Ateşle dans,ateşle dans...Ne demek istedi?Gözlerinde ki közü alevlendirecek kadar güçlü bir ateşten bahsettiği kesindi.Ama neden beni istiyordu?Hangimizi yakacaktı?
Beynimin içinde dönüp dolaşan onlarca düşünce var ki başım çatlıyor.Her şey o kadar hızlı gelişti ki beni ne zaman arabaya bindirdi,ne zaman bu eve getirdi anlamadım.Yapabildiğim tek şey ona ayak uydurmak oldu.Büyük bir evin ya da sarayın bilemiyorum içine girdik.Benim evimde büyük bir evdi ama bu...Bu bambaşka bir şeydi.Büyük bir salona açılan kapıdan içeriye girdiğimde bir yardımcı kadın ceketimi aldı.Savaş Bey önden ilerliyordu bende onu takip ediyordum.Salon iki bölüme ayrılmıştı bir kısmında kocaman bir yemek masası ve yan kısmında bir şömine vardı.Şöminenin önünde güzelce yerleştirilmiş siyah minderler bulunuyordu.Salonun bütün camları tavandan aşağıya idi ve tavan 3.kattan başlıyordu.Salonun öbür kısmında ise büyük bir oturma grubu vardı ve yine siyah ve gri hakimdi.Karşı duvarın büyük bir çoğunlunu televizyon kapatıyordu.Bu kesinlikle hayatımda gördüğüm en büyük televizyondu.Ev spor tarzında döşenmişti.Yerlerde koyu renk bir parke vardı ve halı yoktu.Bu kadar koyu rengin çok boğucu olacağını düşünsemde öyle durmuyordu.Ev kesinlikle bir mimar elinden geçmişti.Sonunda salonu incelemeyi kesip sesimi bulduğumda Savaş Bey'e döndüm.Dikkatle beni izliyordu.
"Benden ne istediğinizi hala anlamış değilim.O nedenle bir an önce ne istediğinizi açıklayın ve bir daha görüşmemek üzere buradan gideyim!"
Savaş Bey oturduğu koltuktan kalkarak yanıma geldi.
"Çok acelecisin Denker.Seninle olan işim bu kadar kısa değil.Daha çok işimiz var."
Anlamadığımı belirtircesine kaşlarımı çattım."Avukatınız olmamı istiyorsanız bunun başka yolları da var tehtit etmeden belki bir antlaşma ile."
Yine o sessiz tebessümünü yerleştirdi yüzüne.Kafasını iki yana salladı.Bir eli cebinde bir elide sakallarındaydı.Şuan ki görüntüsü aynı bir heykel gibiydi.Yakışıklı adamların kötü olması bir kural mıydı?Bir yerden alıp bir yerden veriyordu herhalde.Tanrım acımasızlık ediyorsun.
"Eh o da var tabi.Açık konuşacağım Denker.Senden istediğim bir çok şey var bunlardan biri,yasal olmayan bir dosyayı yasal hale getirmen."
Anında kaşlarım çatıldı.
"Ne!"
"Bir tane değil birden fazla Denker,şaşırmalarına sonra devam edersin.Bazen sana bazı dosyalar getireceğim ve bu dosyaların içerisinden bazı usulsüzlükleri bulacaksın.""Başka bir emriniz Savaş Bey!"
"Şimdilik bu kadar."
"Sen şaka mısın?Ne istediğini farkında mısın bu yasadışı aynı zamanda da etik değil.Ben bunu yapamam ayrıca bunu neden yapayım ki? İnsanların hayatını karartamam."
"Onlar başkalarının hayatını karartıyorsa sende onlarınkini karartacaksın.Sen Gece, sen adın gibi olan geceleri yaşıyorsun ama gündüzün var senin.Hayatında hep karanlıkta kalan gündüzü yaşayamamış onlarca kadın var! Onlara yardım etmeyecek misin?"
"Ne..ne demek istiyorsun?"
Neyden bahsettiğini merak etmiştim.Bu güne kadar onlarca kadına şiddet vakasıyla mücadele ettim ki bir çoğunu kazandım bir çoğunu kaybettim...Şimdi bununla mücadele etmem gerektiğini söylüyordu, ben zaten ediyordum.Savaşıyordum.
"Erkekler adi yaratıklardır Denker...Gücünü kadınların üzerinde göstermeye bayılırlar.Zavallılıklarını kadınların korkularını sömürerek güçlendirirler.Karısının "yapma!"diye inleyen sesi ona haz verir.Suratına inen o tokattan yankılanan ses kulaklarına bir müzik gibi işler...Kadının gözünden akan o bir damla yaş erkeğin bedeninde bir güç titremesi oluşturur."
Gözümün içine baka baka konuşuyordu,tiksinircesine.Bir çok kadınla birlikte savaştım ben ama hiç bir zaman böyle anlayamadım yaşadıklarını.Bu,bu en deriniydi.En içten yaralayanıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE DANS
General Fiction"Bakın Savaş Bey eğer size yardımcı olmamı istiyorsanız bana karşı dürüst olmalısınız." "Mecbur muyum?" "Şuan bir cinayetle suçlanıyorsunuz ve sizin için uygun görülen avukat benim.Ya bana bilmek istediklerimi anlatır buradan çıkarsınız ya da ömrünü...