0.2 Karaoke

58 5 3
                                        

Multideki Doruk ve şarkı var. İsterseniz karaoke bölümünde açın daha iyi olur. Neyse sizi seviyorum. Keyifli okumalar.

Kitaplarımı aldıktan sonra okulun kafeteryasına geçtim. İstemediğim kadar kalabalıktı. Her türden insan vardı: Kendini muhteşem görenler, 'muhteşemlerin' yanında muhtemelen onlardan daha akıllı olup farkında olanlar, 'muhteşemlerden' daha akıllı olduklarının farkında olmayan akılsızlar; Futbol takımındaki gibi kaptan, onun sözünü dinleyen 10 kişilik sürüsü, kaptan olmayı hak ettiğini düşünenler ve çabalayanlar, kaptan olmayı hak ettiğini düşünüp susanlar, aslında kaptan olduğunun farkında olmayanlar... Bu türler ve daha fazlası sanki muhteşem bir birliklermiş gibi birbirlerine gülerek ama her masada ayrı ayrı birbirlerine nefret kusanlar. Onlara öyle baktıkça atıştırmak için  bir şey alıp kendimi bahçedeki avluya attım. Hava soğuk olduğundan çimler boştu. Üstü kapalı iki tane kamelya vardı. Bir grup orada oturmuş kahve içiyorlardı. Ağızlarının tadını bilen insanlar oldukları bellilerdi. Aklı olan o kafeteryada oturmazdı zaten. Yanlarından geçip diğer kamelyaya oturdum. Çantam kitapları çıkartıp kurcalamaya başladım. Bakalım onca derdimiz varken bize neleri dayayacaklar. Bugün dönemin ilk günü olduğundan derslerin olmadığını yan taraftaki grup konuşurken öğrendim. Soğuk hava parmak uçlarımı dondurmuştu o yüzden bunu öğrendikten sonra toparlanıp gitmeye karar verdim. Tam kalkıp gidiyorken masaya bir kız oturdu. Dost canlısı biri olduğumu düşündüğünden herhalde benimle konuşmaya başladı. Bir anda kendimi beş kişilik bir grubun içinde buldum. Daha kızın anlattıklarına cevap dahi veremeden hepsi etrafımda toplandılar. Uzun zamandır kimse beni bu kadar sıcak karşılamamıştı. Tabii ben bunun bu kadar uzun süreceğini zannetmiyorum. Uzunca bir sohbete daldık. Birden kalktık ve okulun içinde tura çıktık. Çok fazla konuşmadan yalnızca onları dinleyip takip ediyordum. Arada gülümsemelerine ufak tebessümlerle karşılık verip tek tük kelimelerle cevap veriyordum. Beni çözmeye çalıştıklarının farkındaydım ama diyorum ya uzun zamandır kimseyle öyle bir bağ kurmadım ama yine de onların bu sıcak karşılamalarını ters çeviremezdim ve sanırım yaklaşık üç saat sonra Beyoğlu'nda bir barda buldum kendimi. İçkilerimizi tokuştururken karşımda susmadan konuşan kızın adının Buse olduğunu daha o zaman fark ettim. Uzun yıllardır birlikte olduklarını anlatıp diğer arkadaşlarının rezilliklerini anlatıyordu. Eskiden ben de böyleydim. Çok eskiden...Bir süre sonra gerçekten arkadaş olduk. En azından ben onlarla gerçekten arkadaş oldum. Buse'nin dediğine göre dışarıdan çok aksi , bencil ve kendini beğenmiş gözüküyormuşum. Madem öyle gözüküyorum niye o gün benim yanıma geldi düşünmeden edemiyorum.Fakat artık kurcalamıyorum. Bazen bazı şeyleri öğrenmemek hayatımız için daha faydalı olabiliyor çünkü , bunu öğrenmiştim.

Karlar erimişti. Buselerle tanışalı iki buçuk hafta oluyordu neredeyse. Bu sabah beni uyandıranda Buse'nin aramasıydı zaten. Uyandığımda etraf karanlıktı. Bana hala gece gibi geliyordu. Telefonumun uzaktan gelen zil sesi zorda olsa beni salondaki kanepeden kaldırmayı başarmıştı. Kalktım ve uyku sersemi halimle duvarlara çarpa çarpa üst kattaki odama gittim. Telefonu açıp " Efendim Buse ne oldu bu saatte?" diye sesimi yükselttim. Buse kahkahayı bastığı anda durdum ve saate baktım dersin başlamasına neredeyse yarım saat vardı ve ben daha yeni uyanmıştım. " Şu an saati gördüğünü ve hala pijamalarınla durduğunu biliyorum Rima. Çabuk, dışarıda seni bekliyorum." dediği anlarda ben banyoya koşup yüzümü yıkıyordum. En hızlı halimle üstüme bir şeyler geçirdikten sonra kendimi dışarı attım. Buse beni almaya gelmişti. Karlar erimişti ama hala o keskin soğuk hakimdi havaya. Kendimi hemen arabaya attım. " Günaydın. Geç mi yattın?" diye sordu meraklı bir tavırla. "Uyuyabildin mi  diye sorsana önce bana. Hadi bas gidelim geç kalacağız. Okan hocayla benim dersim." diyince kaşlarını çatıp bana baktı. "Me dersi Rima ?"diyince telefonuma bakıp tarihi gördüm. Bugün Pazardı. Buse'ye dönüp ram küfür edecekken arkadan Mete birden kafasını çıkardı. "Senin ne işin var burada. Mete? Sen nasıl kalktın bu saatte?" diye sordum çünkü Mete hayatımda tanıdığım en keyfine düşkün heriflerden biriydi. İşaret parmağıyla Buse'yi gösterip geri yattı ve uyumaya bu sefer sol tarafa yatarak devam etti. Derin bir nefes aldım ve gergin bir tavırla Buse'ye dönüp cevap bekler gibi kafamı salladım. "Okulun her yıl düzenlediği kahvaltıya gitmesek olmazdı Rima. Hem herkes orada olacak. Bizimkiler oraya gitti bile yani biz geç bile kaldık. Seni öyle acele ettirmeseydim gelmezdin kalabalık diye. Zaten Mete'yi kaldırırken yeterince zaman kaybettim." diyip gülümseyince bir şey diyemedim tabii. Mete ve Buse ikiz olmalarına rağmen çok benzemiyorlardı. Her iki anlamda da.
Kahvaltıya Tarabya'da tepeye çok güzel bir yere gittik. İçeriye geçtiğimizde şömine karşısında ayrılan masamıza yerleştik. Oturup etrafı kolaçan ettim. Gerçekten de herkes buradaydı. Tüm o saydığım farklı gruplar yine beraber ama yine yalandan gülüşmelerle. Bir tek o yoktu. Okulun ilk günü karşılaştığım çocukla, Doruk ile, ortak derslerimiz vardı. O günden sonra konuşmadık ama karşı karşıya gelsek birbirimizin her hareketini taklit edebiliriz. Nereye gitsek, nereye baksak hep birbirimizi görür olduk ve ben bu durumdan çok rahatsızım. Buse de geçenlerde fark edip altında bir şey arar gibi sorguladı. Buse'nin erkek arkadaşı Caner , Doruk'un yakın arkadaşıymış. Dolayısıyla Doruk hakkında çok iç açıcı şeyler bilmediğini iddia eden konuşmalar yaptı benimle. Ben de bunu ima bile etmemesi gerektiğini çünkü Doruk ile hiçbir alakamın olmadığını söyledim. Buna rağmen içeriye girdiğimde ona baktım. Doruk'u aradım gözlerimle.

GRİ #Wattsy2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin