Y'n: Geçenlerde bahçemde oturuyorken yine zihnim bir sürü ilham perileriyle doldu. Aslında başka bir Drarry'e başlamayı düşündüm yine mini hikaye olarak ama onun için daha zaman var slkfsjdglksdf Kafamda bir şeyler dönüyorken yazmadan duramayan bir insanım. Umarım beğenirsiniz :')
Minik öpücükler boynundan yanaklarına sevimlice ilerliyorken huzurluca kıpırdandı Harry. Sıcak yaz rüzgarı suratına esiyor ve bahçedeki ıhlamurların burnuna dolmasını sağlıyordu. Daha sonra ıhlamurlardan bile daha keskin bir koku burnuna doldu. Adeta uyanması için ciğerlerine kadar ulaşmıştı. Göğsünde tanıdık ağırlığın saçları vücudunu gıdıklıyordu.
Vanilya gibi kokuyordu.
"Gerçekten oldukça acıkmış olmalısın sevgilim." Draco'nun erkeksi kıkırdaması kulaklarına dolduğunda gözlerini tamamen araladı. Sevgilisi üstü çıplak bir şekilde göğsünde yatıyordu. Gri gözleri güneşin vurmasıyla parıl parıldı. Draco Harry'nin üzerine, göğsüne yattığında kendi ayakları yatağın dışına taşıyordu gerçi. "Seni uyurken izlemeyi seviyorum Potter ama kabul etmelisin ki çok fazla uyuyorsun!"
Harry kıkırdadı ve Draco'yu tamamen kendisine çekti. Şimdi yüzleri karşı karşıya, nefesleri birbirine çarpıyordu. Harry şimdi gözleri hüzünle bezenmiş genç adama baktı. "Ne oldu şimdi birden bire?"
Draco üzerinden kalkıp yatakta yanına oturdu. Bazı kabuslar hala devam ediyordu. "Rüyamda tekrar savaşı gördüm Harry. Seni neredeyse kaybettiğim görüntüler zihnime doldu. Yanımda olmana rağmen hala acıtıyor canımı. Öldüğünü sandığım o an!"
Harry ondan uzun olan adamı tekrar kollarıyla sardı ve kafasını boynuna gömmesine izin verdi. Elleri nazikçe gümüşi sarılıkta olan saçları okşarken, yıllar geçse bile bu kadar güzel olmaya devam etmesine büyülendi.
"Ama ölmedim. Seni bırakmadım."
Draco kafasını tekrar kaldırmadan elleriyle Harry'nin elini okşuyordu. Bazı korkular sizi asla bırakmazdı. Özellikle kaybetmeye yönelik olanlar. Savaş meydanında bağırmasını ve Harry'nin yere düşme sahnesini hala dün gibi hatırlıyordu. Savaştan sonra anne ve babasıyla arası düzelmişti ama ona büyük bir yıkım vermişti savaş.
Yanınızdaki insanların bir an yanınızda, bir an ise gittiğini görmüştü. O yüzden her gün Harry'den erken kalkar ve genç adamın masum yüzünü izlerdi. Her sabah onunla uyanmak onu iyileştiriyordu şüphesiz. Harry'i o kadar çok seviyordu ki! Bazen nefesi kesiliyordu. Kollarında olduğu genç adamın da ondan farksız olduğunun bilincindeydi tabii ki.
Kapının çalmasıyla doğruldu ve birbirlerine baktılar. Harry gülümseyip Draco'nun dudaklarına naif bir öpücük bıraktı. Pijamalarıyla kapıya yürüdüğünde Draco giyinmek üzere odada kalmıştı.
Kapıyı açtığında karşısında karmakarışık kıvırcık saçlarıyla Hermione ve muzırca gülümseyen Ron'u buldu. "HARRY POTTER! Sadece üç saat sonra evleniyorsun ve hala üzerinde pijama mı var?!"
Harry korkudan yerinde zıpladığında Ron yaramazca kıkırdıyordu. Karısıyla gurur duyduğunu söylemiş miydik?
"Yerinde olsam hazırlanmaya başlardım Harry. Bu sabah beni kulağımdan çekerek uyandırdı."
Harry koşarak içeri kaçtığında ikili evin içine girmişti bile. "Açıklayabilirim! Uyuyakalmışız!"
Draco da şaşkınca odaya girdiğinde gelenleri görünce sırıttı. "Ben uyandım ama Harry uyanmadı Herm. Tüm suç onda."
Hermione yastığı alıp Harry'e attığında Harry Draco'ya yalancı bir hüzünle baktı. "Kimin tarafındasın sen?" Draco kahkaha attığında Harry her defasında bu kadar güzel gülmesine de ayrıca nalet etti.-lanet değil nalet pls dklgfd-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Focus on me.
Teen FictionGüzel bir Hogwarts akşamıydı ve dürüst olması gerekiyorsa, tüm bu hislerin ne zaman başladığıyla alakalı hiçbir fikri yoktu. "Beni öldürmek istediğini bu kadar belli etme Malfoy." Saçları gümüşi sarılıkta olan genç adam sessiz bir şokla yeşil gözler...