Bölüm 3- O Şarkı

35 2 1
                                    

Multimedya/Toygar Ulaş Keyifli okumalar! Vote ve yorumlarınızı bekliyorum^^


Annem, Gülfem Teyze Ve Burçin Teyzenin bu gereksiz planlarını tüm yalvarmalarımıza rağmen bozamamıştık. Şuan ben üçümüz arabadaydık ve çiftliğe gidiyorduk. Arabanın içinde büyük bir sessizlik hakimdi, Tibet arabayı sürüyor, Toygar ise yanında ki koltukta telefonu ile ilgileniyordu. Ben ise arka koltukta kollarımı göğsümde birleştirmiş sıkılmakla meşguldüm. Böyle mi olacaktı yani? Hiç konuşmadan sus pus oturacak mıydık? Bu kadar mı kopmuştuk?

Bir kaç dakika sonra Tibet sıkıldığımı anlamış olacak ki radyoyu açmıştı, sıkıcı bir kaç zamane şarkısı çaldıktan sonra o şarkı çaldı, sanki planlanmış gibiydi. Ne tesadüftü, çocukluğumuzun şarkısı çalmıştı, tepe de üçümüzün oturup dinlediği şarkı.

Kente yalnızlık gelirdi sen uyuyunca

Yüzümde mevsim değişirdi uyandığında

Bilmezdin gizliden seni sevdiğimi

Aşkın içimde solardı adın bahardı

Gözlerim dikiz aynasından Toygar'ın gözleriyle buluşunca uzunca baktım ona, arından Tibet Toygar'a bakmış, Toygar bakışlarını benden kaçırmıştı. Dikiz aynasına yeniden baktığımda bu kez Tibet'in gözleriyle karşılaştım, bu kez o kadar uzun bakamamış başımı eğmiştim.

Eteğini koştururdun sokağımızda

Sokak sus pus olur sana bakardı

Bilmezdin gizliden izlediğimi

Gözlerim gözlerinden korkardı

Toygar gülümseyip başını eğmiş, saatler süren bu sessizliği bozmuştu.

"Bunu da annemler planlamış olabilirler." İstemsizce yüzümde bir gülümseme oluştuğunda Toygar'ın bana baktığını, Tibet'in ise gülmemek için bir anlığına dışarıya baktığını gördüm.

"Şarkı zevkimiz güzelmiş." Tibet suskunluğunu bozup konuştuğunda hemen lafa atlamıştım.

"Çünkü şarkıyı ben seçmiştim. Seçimlerim iyidir." Toygar ve Tibet aynı anda güldüler, sonra bir an durup birbirlerine baktılar. Ve sonrasın da o can sıkıcı sessizlik yeniden arabayı kapladı.

------------------------------

Uzun bir yolculuktan sonra çiftliğe gelmiştik. Tibet arabanın bagajından benim ve kendisinin bavulunu çıkardığında teşekkür ettim. Büyük ve iki katlı çiftliğimizin içine girdiğimizde anıların, çocukluğumuzun bir köşelerde oynadığını görebiliyordum. Tibet ve Toygar'a baktığımda onların da uzunca evi incelediklerini gördüm.

"Siz bavulları bırakın, sonra da yiyecek bir şeyler almaya çıkalım, evde hiçbir şey yoktur şimdi. Acıktım ben." İkisi de beni onayladıktan sonra odalarına çıktılar.

Birkaç dakika sonra ikisi de yanımdalardı. Evin anahtarlarını alıp, yaklaşık 100 metler kadar uzaklıkta ki marketin yolunu tuttuk.

"Neden böylesiniz çocuklar? Bütün haftasonu böyle mi geçecek gerçekten?" Asık yüzümle onlara yönelttiğim soru ikisinin de dikkatini bana çevirmişti.

Toygar biraz panikle "Hayır geçmeyecek Umay." Tibet'e döndü. "Değil mi Tibet?" Tibet bir bana birde Toygar'a baktı.

"Evet Anka, geçmeyecek." İkisine de gülümseyip sevinçle kollarına girdim. Çocukluğumuz da ki gibi. "O zaman uygun adım ileri!"

------------------------------------

Alışverişten gelmiş, ve helak olmuş bir vaziyetteydik. Tabi ben o kadar olmasam da Tibet ve Toygar oldukça yorulmuşlardı. Ama üçümüzü böyle bir arada görmek beni mutlu ediyordu, belki eskisi gibi olabilirdik diyordum içimden. Ve sürtük içim de buna karşın 'Eskisi gibi olmak mı? Sen eskiden Toygar'a bu şekilde bakmıyordun aptal! Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak!' diyerek haykırıyordu.Bu yüzden mi kopmuştuk diye düşündüm, benim bile kendime itiraf edemediğim Toygar'a olan hislerim yüzünden mi? Bir ilgisi olabilir miydi? İlgi duyduğumu fark etmiş, ve bundan rahatsız olup benden uzaklaşmış mıydı? Öyleyse peki ya Tibet? Tanrım bunlar gerçekten çok saçmaydı! Belki de düşünmemem ve ana odaklanmam gerekiyordu.

Toygar'a baktığımda ayaklarını koltuğa uzatmış, telefonuyla uğraştığını gördüm. Araba da da eve geldiğimiz zaman dan beri de telefonla ilgileniyordu. Acaba konuştuğu biri mi vardı? Acaba o kızla mı görüşüyordu. İçim de ki merak vücudumun her köşesini sararken merakımı bastırmaya çalışıyordum, ve ben her ne kadar merakımı bastırsam da içimde ki siniri bastıramıyordum. Benim sorunum buydu, içimde ki siniri ve öfkeyi kontrol edemiyordum.

"Bu çiftliğe sevgilinle rahat rahat konuşmak için geldin herhalde." Tanrım ne diyordum ben?! Gerçekten aptal, ve gurursuz bir aşık gibiydim,şu hep dizilerde ve kitaplarda gördüğüm.

Toygar ve Tibet bana şaşkınca bakarken bir an karşıma geçip bende kendime şaşkınca bakmak istedim.

"Ne demek istiyorsun Umay? Ne yapmamı bekliyorsun? Sizinle eskisi gibi kutu kutu pense oynamayı falan mı? Kendine gel Umay, büyüdük değiştik, karakterlerimiz değişti, fikirlerimiz değişti, artık eskisi gibi olmamız imkansız tamam mı? Uyan artık kendinde gel!" Toygarın ayağa kalkıp hiddetle sarf ettiği gerçeklerle bir kaç adım gerilemiş, ve gözlerimden bir kaç damla yaş süzülmüştü. Toygar sözlerini bitirdikten sonra Tibet sinirle ayağa kalkmış, Toygar'ın yakasına yapışmıştı. Ben o kadar kötü bir haldeydim ki müdahale bile edemiyordum.

"Asıl sen kendine gel!Onun ne suçu var!" Tibet sanki Toygar'ı oracıkta öldürecekti. Sesi o kadar sert ve gürdü ki cümlelerin hedefi ben olmamama rağmen korkmuştum.

"Konuşmamı istemezsin Tibet, emin ol bu ikimiz içinde en iyisi." Toygar başını bana çevirdi. "Belki de üçümüz için."

Söyledikleri hiç bir şeyi dikkate almadan öylece durdum. Bu kadar gerçeği, kısa bir zaman da idrak etmek gerçekten zordu, artık kaldıramıyordum.

"Peki ben size ne yaptım?Suçlu ben miyim? Ben size ne yaptım?" Sonlara doğru fısıltı gibi çıkan sesim, çaresizliğimi ağır bir şekilde gösteriyordu. İkisi de bana kırılan milyon dolarlık bir tabloya bakar gibi bakıyorlardı.

"Umay lütfen s-" Konuşmaya çalışan Tibet'i elimle susturdum.

"Siz, aranızda ki şu sorunu çözene kadar, ya da sorununuz her kimseyle onunla halledene kadar, beni tanımıyorsunuz. Kendinize gelin, ondan sonra da bana."

Kaldırım KraliçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin