#2#

33 1 0
                                    

#Şahin#

Tam o kocaman AVM de can verecektim ki Yiğit imdadıma yetişti. Çünkü girmediğimiz mağaza bakmadığımız reyon kalmamıştı. Hayır abi kızları anlamıyorum. Madem almayacaksın neden bakıyorsun. Hadi bakıyorsun tamam neden deniyorsun. Kızları anlamak zor diyenlere 1 kez daha katılıyorum hatta ekliyorum ki -kızları anlamak İMKANSIZ.-
Telefonu açtım
"Efendim kardeşim"
"Haydi dostuuum herşey tamam bi siz eksiksiniz. Hem bil bakalım burda kim var?"
"Kim?"
"Geldiğinde görürsün. Yaklaştığında haber et ışıkları kapatalım."
Nur zaten benimle ilgilenmiyordu. Söylediklerimi duymadığından eminim. O sırada mağaza vitrinine odaklanmış küçük bi kedi yavrusu gibi izliyordu.
Baktığı yere baktığımda masmavi bi elbise vardı. Gerçekten çok hoştu. Yanına yaklaştım ve
"Hadi alalım" dedim.
Yüzünde gülücük saçarak beraber mağazaya girdik. Ben görevli birini bulup istediğimiz elbiseyi gösterinceye kadar çoktan deneme kabinlerine girmişti fıstığım.
Oturdum orda bu başımın belasını beklerken aklımdan düşünceler geçiyordu.
Acaba doğum günü partisini beğenir miydi, yoksa böyle şeylere çok hoş bakmıyor muydu, aldığım hediyeyi sever mi, bugün neden canı sı..
Derken çıktı. Tam bi prenses gibi olmuştu.
O sırada kendimi kaybettim sanki.
Nur'un yerinde Buse'yi gördüm resmen. O pamuk gibi ellerini uzatmış beni çağırıyordu kendine.
O anda onunla Büyük Ada'ya gittiğimiz günü hatırladım.
Evlenme teklif edeceğimi anladığı için masmavi bi elbise giymişti.
Altında beyaz şık bi ayakkabı, elinde küçük bi çanta, biraz makyaj yaparak güzelliğini ortaya çıkarmış, sapsarı beline kadar uzanan saçlarına hafif bukleler kondurarak şahane bi gelin adayı olmuştu.
O sırada Nur'un kolumu çekiştirmesiyle kasaya doğru gittik. Elbiseyi de aldığımıza göre artık eve gidebilirdik.
Ben çıkışa doğru ilerlediğimde durdu.
Arkamı döndüm ve ona neden durdun dercesine bi bakış attım.
"Abiş çok acıktım bişeyler yiyemez miyiz?"
Onun bu sitemine Hayır diyemeyecek olsam da evdekiler bizi bekliyordu.
"Abim eve gidelim ben sana yemek hazırladım zaten" dediğimde yüzüme mal mal baktı.
Ve sonra "Sen yemek yapmazsın." Dedi ve gözlerini devirdi.
Buse'den sonra hiç yemek yapmamıştım. Nur haklıydı daha etkili bir bahane bulmam gerekiyordu.
"Yapmasan bile hazırladım. Yani dışarıdan aldım diyebiliriz abicim" Yüzüme bi haklısın bakış attı ve sonra da tekrar çıkışa doğru yürümeye başladık. Arabaya bindiğimizde gayet mutlu gözüküyordu. Bu işkencenin sona ermesine sevindim ve arabayı hızlı bir kalkışla bizim eve doğru sürdüm. Siteye geldiğimizde güvenliğin oradayken Nur'un tekrar morali bozulmuş gibiydi. Ben bana oyun oynadığını düşünerek hiç aldırış etmedim. Sonuçta kızlar şeytan gibidir ve her şeyin farkına varırlar.
Eve geldiğimizde baktı.
"Işıklar neden yanmıyor?"
Anladı diye aklım çıktı. Hemen toparlamalıydım.
"Belki elektrikler gitmiştir abicim. Çok takılma böyle şeylere."
Arabadan indik. Eve doğru yürürken heyecanlı bişeyler anlatıyordu. Aklım dağınıktı. Ne dediğini duymuyordum. Neden olduğunu da bilmiyordum ve asıl bu canımı sıkıyordu.
Ortada bi sebep yokken kendimi kötü hissediyordum.
Kapıya geldik. Anahtarla açtım kapıyı. İçeri girdik ışığı yaktı.
Biraz bozulmuş gibi etrafa baktı.
"Herkes nerde, bişey mi oldu yoksa?" diyerek bana döndü. Telaşlandığını görebiliyordum.
"Yok fıstığım bahçeye bak belki ordalardır?" Bahçeye doğru ilerlerken kendi kendine konuşuyordu.
"Kesin bişey olmuş bana söylemiyorsunuz, hep böyle oluyor herşeyi en son ben öğre...
"Süüürrrppriiiiiiizzzz"
"İyiii kiii doğduuun Nuuur, iyiii kiii doğduuun Nuuur, iyii ki doğduuun iyi ki doğğduuun iyiii ki doğdun Nuuuuuuuurrrr"
Alkışlamaya başladı herkes.
Çok hoşuna gittiği belliydi.
Yüzündeki gülümseme çok güzeldi.
O anda bugün alışverişte çektiğim tüm eziyete değdiğini düşündüm.
Koştu boynuma sarıldı. Omzumda ıslaklık hissettiğimde ağladığını düşündüm. Geri çekilip çenesinden tuttum, yüzünü yüzüme çevirdim.
"Neden ağlıyorsun fıstığım. Hoşuna gitmedi mi?"
"Yok abiş. Çok teşekkür ederim. Ben..
Duygulandım sadece."
"O zaman sil o gözyaşlarını."
Küçücük elleriyle sildi yüzünü. O sırada arkadaşları geldi yanına.
Ben uzaklaştım. Yiğit'in yanına giderken durdum. Yanındaki Gamze olamazdı değil mi? İnşallah olmasındı.
Bi daha baktım. Gerçekten oydu.
Off be Yiğit. Neden çağırdın şu kızı. Çok lazımdı sanki. En son İngiltere'ye gitmişti. Neden gelmiş. Oğlum seninki de soru mu. Bu sitede oturuyor kız.
Tam yavaş yavaş uzaklaşacaktım ki Yiğit gördü.
"Oo kardeşim. Gelsene bak. Gamze İngiltere'den dönmüş.
Yanlarına gitmek zorunda kaldım. İlerlerken Yiğit piç smile ı yüzüne yerleştirmişti. O an ona kafa atasım geldi.
Gamze beni seven bi kız. O da çok zengin bi ailenin çocuğu. Ailelerimiz arkadaş.
Ama hiç ilişkimiz olmadı. Ben Buse'yle beraberken o da İngiltere'ye gitmişti. Her fırsatta yanımda bulunur sağolsun. Ama ben çok hoşlanmıyorum kızdan. Kendini beğenmiş ve gayet bencil bi kız. Ha Allah'ı var güzel ama bana göre değil.
"Ay Şahin seni çok özledim. Uzun zamandır İngiltere'deydim. Başına gelenler içinde çok üzgünüm. Her gün Yiğit'e senin durumunu sordum. Ama iyisin maşallah. Hadi anlat bana neler yaptın ben yokken? Sende özledin mi beni?"
Daha ilk dakikadan başlamıştı. Daralıyordum kızın yanında ama aile dostumuz olunca gitmek de ayıp olurdu. Yiğit yanımızda durup kıza konuşması için destek veriyordu. Soru soruyor bişeyler yapıyor kızın susmasını engeliyordu.
Seninle sonra görüşecez bakışı atıp Gamze'yi dinliyormuş gibi yaptım.
"Ay çok güzel düşünmüşsün. Kardeşin çok mutlu. Baksana"
Kardeşime baktım. Gerçekten çok mutluydu. Aslında bu organizasyonlardan hoşlanmazdım ama dediğim gibi:
Fıstığımın mutluluğu için herşeye değer.
O sırada
"Ay ben bi lavaboya gideyim" diyince mutluluktan uçacaktım. Gamze gittikten sonra Yiğit'e bi tane geçirdim. Acıyla inledi. Yaptığı kaslar boşaymış demek ki.
"Lan pislik. Niye çağırıyorsun buraya. Manyak mısın canına mı susadın. "
"Ne vuruyorsun be! Fena mı bununla 1 hafta daha görüşmezsiniz." Diyerek güldü. Yiğit'le sonra görüşecektim.
Bi içecek alsam iyi olacaktı. İçeriye doğru ilerledim. O sırada aklıma düşünceler üşüştü gene. Acaba yine mi depresyon dedikleri zımbırtıya girmiştim. Canım sıkkındı ama bi sebebi yoktu. Düşüncelerim başımda yürürken birine çarptım.
"Önüne baksana ya bu ne bugün daha ne kadar ezeceksiniz? Hayır anlamıyorum boyum kısa falan da değil görmüyorsunuz desem. Kasıtlı falan mı yapıyorsunuz. Cık cık cık..
Aman Allahım. Buse? Üzerindeki kırmızı elbiseyle yüzündeki makyajla saçındaki dalgalarla resmen bi melek gibi gözüküyordu. Ama o olamazdı. O çoktan göçüp gitmişti buralardan. Yıldızlarda yaşıyordu. Peki bu kimdi? Nur'un arkadaşı desem yaşı benimle aynıydı. Ama kız neden böyle sert çıktı ben ilk defa çarpmıştım. Ondan önce bişey yapmadım ki. Onun da vardır bişeyi diye düşündüm kendimden esinlenerek.
"Özür dilerim biraz dalgındım. Kusura bakmayın. Ben Şahin" diyerek elimi uzattım.
Kız uzattığım elime karşılık verdi.
"Kusura bakmayın. Bende biraz sinirliyim. Şuradaki mavi gömlekli öküz yüzünden ayağımı burktum. Bu yüzden biraz canım yandı. Sizde çarpınca. Neyse. Ben Eylül. Tekrar kusuruma bakmayın."
Kız gerçekten çok hoştu. Özellikle Gamzeden sonra bana baya iyi oldu. Kızı bırakmak istemedim. Müziğin hatrına çektiğim elimi tekrar uzattım. "Kendimi affettirmek için bu dansı bana lütfeder misiniz Eylül hanım?"

Kız yüzünde ki tebessümle elini elimin içine kaydırdı.
"Zevkle Şahin Bey."
Piste gittik ve kendimizi müziğin ritmine bıraktık.

ŞAH VE MAT.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin