Seninle ilgili şeyler

6.3K 518 523
                                    

" I'm so into you, I can barely breathe
And all I wanna do is to fall in deep  "


Draco yatağında boş gözlerle tavanı izlerken saat kavramını çoktan kaybetmişti. Belli ki bu gece de uyku onu bulmayacaktı. Bir iç çekerek yatağından kalktı ve pencere kenarına oturdu. İnsanlar ona baktığında gücü ve nefreti görürdü. Oysa güç ve nefret babasından ona kalan mirastı. İstemediği miras.

Küçüklüğünden bu yana babasının gözüne girmek için her şeyi yapmıştı ama o adamın ona asla sevgi duymayacağını başından beri içten içe hissediyor olmak onu yaralıyordu. Sene başlamadan önce babası ona ne yapıp edip Harry'i ortadan kaldırmasını emretmişti.

Kimse bebekken iyi veya kötü olarak doğmazdı. Onları ailesi değiştirir, iyiye veya kötüye yönlendirirdi. Şüphesiz Draco sevgiden öyle uzak büyümüştü ki... Kalbi gram sevgiye muhtaçken nefes alamayacağını hissediyordu. Etrafındaki herkes sahteydi, bunun bilinceydi tabii ki. Herkes onunla itibarı için takılıyordu ve bu ayrıca mide bulandırıcıydı.

Birbirini seven aileleri görünce kusma isteğinin gelme sebebi buydu belki de. Harry'i ne zaman bu denli kafasına taktığını çok net hatırlıyordu Draco. 

İlk sene onunla arkadaş olup onu kendi tarafına çekmek için senenin başında onunla arkadaş olmaya çalışmış, bir adım atmıştı. Ki herkes bilirdi ki Malfoylar ilk adımı asla atmazlardı. Aptal Harry ise ona ihtiyacı olmadığını herkes içinde belitmiş, onu rezil etmişti. İlk başlarda ondan nefret ettiğine çok emindi ama neden onu ne zaman görse gözlerinde kayboluyordu? 

Neden onu gülerken gördüğünde istemsizce dengesi bozuluyordu? Başlarda buna ihtimal vermedi.

Hadi ama, o Harry Potter'di yahu! Yok daha dinazorlar!

Sevgi görmeyen kalbinde büyük bir sevginin yetiştiğini ve tüm bedenini ele geçirdiğini tam olarak ikinci sınıfın son iksir dersinde anladı. İnsanların pozitif duygularını arttıran bir iksir yapmaları gerekiyordu ama bu iksir aşk iksirine çok benziyordu. Şapşirik Ron yanlışlıkla aşk iksiri yaptığında ve bunu bilmeden Harry'e tattırdığında tam o sırada Draco derse geç kalmış, daha yeni kapıdan dersliğe girmişti.

Böylece Harry'nin iksirden sonra gördüğü ilk surat Draco'nun suratı olmuştu. Elindeki kepçeyi kazana geri bırakıp, parıldayan gözlerle Draco'ya koştuğunda ise sınıfta kahkahalar kopmuş, Ron'un suratı ise korkudan kaskatı kesilmişti.

Şüphesiz Hermione en yakın arkadaşını düşmanına aşık ettiği için onu kesecek, ejderhalara yedirecekti. Harry koşarak Draco'ya sarıldı ve boynuna küçük bir öpücük bıraktı. MERLİN'İN SAKALI! 

Draco kalp krizinden ölecekti. Üzerine taş kesilme laneti atılmış gibi hiçbir şey yapamıyordu. Onu itmeliydi ama onu itmek istemiyordu ki!

"Profesör ne yapacağız? Aziz Potter beni bırakmıyor."

Sesi titremeden söylediği için kendisini alkışladı. Tüm vücudu Harry Potter'i kavramak ve kim olduklarını, nerede olduklarını unutana kadar onu öpmek istiyordu. Profesör bıkkınlıkla Ron'a baktı ve daha sonra ikisine. "Bu akşama kadar idare etmek zorundasın Draco. Şuan sen olmadan yaşayamayacağını düşünüyor, onu sakın bırakayım deme. Büyünün etkisi geçtiğinde hiçbir şey hatırlamayacak."

Sınıftakiler tekrar kahkahalara boğulurken Draco gözlerini devirdi ve Potter'ı da kendisiyle sürükleyerek derslikten çıktı. Kimsenin onları görmemesi gerekiyordu bu yüzden ikisini kendi odasına götürmeye karar verdi. Kimse onun tek başına kaldığı odaya girmeye cesaret edemezdi. Kolundan kavradığı Potter'la yürüyorken herkes onlara şaşkınlıkla bakıyor, daha sonra aralarında fısıldaşmaya başlıyorlardı.

Başı kesinlikle belaya girecekti. Hem de babasıyla.

Neyseki bu saatte Slytherin yatakhanesinde kimse bulunmazdı. Harry'i diğer öğrencilere oranla büyük olan odasına soktuğunda rahatlamayla nefes aldı ve yatağının önündeki tekli deri koltuğa oturdu.

"Başımı belaya soktun Potter."

Harry gözlerindeki büyük aşkla ona baktı ve bir iki adımda kendisini onun kucağına bıraktı. Kalçası kasıklarına baskı yapıyordu ve bacakları koltuğun arkasında sırtında birleşiyordu. -ne yazdım valla bende anlamadım skfhsjdkg-

 Draco tekrar nefes borusuna filler oturmuş gibi hissediyordu. Harry kollarını boynuna doladı ve ensesindeki saçlarını okşadı. Biri tarafından sevilmek bu kadar güzel mi hissettiriyordu yani?

"Beni gerçekten sever miydin Potter?" diye mırıldandı. Boğazında kelimeler düğümleniyorken kollarını Harry'nin beline sardı ve onu kendisine yaklaştırdı.

"Seni seviyorum zaten Draco. Seni, gözlerini ve saçlarını. Seni sen yapan her bir detayına aşığım. Bir sanatkarın en gözde eseri gibisin, öyle güzelsin ki!"

Draco gözlerinden düşen yaşları hissettiğine inanamadı. En son ağladığında 7 yaşındaydı ve babası bir daha ağlarsa onu dövmekle tehdit etmişti. Bir Malfoy güçlü olmalıydı çünkü.

Harry gözyaşlarının düştüğü yanaklarını ve gözlerini öptü. O gün aslında Draco'yu kalbinden öptü. Sizi kalbinizden öpen birine nasıl olurda bir şey hissetmezdiniz ki? 

Ertesi güne kadar yatakta birbirlerine sarılı halde yattılar. O gece Harry uyumuş, Draco sabaha kadar onu izlemiş ve karmaşık saçlarından öpmüştü. Sabah kimse uyanmadan Harry'i kucağında Gryffindor'a bırakmıştı. Harry hatırlamayacaktı belki ama Draco beyninden bir an bile atamayacaktı bu anıyı.

-

Harry kütüphaneye girdiğinde Draco'yu orada görmeyi beklemiyordu. Draco bugün hiçbir derse katılmamıştı Harry kabul etmek istemesede gözleri onu aramıştı.

"Draco Malfoy derslere mi çalışıyor yoksa?" diye sordu alayla. Draco onun sesini duyduğunda kafasını dağıtması için okuduğu kitaptan kafasını kaldırdı. Gri gözleri her zaman duygularını örter, ne hissettiğini açık vermezdi. 

"Derslere çalışmaya ihtiyacım yok Potter. Büyük bir güçle doğdum, anlarsın ya." Harry onun egosuna gözlerini devirdi ve yapması gereken ödevleri çıkarıp kağıtlarına odaklandı. Bir yandan da çenesini tutamıyordu işte.

"Sevgilin o kadar da büyük bir güce sahip değil belli ki. Bugün karanlık sanatlarda korkudan ağladı."

Draco sırıttı ve kafasını iki yana salladı. "Sevgilimden sana ne?"

Harry bir an gözlerini onun grilerine kilitlediğinde nefesi boğazını tırmaladı. "Beni ilgilendirmiyor tabii."

Draco sevgilim değil dememişti demekki gerçekten de o kızla ilişkisi vardı. Harry yutkunamadı ve bakışlarını kaçırdı. Bu kadar acıtması normal miydi? Onun başkasına ait olması bu kadar acıtmak zorunda mıydı? 

İkiside sessizce önündeki kağıtlarla ilgileniyorken birbirlerine kaçamak bakışlar atmayı unutmuyorlardı. Harry önündeki kağıtlara odaklanma  sorunu yaşıyordu. 

"Hey Harry, sabahtan beri ödev yapıyorsun. Bir şeyler içelim mi?"

Harry kafasını kaldırdığında karşısında sevimli Ginny'i gördü. Ron'un kardeşi gerçekten güzel bir kızdı ve daha şimdiden çoğu kişinin dikkatini çekiyordu. Kibardı, anlayışlıydı. Bir erkeğin ondan hoşlanması için her şeye sahipti. 

Harry dudaklarını ısırdı. Ona hayır diyemezdi çünkü en iyi arkadaşının kardeşiydi. Bir an Draco'yla göz göze geldiler. Genç adam onu dikkatle izliyordu.

 "Olur, gidelim."

  Draco sinirle masasından kalktı ve defterini bile almadan kütüphaneden çıktı. Şu kızıllar neden her zaman ona bela olmak zorundaydı? 


Y'N: Biraz kısa oldu farkındayım ama olabildiğince erken yazmaya çalışacağım diğerini ehuehue teşekkür ederim *kalpkalpkalp*

Focus on me.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin