim tutuldu sanki. Aklımdan binbir türlü şey geçerken ve Doruk üzerime eğilmiş şekilde öyle bakarken nasıl kaçacağımı bilemedim. Ne yaptığını ve neden yaptığını bilmediğine eminim.Oradan uzaklaşıp eve girdim. Yüksek müzik sesi kısılmış ve etrafta o kadar sigara dumanı yoktu. Etraf hala kalabalık olduğundan en boş yer olan mutfağa attım kendimi. Mutfağın ortasında ki tezgaha telefonumu koyup soğuk bir su içtim. Neler olduğunu artık algılayabiliyordum ama nedenini anlayamıyordum. Suyumu yudumlarken telefonum tekrar çalmaya başladı. Düşüncelerim arasında çalan telefonumu unutmuştum. Uzun zamandır telefonum çalmadığından garip geliyordu, bir süre daha telefonumu almadan zil sesini dinledim. Yavaşça bardağı bırakıp telefonumu aldım. Arayan Eylül'dü.
'Eylül? Bir problem mi var? Teyzeme bir şey mi oldu?'
'Ben de iyiyim Rima merak ettiğin için sağ ol. Endişelenme bir problem yok. Ben , seni merak ettim. İyi misin ?'
'Gayet iyiyim merak edecek bir şey yok. Hayatıma alışmaya çalışıyorum.'
'Hepimiz senin yanındaydık ama sen bizi istemedin Rima. Yalnızmışsın gibi hissetme.'
'Tamam, hissetmem..'
'Aslında ben seni şey için aramıştım. Ben döndüm.'
'Nereden döndün? İzmir'de değil miydin zaten , anlamadım?'
'Yok yani ben İstanbul'a döndüm. Tam olarak dönmedim aslında havaalanındayım birazdan uçağa bineceğim. Beni alabilir misin?'
'İstanbul'a geliyorsun ve benimle mi kalacaksın?'
'Hayır seninle kalmayacağım.'
'İyi çünkü sonrasında teyzemin başını..'
'Seninle yaşayacağım. Senden sonra orada kalmak çok zor geldi. Onca olandan sonra insanlar susmadı tabii ben de daha fazla katlanamadım.'
'Kaçtın yani?'
'Senin gibi.'
Eylül. Kuzenim. Ne yaşadıysam her anımda yanımda olduğundan ailemden geriye kalan en önemli kişi benim için. Haklıydı , ben kaçtım. Onlarında başını derde soktuğumdan o da benim izimden geliyordu. Ona hayır diyemezdim. Ailemden bir parçamı belki bana da iyi gelirdi.
'Gelirim. Yani seni almaya inince haber ver.'
Ne kadar gelmesine sevinsem de korkuyordum. Eylül ile beraber büyüdük. O benim hem aydınlığımı hem de karanlığımı biliyor. Beni bu kadar iyi tanıması beni içten içe korkutuyor.
"Nereye kayboldun?" Ömer arkamda durmuş kulağıma doğru fısıldadı. Nefesini böyle yakınımda hissedince irkildim. "Nefes aldım. Şeyden.. sigara dumanı. Çok olumca yani rahatsız etti." Neden yalan söyledim? Neden sesim titredi? Nefes almak için dışarıya çıktığım kısmen doğruydu aslında. Ömer gözlerini bir anda kapının oraya kilitledi. Dönüp baktığımda Doruk'un içeriye girdiğini gördüm. Kafasını çevirince o da bizi gördü. Ömer'in dişlerini sıkma sesini yanından duyabiliyordum. Ömer'e dönüp onu iyice süzdüm. Ona baktığımı hissetmiş olacak ki ellerini belime koydu ve beni bedenine yaklaştırıp saçlarımı öptü. Ondan böyle bir şey beklemiyordum. Hızlıca değişen ruh hali beni sersemletiyordu sanırım. Bir süre öyle kalmasına izin verdim. Doruk'a bakmak için yan tarafa bakınca onu göremedim. Etrafa bakmak için Ömer'de ayrılıp merdivenin köşesine baktım. Doruk oradaydı. Dudaklarında bir başka kızla.Kızların kendilerini böylesine kullandırmalarından gerçekten nefret ediyorum. Sırf bedenleri aracılığıyla iletişime geçenlerden nefret ediyorum. Ömer'den iyice uzaklaştım. Yüzüne bakınca içimden hiçbir şey söylemek gelmesi ve yalnızca tebessüm edip salona yöneldim. Buse, Mete, Caner , Giray hepsi bir arada oturmuş içki içip konuşuyorlardı. Böyle bir ortamda bulunmayalı çok olmuştu. Salonun girişindeki kolona yaslanıp bir süre onları izledim. Buse'nin yanına gidip gitmem gerektiğini söylecektim ama o kadar güzel eğleniyordu ki bozmak istemedim ve sessizce tekli koltukta duran çantamı alıp kapıdan çıktım. Arabam yoktu o yüzden taksi çağırmak için telefonuma yöneldim. Bir süre soğukta bekledim. Soğuğu seviyordum. Normalde düşünmediğimden daha derin düşünüyordum. "Nereye gidiyorsun?" Sesini duyunca durdun ama arkamı dönmedim. Evin önünde ki ormanlık alanı izlemeye devam ettim. Bu sefer daha yakından "Nereye gidiyorsun?" diye aynı ses tekrar yükseldi. Bir süre geçtikten sonra aşağıdan bir taksinin geldiğini gördüm. Taksi yaklaştığında elimi kaldırdım ve bu sefer arkamda ki elimi tutup aşağı indirdi. Elleri elimde " Nereye gidiyorsun diye sordum? Cevap ver... Lütfen." Doruk hayatında ilk defa 'lütfen' diyor gibi zorlanmıştı. Yüzüne baktım , gülümsememe engel olamadım. "Havaalanına gitmem lazım." Şaşırmış gibiydi , kaçlarını çattı. Elleri hala elimi tutuyordu yakınımda olduğundan parmak uçları eteğimin bitti çizgiye değiyordu. Sıcak elleri buz gibi tenime deyince irkildim ve uzaklaştım. "Ne işin bu saatte havaalanında?" Hesap vermem gerekiyor gibi sordu. Bundan hoşlanmamıştım. Derin bir nefes alıp " Hiç , kahve içeye gidiyorum. Sen de gel derdim ama maalesef senin yüzünden dakikalardır gelen tek taksiyi kaçırdım." diyip zoraki yüzüne gülümsedim ve tekrar yola döndüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRİ #Wattsy2020
Teen FictionAşkın ne çok yüzü var değil mi? Bazısı karanlık önünü göremezsin. Kimiside Gri İyi hissettiriyor ama elde edilmesi zor. Birde beyaz var. Bembeyaz gibi gözükür ama çabuk kirlenir. Uzun sürmez. Bence en iyisi GRİ. Gece kadar karanlık genç bir adam...