"I'll never be forget you,
you will always be my side.
From the day that I met you
I knew that I would love you 'til the day I die..."
"Hayır Ron, büyüyü yanlış yapıyorsun!"
Harry bıyık altından ikilinin kavgasına kıkırdarken Hermione ve Ron çoktan sinirden kıpkırmızı olmuşlardı. Ron şüphesiz sinirlendiğinde çok komik oluyordu çünkü yüzü saçlarıyla aynı renge boyanıyordu!
"Harry Hermione'ye bir şey söyle. Kendisi her şeyi en iyi bildiğini sanıyor!"
Hermione ona 'Onu koru da gör gününü!' der gibi baktığında yutkundu. En yakın arkadaşı o kadar zeki bir kızdı ki, günün birinde en zeki cadı olacağına adı gibi emindi. "Kavga etmeyi bıraksanız da ateş viskisi içmeye mi çıksanız? Bu ilişkide gelecek görüyorum."
Ron ve Hermione boğulur gibi öksürük krizine girdiğinde Harry kahkaha attı ve kütüphaneden kaçmak için ayaklandı. Malum, burada biraz daha durursa ölümü erkenden olabilirdi.
Dalgın ve yarı sırıtır bir suratla yürüdüğünde adımlarının onu sonbaharın güzelliğiyle büyülediği okulun oldukça geniş bahçesine getirdiğinin farkında değildi. Ama memnundu da. Kafasını ne zaman dağıtmak istese burası ona çok yardımcı oluyordu. Üzerinde sadece süveteri olmasına rağmen üşümüyordu. Ne zaman yalnız kalsa kafasına düşünmek istemediği şeyler doluşurdu. Öyle ki çoğu akşam uyuyamazdı. Belki de bu yüzden üşüse bile fark etmiyordu.
Büyük bir ağacın altına oturup gövdesine yaslandı ve gözlerini kapattı. Tüm bu şeyler çok fazlaydı. Şüphesiz arkadaşları ve onu seven insanlar olmasa bu seneye kalmadan ölürdü. Harry özel bir çocuk olmak istemiyordu. Annesi ve babasına sahip olmak istiyordu sadece. Gözlerini açtığında güzel gözleri hüzünle doldu. Her zaman istediği şeylere sahip olamayacağının bilinceydi. Peki neden hep onun olması imkansız şeyleri istiyordu?
"Bakın burda kim varmış, Harry Potter!"
Sesin sahibini duyduğunda istemsizce yutkundu. Ondan korkuyor falan değildi sadece...
Sadece ne kadar kabul etmek istemese de onu ne zaman görse garip hissediyordu. Olmaması gereken düşünceler beynine saldırıyordu. Gerçi son zamanlarda böyle düşünmek için onu görmesine bile gerek yoktu çünkü sarışın olan genç, göz kapaklarına kadar işlemişti. Bu duyguyu hep ona duyduğu düşmanlığa verdi. Aslında güzel bir Hogwarts akşamıydı ve dürüst olması gerekiyorsa, tüm bu hislerin ne zaman başladığıyla alakalı hiçbir fikri yoktu. Belki de birinci sınıfın ilk gününde karnına yumruk yemiş gibi hissetmesinin sebebi de düşmanlığıydı.
"Seninle uğraşacak havamda değilim Malfoy."
Saçları gümüşe dönük olan genç alayla sırıttı. Harry Potter'i tek yakalamışken tabii ki de onunla uğraşacaktı! Griye dönük gözleri zümrüt yeşiliyle birleştiğinde istemsizce titredi. "Ne yazık, ben ne modda olursam olayım seninle uğraşmayı kesebileceğimi sanmıyorum."
Harry ayaklandı ve gözlerini devirdi. "Bu sefer ne yapacaksın? Hiçbir zaman başarılı olamadığın çok açık."
Draco Harry'nin bilmediği bir sır biliyormuş gibi sırıttı ve adımlarını ona yaklaştırdı. Küçüklüklerinde aynı boyda olsalar bile Draco şuan ondan daha uzundu. Harry'i ağaçla kendi arasında sıkıştırdığında bu durumdan ne kadar hoşlandığı suratından belli oluyordu. Harry ise sonbahara has sevdiği kokuyu bile alamıyordu. Burnu Draco'nun kendisine has büyüleyici kokusuyla dolmuştu. Teni yanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Focus on me.
Teen FictionGüzel bir Hogwarts akşamıydı ve dürüst olması gerekiyorsa, tüm bu hislerin ne zaman başladığıyla alakalı hiçbir fikri yoktu. "Beni öldürmek istediğini bu kadar belli etme Malfoy." Saçları gümüşi sarılıkta olan genç adam sessiz bir şokla yeşil gözler...