#5#

22 1 0
                                    

*EYLÜL*

Sabah güneşin yüzüme kondurduğu ışıklarla açtım gözlerimi. Gözlerimde kum dolu gibiydi. Manzarayı görmek bana iyi gelmemişti.
Bi zamanlar bu manzaraya aşıkken şu an nefret ediyordum. Bende etkisi fazlaydı. Birden o gün geldi tekrar gözümün önüne. Her ne kadar düşünmek istemesem de kapı aralanmış ve görüntüler hafızamdan gözlerimin önüne kaymıştı.

-2 sene önce-
^Bahar akşamlarından biriydi. Sevdiğim biricik aşkım beni almaya gelmişti. Onu çok sevdiğimden ismimin 5 harfli olduğu kadar emindim. Siyah deri cekedimin fermuarını yukarıya doğru çektim. Askılıktan kaskımı ve anahtarımı aldım. Daha sonra onu fazla bekletmeden asansörle aşağı indim. O zamanlar bi evim vardı. Küçük de olsa bana yetiyordu. Aşağı indiğimde içimde kelebekler uçuşmaya başlamıştı bile. Sanki hepsi bi anda uyanmış ve kanatlarını esnetircesine deli gibi çırpınıyorlardı. Son bir soluk alıp kapıyı açtım. Onun yanındayken hep böyleydim. Göreceğim zaman kelebeklerim uykudan uyanır minik civcivlerim beynimde tepinirdi. Kapının açılma sesiyle bana doğru döndü. Gülümsedi. Ahh o gülüşü...
Beni benden alan şeylerden birincisiydi. Gittim yanına hemen sarıldım. Motorla geleceğini biliyordum. Çünkü her salı günü biz motorla gezerdik. Bu yüzden kaskımı almıştım. İkinci olarak da o motora ve onun o motor üzerinde duruşuna hayrandım. İkisi beraber birbirini tamamlayıp müzeye konmak için hazır duruyorlardı. O kadar asil gözküyordu ki...
Ve çekici...
Ve güçlü...
Ve... Neyse.
"Yine çok beklettin beni" diyerek sözlerine başladı. Ama yüzünde gülümsemesi hiç solmuyordu. Bana kızarken sitem ederken bile.
"Özür dilerim hayatım. Sana layık olmak için uğraştım biraz" diyerek onu biraz pohpohladım.
"Gerek yoktu. Sen her zaman güzelsin" diyerek yanağıma bi kelebek de o koydu.
"Hadi artık ben acıktım. Herkes yerlerini alsııınn." dediğinde ben motora binmiş kollarımı her zaman ki gibi ait oldukları yere beline yerleştirdim. Ve sahil yolundan devam ettik.
Geldiğimiz yer çok hoş bi yerdi. Küçük bi sahil lokantası gibi. Manzaraya karşı ama hiç gösterişli ya da pahalı değildi. Gittiğimizde içerisi çok kalabalık değildi. Cam kenarındaki bi masaya oturduk ve sohbetimize başladık.
"Ne alırsınız efendim diyen garsona karşı menüyü kapattım ve iki elimle sevgilime itekledim. Onun zevkleri her zaman çok hoş ve doğruydu. Gözlerime bakarak
"Bize 2 tane levrek ve bi de üç buçuk." dedi.
35'lik rakıya hep üç buçuk diye hitap ederdi. Bu sanki aldığı alkol miktarını daha az küçücük minnacık gösteriyordu ama yemezlerdi. Sarhoş olmazdı biliyorum ama yine de sürücü iken alkollü olmasını istemezdim.
Garson gittikten sonra gözlerimi kıstım ama gülüşüme engel olamıyordum.
"Hey sen ponçik. Bi daha böyle bişey yapmayacaksın." diyerek emir verdim.
O da benim gibi gözlerini kısarak bana döndü ve
"Eğer rahatsızsan gidebilirsin hanımefendi." diyerek lafını koydu ortaya.
Kafamı yana eğerek masum köpek bakışlarımı attım.
"Ben nereye gidebilirim ki sensiz"
diyerek dudaklarımı büzdüm ve mavi masa örtüsü üzerindeki ellerini ellerime aldım. O da benim ellerimi öptü. Aşk dolu gözlerle bana döndü.
"Kim gidiyormuş? Sen mi? Bensiz nereye bakıyım?" dedi.
Bi kaç saniye gözlerine baktım.
"Ben gidemem. Sen benim herşeyimsin. Hayatım sana bağlı. Sen olmazsan ben eylül olamam ki." dedim.
Biz sohbete devam ederken yemeklerimiz geldi. -

Daha fazla düşünmeyip banyoya doğru ilerledim. Banyo çok hoştu. Kahve ve krem tonlarındaydı. Aslında bi duş alsam iyi olur diye düşündüm. Fakat kıyafetim yoktu. O sırada odadaki kapının tık tık sesi geldi. Gel diye seslendiğimde bi kere daha tıktıklandı kapı.
"Eylül? Uyandın mı?"
Şahin gelmişti. Tekrar "geeel" diye seslendim. Kapıyı açtı yavaşça ve gözlerini kısarak içeri girdi. Sanırım yanlış bişey görmemek içindi. Bu çocuk komikti. Ve bi o kadar düşünceli. Elinde kıyafetlerle bana doğru yürüyordu.
"Bunları senin için getirdim. Nur senin ihtiyacın olacağını söyledi"
Alt kısımda iç çamaşırları ve üstünde bluz ve pantolon vardı. Elindekileri aldım.
"Teşekkür ederim" diyerek yatağın üzerine koydum. Bu yatağı çıkmadan düzeltsem iyi olacaktı.
Tekrar Şahin'e döndüğümde gülümseyerek baktığını gördüm.
"Eğer yarım saat içinde hazırlanırsan seni okuluna bırakabilirim. Ne dersin?"
"Aslında çok iyi olur" dedim.
"Tamam o zaman. Daha erken hazırlanırsan aşağıda kahvaltı hazır."
"Duş alsam iyi olur aslında. Ama merak etme çok uzun sürmez inerim hemen" diyerek odadan çıkmasını işaret ettim.
Hala gözlerimin içine bakarak tebessümünü silmeden bekliyordu. Ne olduğunu anlamamıştım.
"Şahin?"
"Hmm"
"Gidecek misin yoksa beraber duş almak için falan mı bekliyorsun? Bu sefer bende gülümsedim.
"Ha yok. Şey.. Pardon ben dalmışım öyle. Aşağıda bekliyorum o zaman. dedi ve arkasını dönüp çıktı.
Garip bi insandı. Hiç zorlayıcı değil gibi gözüküyordu ama onu çok iyi tanıyordum. Çok zordu.
Kıyafetleri getirdiği iyi olmuştu. Hemen duşa girdim. Çok zaman geçmeden de hazırlandım. Getirdikleri biraz dar ve küçük gelse de üzerime olmuştu. Yatağı düzelttim. Eşyalarımı topladım ve telefonuma bakmak geldi aklıma. Ekranı açtığımda saat 9.53 tü.
Neee? Derse geç kalmıştım ve bitmesine 7 dakika vardı. Kendime inanamıyordum. Her zaman planlı programlı bi insandım. Bunu nasıl yapmıştım. Hemen aşağı indim. Şahin kahvaltı yapıyordu. Arkadaşı da yanındaydı. Beni görünce kalktı hemen.
"Hazırsan çıkalım ya da bişeyler atıştırmak istersen gel otur?"
Arkadaşı beni görünce gözleri açılmıştı. Ama bu konuya zamanım yoktu.
"Ya çok geç kaldım aslında. Zamanım yok. Hemen çıksak? Benim telaşlı halimi görünce o da telaşlandı. Hareketlerini hızlandırdı.
Dış kapıya doğru yöneldim. Önüme geçip kapıyı açtı. Elimde elbise ayakkabılar ve dünden kalan çanta vardı. Bu halde nasıl derse gidecektim?
"Off "dedim hayal kırıklığıyla.
Şahin bana ne oldu der gibi bakış attı.
"Ne kitabım ne de defterim var. Derse gitsem bile yetişemem. Seni de acele ettirdim kusura bakma. Gitmesem daha iyi. İstersen sen kahvaltına devam et ben kendim gideyim. " dedim.
O sırada arkadaşı konuşmaya başladı.
"İstersen sen de gel hep beraber kahvaltı yapalım ne dersin? dedi Şahin'e bakarak.
İkisi de benden cevap bekliyordu.
Zaten gitsem de bişey değişmeyecekti. En azından zamanım çoktu. Bu günü de böyle değerlendirsem fena olmazdı.
"Güzel fikir." dedim.
İkisi de hala bana bakınca
"Teklifinizi kabul ediyorum. diyerek içeriye girdim ve elimdekileri koltuğa bıraktım.

.

ŞAH VE MAT.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin