Bizim evin önünde durdum. Hala bana söyleniyordu.
"Of Eylül! Hadi ama seni yemeyeceğim. Sana yardım etmek istiyorum." dedim.
"İyi de beni götürüp tekrar bi pansiyona yerleştirebilirdin. Neden buralara kadar sürükledin? Hem sabah erken saatte dersim var nasıl yetişeceğim? Oofff off."
Onun için iyi bişey yapmak istemiştim ama ters tepmişti anlaşılan. Hiç sesimi çıkarmadım. Saat baya bi geç olmuştu ve göz kapaklarım kendini yerçekimine karşı tutamıyordu.
Anahtarla kapıyı açtım. Ev sessizdi. Kendimi odama atıp uyumak istiyordum. Aklıma Eylül geldi. Onu arkamda olmasına rağmen unutmuştum. Arkamı döndüğümde çarpıştık. Yere bakarak yürüyordu ve beni görmemişti. O anda düşmemek için kollarını kollarıma koydu. Bende ani bi refleksle belinden tuttum. Kırmızı elbisesinin sırtındaki dekolteden dolayı elim tenine değdi. Ve ben o anda bi şok geçirdim. Neden bilmiyorum ama bu içimin ürpermesine sebep olmuştu. Göz göze bi kaç saniye durduk. Sonra ellerimizi çektik birbirimizden. Utanmış gibiydi. Kafasını yere eğdi ve bende merdivenlere yöneldim. Yukarıya çıkarken kısık sesle seslendim.
"Sessiz ol ve beni takip et."
Ben cümleyi kurduktan sonra ayakkabılarını çıkarıp eline aldı ve peşimden gelmeye başladı. Yukarı katın ışığını açtım. Misafir odalarından birine doğru yöneldim. En güzel manzarası olanı seçtim ve kapısını yavaşça açtım. Kızlar uyumuştu belliki. Hiç ses yoktu. Işığı yaktığımda odada sadece yatak ve yastık vardı. Buraya yeni taşındığımız için hiçbirşey tam değildi. Arkamdan geldiğinde girmesi için kenara çekildim. Ayakkabılarını yere koydu. Çantasını yatağın üzerine bırakıp boydan olan pencereye doğru yöneldi. Anlam veremedim. Ama o sırada iç çektiğini duymuştum. Hoşuna gittiğini düşünerek çarşaf pike ve pijama için odadan çıktım.
Onları alıp geldiğimde aralık bıraktığım kapıyı tıkladım. Ses yoktu.
Öylece uyumamıştır inşallah diye düşünerek içeriye girdim.
"Eylül?"
"Hmm"
Sesi kötü gibiydi. Biraz daha yaklaştım ve gözünden süzülüp yanağında iz bırakan yaşları gördüm.
Hemen yanına gittim. Bu sanki canımı yakmıştı. Acaba benim yüzümden miydi?
"Eylül bişey mi oldu? Burda kalmak istemezsen seni geri götüre-"
"Seninle alakası yok." diyip gözlerini sildi ve bana döndü. Elimdeki eşyaları alıp gülümseyerek teşekkür etti ama içime sinmedi. Yatağın kenarına oturdum. Gözlerime baktı.
"Eylül ne olduğunu anlatmak ister misin?" diye sordum. Gözleri çok güzeldi.
"Yok teşekkür ederim" dedi. Ve tekrar gülümsedi.
"Benimle ilgili bişey mi?" diye sordum tekrar.
Kafasını hayır anlamında salladı. İçim içimi yiyordu ama üzerine gitmek istemiyordum.
"Peki o zaman. Bi şeye ihtiyacın olursa odadan çıktığında sağdaki merdivenlerin yukarısında beni bulabilirsin" dedim. Kalktım son kez baktım ve arkamı döndüm. O sırada seslendi.
"Şahin"
Tekrar ona döndüm. Ve devam etti.
"Seninle bi alakası yok. Buraya getirmenle de bi alakası yok. Tekrar teşekkür ederim. İyi geceler." dedi.
"Rica ederim iyi geceler" dedim ve bende ona gülümseyerek odadan çıktım.
Merdivenlerden çıkarken neden ağladığı sorusu hala beynimi tırmalıyordu. Ama artık uyumalıydım. Kıyafetlerimi çıkardım. Eşofman altımı giydim sadece hava sıcaktı. Kendimi yatağa attım. Günü düşünecek zamanım bile olmadan gözlerim kapanmıştı. Son gözümün önüne gelen Eylül'dü. Ve kendimi bıraktım.#Yiğit#
Alarmın çalmasına 5 dakika vardı. Alarmı kapatıp telefobu koydum. Saat çok erkendi. Biraz spor yapmak iyi gelecek gibiydi ve yürümeyi seçtim.
İlk önce banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Saçlarımı yalandan düzeltip odama yöneldim. Beyaz gardolabımın kapağını açarak eşofman takımlarımı aldım ve üzerimdekileri çıkardım. Onları kirli sepetine koyarken dünkü olanlar aklıma geldi. Sahi, kimdi o kırmızılı? Daha önce hiç görmemiştim. Garip bi kızdı ama çekici bi yanı vardı. Gözleri çok güzeldi. Üzerimi giyinip odamdan çıktım. Karşı kapıya Deniz'in odasına yöneldim. Yavaşça kapıyı açtığımda hala uyuyordu. Hiç ses çıkarmadan kapıyı aralık bıraktım ve ayakkabıkarımı giyip dışarı çıktım. Sahil yoluna çıkıp biraz koşmaya başladım. Martıların sesi güneşin sıcaklığı ve kıyıya vuran dalga seslerine inat kendi tarzımda müzik açıp kulaklıkları takıp koşmaya başladım. Dün gerçekten güzel olmuştu. Şahin kardeşine düşkündü. Nur da abisine tabiiki. Nur dün çok mutluydu. Dolaylı yoldan kardeşim de mutlu olmuştu. Ama şu kırmızı elbiseli kız hala aklımda soru işaretiydi. Bende neden bu kadar etki yarattı bilmiyordum ama gerçekten garip hissediyordum. Biraz daha koşup eve dönmeye karar verdim. Eve sessizce girdim. Ama Deniz çoktan uyanmıştı.
"Abi kahvaltı hazır gel istersen?" dedi. Sıpanın eli yemek işlerine çok yatkındı. Mutfak mis gibi krep kokuyordu.
"Tamam abicim sen başla bende bi duş alıp geliyorum" diyerek odama çıktım.*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAH VE MAT.
Teen FictionHayat bi satranç oyununa benzer Çok kez şah çekersin. Fakat 1 kere mat dersin.