Küçük Orospum

211 1 0
                                    

Öncelikle, sizleri 3 bölümdür okulla sıkıyorum sanırım. Bu yüzden okul çıkışından devam ediyorum. Okulun kalanı da olaysız geçti taam mı siz öyle hayal edin. Neyse uzatmadan bölüme geçelim :D

Hazal'dan ;

   "Bize gelsene?" Salak bakışlarını üstüme salarken tısladım "Hiiiiiğ fesaağğğt" bu durumuma gülmekle yetinirken "Ya sakat mısın Aras bizimkilerle takıldığımız bi yer var oraya gelcen mi?" Bu sorumun da üstüne düşünürmüş gibi yapıp (düşünemediğinden) onayladı. Ve sırtımda hissettiğim baskıyla dedim 'aha sıçtık!' Üstümdeki şahısı üstümden atarak kim olduğuna bakmadan "Lan Enes in sırtımdan hayvan!" Diye bağırdım ama gördüğüm şahıs Enes değildi. "Belis?" Oha! "Hazal?"
Ohaaa! "Lan sen misin piç?"
Başını salladı ama gülüyodu da. Belis benim kankim olur, iki senedir Amerika'daydı. Babasının yanına taşınmıştı geçici süreliğine. Annesiyle babası ayrı da garibin. Aras'ın mal bakışlarını hissedince tanıştırma gereği duydum; "Aras-Belis,Belis-Aras" uzun tutmaya gerek yok di mi? Memnun olduklarndan sonra-yazar mizah yapmaya çalıştı, o kadar uğraştı gülün bi zahmet. Atın ordan bi randoman!-  Aras'a 'gidek' anlamlı bakışımı attım. Onaylayınca ikisi de peşimden gelmeye başladı. "Bartu nerde kankacım?" diye soran Belis çok önemli bişeyi hatırlamamı sağladı. Bartu ikinci dersten beri -olaydan beri- okulda değildi. "Sonra anlatcam ama merde olduğunu ben de bilmiyorum." Aras bi garipti, bişey bilip anlatmıyomuş gibiydi. İsteksiz de olsa bana dönüp "Onu gördüm, herkes atolyedeyken çantasını alıp gitti. Sordum ben de mereye diye. 'Olanları unutmaya' dedi ve umursamadan gitti." Vay amk! Lan bu çocuk kötü yola girmesin?! Bartu?!!!!

~

   Bizim çay bahçesine gidip oturduk. Bi tek Bartu yoktu. Malum... Siparişleri verdik. Hayret, herkes bana mal mal bakıyodu ve Bartu'yu sormuyodu. Sanırım alacakları cevaptan korkuyodular. Yoksa... Onlar da mı biliyodu! Yok artık. Çöş LeN mQ! "Siz biliyodunuz di mi?" Herkes anlamamazlıktan gelmeye çalışarak ertafı sessizce izlemeye başladılar. "Biliyo muydunuz dedim!" Biraz fazla bağırmış olacam ki Selin başıyla onayladı. "Kendisinin söylemesi daha doğru olucaktır diye düşündük canım." diye sakinleştirdi. "Selin sen bana cidden iyi geliyosun. Gel lan buraya öküz yavrum." Bartu için endişelenmemiş olmam onların garipsemesine yol açtı ve hepsi bana 'bu kıza yaramıyo' bakışlarını attılar. Ne zannettiniz kardeş biz bakışlarımızla anlatıyoz derdimizi. Bakışlarını hissettiğimde ise "Ya boşverin Bartu bu iki gün gelmez okula kafasını dinler gelir." Gelir di mi?

~

   Kalktığımızda Bartu olmadığı için şöför ani de gelemezdi ama şanslıydık ki bu Aras zengin piçmiş. Arabası varmış, kendisinin. Reşit olmadan nasıl kullanıyo diceniz. Eeee gençler zengin olunca hayat kolay. Babası basmış parayı almış ehliyeti. Bizde de öyle şans yok ki gardaş. Herkesi sırayla evlerine bıraktıktan sonra ben kaldım. Evin önüne geldiğimizde bana döndü ve bana yaklaşık yanağıma ufak bi öpücük kondurdu. "Yarın sekizde burdayım. Küçük bi sürpriz de olcak." dedi sırıtarak. Ben de tam çıkıyodum ki kafama dank etti. Süpriz! SÜPRİZ! Oha bayılırım lan! Ama bi dakka, yarın mı dedi o?! WTF! Bekleyemem ki. "Ya nolur söyle Aras bak çatlarım plis." ve ardından yalvaran yavru kedi bakışları. Lan bildiğin ete bakan kedi gibiydim. Ama bu durumuma sadece kahkaha atmakla yetindi ve elini kaldırıp bakışlarını yola çevirdi ve sırıtışını kaybetmeden yoluna devam etti. Gıcık ya! Bu arada merak ediyosanız öpmesine nasıl izin veriyosun diye, bugün ona söyledim, biz hep birbirimizi öperiz erkek kız farketmeden. Yani rahat.  Eve girdiğimde büyük sessizlik cidden hoşuma gitmişti. Boş ev, kim istemez?! Ama yine de yoklamak amaçlı anırdım "Anneeeeeyğğ!!!" Veeee... Tık yok. Lan yes. Hemen çantamı kenara atıp mutfağa daldım. Tabi ki. Buzdolabında aradığım şeyi buldum. Bi koca paket dondurma. Hem de sade, çikolata, çilek, klasik. Bi de kaşık aldım ve odama çıktım. Küçük orospum Köpük de odamda uyuyuomuş. Vay piç. Yatağımda uyumuş. Köpük kedim. Evet bi kedim var. Bembeyaz ve pofuduk. Çocukken yazlıkta görmüştüm. Çalışmayan bi çim biçme makinesinin içinde boynuna ip bağlı şekilde buldum. 15 günlük, hatta belki de bi haftalıktı. Makinenin kırık olan tarafından elimi sokup onu kurtarmıştım. Bulduğumuzda bi koli alıp içine havlu koymuştuk. İçine de bi oyuncak pandamı koymuştuk. Yazık garibim anne şefkatiyle altına girip meme aramıştı pandada. Sonra bakmaya başladık işte. Bağlandım ona. -yazarın başından geçen bi hikaye ama benim kedim bengal tekir ve pofuduk diil, uyuşuk değilken sevdirmiyo da- Bu da böyle bi anımdı. O anları hatırlayıp kedime baktığımda gözümden istemsiz bi yaş süzüldü. Yatağıma uzanıp yanımda yatan tembel küçük orospumu sevmeye başladım. Göbeğini açtı ve sevdirdi. Yerler lan seni!
O sırada aklıma geldi. Elimde bi kutu dondurma vardı. Ve eriyo olabilirdi. Şimdi bazılarınız bana manyak dicek, sen eylülde dondurmayı nabıyon dicekler ama gençler; dondurmanın ayı, mevsimi olmaz ki. Dondurma aşktır. Bi müzik açtım. Ve yatağımda o müziği dinlerken dondurmamı kaşıkladım. Lan lükse gel!

Acı çekiyorum gençler. Silinen 350 kelimeyi tekrardan yazmak cidden acı veriyo. Neyse size feda olsun. Belis'i beğendiniz mi? Aras'ın süprizi ne? Meraklanın bakalım bi iki gün :) Uzattım yine bays ;D

Odunlar LisesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin