Bölüm 3

62 4 1
                                    

İyi okumalar sevgili biricik okurlarım. Gerçi şuana kadar hiç yorum almadım ama olsun. Yorumlarınızı hep bekliyorum.
İnşAllah okuyup beğenirsiniz....

    Bir kahvaltı masası ancak bu kadar sessiz olabilirdi. Bazı filmler de falan gösteriyorlar ya böyle kalabalık,  mutlu, sohbet edilen aile sofralarını kıskanıyorum.
 
     Niye yalan soyliyim ki? Bizim hiç öyle bir sofram8z olmadı. Amcamgildeyken oluyordu. Ben, amcam , Ensar keyifle yemek yiyorduk.

     Amcamı çok özledim. Onun öğüt veren hallerini, hep bir arkadaş gibi davranmalarını özledim.

   "Cennet sana diyorum... " dedi annem. Dalmıştım.
"Özür dilerim anne. Dalmışım. " dedim.
"Diyorum ki akşam bir otelin açılışı var. Kokteyl vereceklermiş. Sen gelmezsin heralde. " dedi.
" Niye gelmiyorum? " dedim merakla.
"E sen bu halinle nasıl gideceksin ? Şimdi her gören ayrı birşey sorar. Sonra bunun gazetecileri var. Boşver sen evde kal. " dedi annem.

     Boğazıma düğümlenen hıçkırığı yutkunarak aşağı indirmeye çalıştım. Ama olmadı. Zar zor kafamı kaldırdım.

" Tamam."dedim ve hızla kendimi geriye ittim. Sonra odama sürdüm arabamı.

    Pencerenin önüne geçtim yine. Bu sefer gözümden akan yaşlara izin verdim. Benim birisi görür diye kaygım olmaz. Görse de birşey olmaz.

    Bu beni daha da çok kahrediyor. Neden ben hiç mutlu olamıyorum?  Beni neden görmezden geliyorlar? Benim olmayan birşeyim yok. Sadece belden altımı hissetmiyorum. Bu kadar kötü birşey mi bunu kabullenmek?

    Ben hep bu hayatta güçlü durmaya önem verdim. Amcam derdi ki hep 'Seni senden başkası kurtaramaz. Senin herkese karşı güçlü olman lazım.  Bir gün seni senin kadar çok koruyan birisi çıkınca işte o zaman daha da güçlenirsin.'

    Beni koruyan kimse yoktu ki. Tek aklıma gelen Ensar. Oda şimdi yok. O benim bakıcım değil ki. Hem o sözlü. Ben onu biliyorum. Kız düşkünü değildir o. Burcuyu bıraksa bile başka kıza bakmaz.

    Kendimi zorlayarak yatağın üzerine bıraktım. Kollarımla vücudumu kaldırmak zordu. Bir iki dakika nefesimi düzenledim. Birisine muhtaç olmaktan nefret ediyorum.

    Bitmek bilmeyen göz yaşlarım yine akmaya başladı. Yalnızdım. Tektim. Bu bir yandan iyiydi. Ama birisine muhtaçtım ben. Şimdi bir yere gitmek istesem gidemem. Aciz ve yalnızım.

   Tek , aciz , yalnız.....

    Tekerlekli sandalyemin tekerlerinden tutup hızla gitmeye çalıştım. Alpere yetişmem lazımdı.

"Alper, dur! " diye bağırdım.
Arkasını döndü. Beni görünce daha hızlı adımlarla yürümeye devam etti.

    Havaalanında bizden başka kimse yoktu. Sisliydi hava. Boğazım da müthiş bir kuruma vardı. Sanki sis beni yutacaktı.

"Alper , nolur dur!" diye bağırdım. Uçağa binecekti. Ağlıyordum. Hıçkırarak ağlıyordum.

   Alper dönüp bana baktı uçağa binmeden önce. Geri gelecekti. Öyle umuyordum. Hala ona bakıyordum. 

"Sen engellisin. Ben seninle yapamıyorum. Zorlanıyorum. " dedi Alper.

   Benim birşey dememe fırsat bırakmadan uçağa bindi. Hıçkırıklarım boş alanda yankılanıyordu. Kulaklarıma acı bir şekilde geri geliyordu. Sanki acizliğimi yüzüme vuruyordu.

    Sanki kulağımı sağır edercesine 'acizsin' diye bağırıyordu kendi hıçkırıklarım.

    
    Nefes nefese kalktığım da kabus gördüğümü anladım.  Bir iki dakika gerçek hayatta olup olmadığımı düşündüm.

    Odamın kapısından sızan ışık vuruyordu yüzüme gerçek hayatı. Yatakta doğruldum. Hava kararmıştı. Yanımda ki komodinin üstünden telefonumu aldım. Saat gece 11'di. Ne kadar çok uyumuştum.

    Şişen gözlerim agladığımı hatırlattı ağrılarıyla. Ve kabusun her sahnesi beynimde canlanmaya başladı.

   Alperin gidişi, zorlanıyorum demesi, engellisin demesi, hıçkırıklarım ve acizliğimin yüzüme vurulması....

    Bunlar gözlerimin tekrar dolmasına neden olmuştu. Doğrulduğum yatakta sandalyemi kendime çektim. Derin bir nefes alarak kendimi kollarımla sandalyeye attım. Bacaklarımı sonradan indirdim.

    Hissetmiyordum işte. Herşey bacaklarım yüzünden. Alperin gitmesi bunun yüzünden. Benim acizliğim bunun yüzünden...

    Ağlıyordum yine işte. Çaresiz ağlamaktan da nefret ediyorum. 
Tekerlekli sandalyemin tekerlerini iterek kapının önüne geldim. Boğazım öyle kurumuştu ki hemen su içmem gerekiyordu.

   Kapıyı açıp odadan çıktım. Kimse yoktu. Gitmişlerdi anlaşılan. Mutfağa girdim. Masanın üzerinde ki bardağa uzandım. Su doldurup içtim.  İçim ferahlamıştı.

    Gözlerim ağladığımdan dolayı acıyordu. Bir an önce geri uyumak istiyordum.

    Mutfaktan çıktım. Tam salondayken sandalyenin bir şeye takılmasıyla kendimi yerde buldum.

   Birden hıçkırarak ağlamaya başladım. Bir yerim acımamıştı. Sadece yine acizliğim yüzüme vurulmuştu.

     " Hepsi bacaklarım yüzünden. Hepsi. Ne işe yarıyorum ki ben? Bıktım aciz olmaktan da yardıma muhtaç olmaktan da. Yeter . Unutulmaktan ve utanılan kız olmaktanda bıktım. " diye bağırmaya başladım.

     Etrafımı göremiyordum. Sadece kollarımı sallayarak bağırıyordum. Hiç birşey hissetmiyordum. Hissettiğim şey acizlikti sadece. 

    Birden kollarımdan birisi tuttu. Ama ben durmak istemiyordum. Daha çok bağırmaya başladım. Sonra yerden havalandığımı hissettim.

     Birisi vardı ama gözümü açmak istemiyordum. Çünkü beni böyle gören kişiden utanıyordum.

   Birden sert bir şekilde bir şeyin üzerine bırakıldım. Hala kollarımı sallayarak sayıklıyordum. Buna engel olamıyordum. 

   "Gözlerini aç ve bana bak. " diye bağırdı. Bu yine Ensardı.
Ensarın sesini duymak bana güven verdiğinden yavaşça açtım gözlerimi.

" Şimdi sakin ol. Ben buradayım. " dedi. Derin nefesler almaya başladım. Sakinleşmeye başlamıştım. Ama göz yaşlarımı tutamıyordum.

   Iyice sakinleştiğim de sadece odada hıçkırıklarım duyuluyordu. Ensar başımı hafifçe kaldırarak dizinin üzerine koydu. 

    " Anlat bakalım dinliyorum. " dedi.
Derin nefesler aldım.
"Rüya gördüm.  Yani kabus. Alper bana engellisin diyordu. Bırakıp beni uçağa bindi. " dedim.  Nefesimi toparlarken Ensar da saçlarımı arakaya attı. 

"Ne kadar aşşağılık biri olduğunu orda da göstermiş. Bak biliyorum zor ama atlatacaksın tamam mı ? " dedi. 

" Tamam.  Ondan önce kahvaltıdaydık. Annemgil kokteyle gittiler ve beni çağırmadılar. Annem resmen bana sen gelme rezil oluruz gibi birşey söyledi. Bende ağlayarak uyuya kalmışım. Sonra bu kabusu gördüm. Sonra kalktım. Su içtim.  Geri gelirken sandalye birşeye takıldı düştüm. Ayağa kalkamadım. Hepsi bacaklarım yüzünden.  Alperin gitmesi, annemin beni istememesi, düşünce geri kalkamamam, aciz olmam hepsi işte.... Ben neye yarıyorum ki. Hiç bir şeye. " dedim ağlarken.

    Ensar hızla doğruldu. Beni de karşısına geçirdi. Gözlerinden alev fışkıracaktı neredeyse.
"Böyle konuşma. Nasıl ne işe yarıyorum? Bazı kendini bilmezler yüzünden kendini değersiz görme. Sen benim için çok değerlisin. Bir daha biyle sozler duymayacağım ağzından " dedi sinirle.

    Sonra beni kendine bastırdı. Ellerini saçlarıma koydu yine.
" Seni öyle yerde çırpınırken öyle korktum ki. Sana birşey oldu sandım. Ben bir kişiyi daha kaybetmek istemiyorum. Lütfen güçsüz olma. Hep güçlü ol. Tedavi olacaksın.  Bak gör.  Bulacağım  o doktoru. " dedi.

" Özür dilerim. " dedim çaresizce. Çünkü onu üzmeye hakkım yoktu.

"Şşştt tamam. Uyu artık. Ben buradayım. " dedi.

  Uyumaya dünden razıydım zaten. Gözlerim kapanmadan birşey demek istedim.

"Ensar iyi ki varsın." 

Engelli Hayaller...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin