Bölüm 4

61 2 2
                                    

Öncelikle yine merhaba. Beni takip eden okuyucularımı çok çok öpüyorum.
İyiki varsınız... Keyifli okumalar :)

Sabah başımda ki ağrıyla uyandım. Gözlerimi açtığımda gözlerimin şiştiğini anlamak zor olmadı.

Zihnime anılar doluşmaya başladı. Dün ki gördüğüm kabus, su içmeye gitmem, bir şeye takılıp düşmem, sinir krizi geçirmem ve son olarak Ensarın gelmesi...

Keşke Ensar abim olsaydı. Bana bir şey olunca üzülen bir tek o vardı. Kendi abime bakıyorum da gerçekten Ensarın yanından bile geçmemiş.

Yatakta dün ki yattığım gibiydim. Doğruldum ve zorlukla tekerlekli sandalyeye oturdum. Odamın içindeki banyoma girip elimi yüzümü yıkadım.

Kafamı kaldırdığım da aynada çökmüş bir Cennet vardı. Gözlerim tam tahmin ettiğim gibi kan çanağıydı.

Kendime bakmaya son verip banyodan çıktım. Ensar ne zaman gitmişti acaba? En iyisi onunla konuşmak..

Odada da telefonumu bulmak zordu. Çünkü biraz dağıtmışım ortalığı. En sonunda masanın üzerinde buldum. Mesaj gelmişti.

Ensardı bu. 'Günaydın sümüklü... Ağlama faslın bittiyse artık kendini toparla. Bir daha seni öyle görmek istemiyorum. Güçlü ol. ' yazmıştı.

Gülümsedim. Evet haklıydı. Ben kendimi böyle harap edince hiç birşey değişmiyordu. Bir an önce kendimi toparlamalıydım.

Odadan çıktım. Kahvaltı hazırdı her zaman ki gibi. Hemen geçtim yerime. Ensarın desteğiyle motive olmuştum. Dikkatle gazete okuyan babama döndüm.
" Günaydın baba. Dün gece nasıldı? " dedim neşeli tuttuğum sesimle.
" Iyiydi. " dedi yüzüme bile bakmadan. Biliyordum boyle olacağını. Derin nefes aldım ve yemeğime odaklandım.

Biraz sonra annem söylenerek geldi. Sinirliydi.
"Günaydın anne. Dün gece nasıldı? " dedim yine.
" Berbattı. Bir kadınla pişti oldum. Oysa ki özel tasarım kıyafet demişlerdi. " dedi yakınarak. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Ayy Hüseyin hemen alışveriş yapmam lazım. Hiç kıyafetim kalmadı. Sonra pişti oluyorum hiç tanımadığım birisiyle ya "
Öyle bir söylüyordu ki gören gerçekten hiç birşeyi yok zanneder.

" Tamam Fatma. Tamam. Bana bulaşma da ne yaparsan yap Allah aşkına. " dedi klasik babam.

Bu günlük konuşma yeterdi. Yine susmuşlardı. Kahvaltı bittikten sonra herkes işine gitti. Ben yine evde kaldım. Acaba bugün sahile mi inseydim?

Odama girdim. Telefonum çalıyordu. Ensardı arayan. Hemen açtım.
"Merhaba Cennet. Napıyorsun?"
"Iyi oturuyorum öyle. Sen?"
"Bizde Burcuyla cafede oturuyoruz da sende gelir misin diyecektim. " dedi. Ofladım.
"Ya gelmesem olmaz mı? Biliyorsun sevmiyorum öyle ortamları." dedim zar zor.
"Yok ya gel. Kırma beni. " dedi. Arkadan Burcunun cırtlak sesi duyuldu.
"Ayy canım kırma bak biziiiii"
Böyle çığırırken ki ağız şeklini düşünemiyordum. Allah Ensara sabır versin.
"Tamam canım. Geliyorum yarım saate. " dedim. Kapattım telefonu.

Dolabı açtım. Renkli günlük elbisemi çıkardım. Zorlukla da olsa giydim. Saçlarımı açtım. Amacım ben iyiyim ve güçlüyüm imajı vermekti. Makyaj yapmazdım zaten hiçbir zaman.

Odadan çıktım. Annem yine dergilere bakıyordu. Kim ne yapmış ordan bakıyordu.
"Anne ben çıkıyorum. Burcuyla Ensar çağırdılar. " dedim.
" Tamam. " dedi sadece.
Şaşırmayarak çıktım evden.

İsmail abi kapının önünde arabayla uğraşıyordu.
" İsmail abi beni cafeye kadar götürebilir misin?" dedim.
" Tabiki kızım. " dedi ve hemen beni arabaya bindirdi. Sandalyeyi bagaja koyduktan sonra geldi ve arabaya bindi.

Kısa yolculuğun ardından cafeye varmıştık. İsmail abi hemen beni sandalyeme bindirdi ve cafeye kadar götürdü. Kapıda zaten Ensar bekliyordu. İsmail abiyle selamlaştıktan sonra içeri girdik.

Burcu beni görünce ayağa kalktı ve şu tiki hareketlerinden biri olarak öpüyormuş gibi yaptı ama öpmedi. Bilirsiniz işte klasik tiki hareketlerinden....

" Nasılsın canımm?" dedi ağzını şekilden şekile sokarak. Bu kıza sırf Ensar icin tahammül ediyordum.
" İyiyim canım sen?" dedim.
" Bende iyiyim. İşte Ensar beni bu sıralar ihmal ediyor da ona ne ceza versem diye düşünüyorum. " dedi. Güldüm. Ensar ise sinirliydi. Belli ki Burcu başının etini yemişti.

" Boşver ya. Verme ceza. Işten güçten kafasını kaldırmıyor çocuk. " dedim sırıtarak.

"Ayy öyle mi dersin yaa " dedi yime son heceleri uzatarak. Sonra Ensara döndü. Elini koluna koydu. Diğerini de boynuna.

Böyle şeylerden utandığım için kafamı eğdim hemen.

" Çeker misin elini Burcu?" dedi Ensar.
Burcu bozulmuş bir şekilde çekti elini. Sonra meyve suyunu yudumlamaya başladı.

Bende daha yeni gelen meyve suyumu içmeye başladım. Kafamı kaldırdığım da Ensar sinirli bir şekilde camdan bakıyordu.

Şuan ayağına ayağımla vurup uyarmayı çok isterdim. Ama işte ayağımı kırmaştıramadığımdan birşey yapamıyordum. Boğazıma birşey düğümlenmişti. Derin nefes aldım.

"Canım ya sen dün kokteyl de niye yoktun?" dedi Burcu.
Bilerek mi yapıyordu? Ensar uyarı için yalandan öksürdü.
" Yoktum canım ya. Gelmek istemedim." dedim.
" E sende haklısın. Bu halde nasıl gelicektin?" dedi. Yaptığı imayı anlamıştım.
"Yok canım. Ben yapmacık insanların sadece para ve pahalı parfüm kokularıyla birbirlerine gösteriş yapmalarını izlemeyi sevmediğimden gelmedim." dedim.

Burcu bozulmuştu. Ensar ise benim gibi çaktırmadan gülüyordu.
" Şey ben bi makyajımı tazeliyim. " dedi ve kalktı masadan Burcu.

Ensar sesli gülmeye başladı. Dayanayıp bende gülmeye başladım.
"Hep gül işte. Güçlü ol böyle. " dedi.
" Teşekkür ederim. " dedim.
"Ne için? " dedi.
"Dün için. Sabah ki mesaj için. " dedim.
" Önemli değil sümüklü. "
" Şunu her yerde söylemesen?"
" Tamam tamam. " dedi.

Güzel bir gündü. Burcu fazla ses çıkarmamıştı ondan sonra. Ensar da beni eve bırakmıştı. Yine sessizlik içinde yenen bir akşam yemeğinden sonra odamda yatarken hayaller kuruyordum.

En çok çocuklarla doyasıya koşmayı istiyordum. Yarış yapmak, onlara bilerek yenilmek, yenenlerin gözlerinde ki mutluluğu görmek istiyorum.

Ben çocukluğumu yaşayamadım çünkü. Kendi kendime oynadım hep. Yine benimle ilgilenen yoktu. Amcamlar buraya taşınmamışlardı. Tektim.

Bir daha nefes aldım. İçimden duâ ettim Allah'a.


" Allah'ım lütfen eskisi gibi koşabileyim.'

Engelli Hayaller...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin