Bartu Meselesi

50 2 0
                                    

Ders başlayınca canımız ciğerimiz tarihçimiz saygılı sevgili mütüş hocamız Fikret Hoca gecikti. Yani adlında ders başlamamış oluyo, evet. Mantıken... Neyse lo salla. Aras'a döndüğümde şu taş çıcığa baktığını ve burnundan duman çıktığını gördüm. Hayır sigara kullanmıyomuş. Üzerindeki bakışlarımı hissetmiş olacak ki bana döndü "O çocukla muhattap olmaman mümkün mü küçük hanım?" Üzerinde bi yük varmış da onu atmaya çalışıyomuş gibi zoraki bi gülümseme yaydı yüzüne. Ne derdi var bu çocuğun lağn? "Mümkün de sen hayırdır?" Diyip 'sen hayırdır' anlamını taşıyan bi göz kırptım. Ulan ne anlamlı gözlerim var Allah'ım galiba mükoluktan ölüyorum. Öhöm, neyse konumuz bu değil. Bana cevap vereceğini umduğum zeki arkadaşımıza döndüm ve cevap beklercesine baktım. "Ya bu yavşak zamanında-" derkeeen bizim Fikret girdi sınıfa. Hiç gecikmemiş gibi kitaplarımızı çıkarmamızı söyledi. Adama bak lan, mübaro adam valla ama yağ çekmek lazım tabi. Ben de çalışkan bir öğrenci olarak -ciddiyim- hocamıza, canımıza, ciğerimize bi soru sordum. "Hocam, sınav için bi konu anlatım yapar mısınız? Kitaptan yararlanamıyoruz çoğumuz. Arkadaşlarım adına sizden dinlemek istediğimizi belirtmek istedim." Ulan ne resmi kızım beğğğ! "Hım, demek kitaptan yararlanamıyosunuz elbette anlatırım." Oh be, anlatırken kendini tarihe kaptırıp hiçbirimizi izlemez de. Rahatız yani. "Eee kank sen anlatıyodun, niye uyuzsun şu çocuğa." Oflayınca 'sikerim seni çocuk' bakışlarımı attım ve tabi ki hemen söküldü. "Bu yavşağı ben eski okuldan tanıyorum. Sevdiğim bi kız vardı. Buna açılacağım gün kıza yavşamıştı ve çıkma teklif etmişti. Kız hayır demişti. Seni de üzmesinden korkuyorum." Lan öküz yavrusu beni de düşünürmüş. La öküz yavrusu demişlen Enes nerde lan? "Nasıl istersen, öyle diyosan öyledir." Diye geçiltirip Enes'e döndüm. Ve beklediğim manzarayla karşılaştım. Tabi ki Selin'le. Ne zannettiniz koçlar? Bartu? Hass lan! Naptı bu çocuk, açılabildi mi acaba. Gözlerim onu ararken birden onun sırasını boş gördüm. Nerde ki lan bu? Aras'a 'gelicem' anlamı yüklü olan özel seçim bakışlarımdan birini attım. Siz düşünün ya. Hocaya çaktırmadan sınıftan çıktım ve spor salonuna gittim. Orda stres atar pandam. Çünkü o kimin pandası, benim pandam. BENİM! Ve bu sebepten dolayı onu en iyi ben tanırım. Geniş koridorları geçip okulun bahçesine, ordan da sahaya indim. Kapalı, yan yana iki spor salonu vardı okulumuzun. İlk sahaya baktığımda yoktu. Ama ilerideki sahanın şalterleri açıktı. Ordaydı. İki sahayı ayıran içi süngerle doldurulmuş deri kaplı duvarın arkasına sertçe atılan bi top sesi geldi. Ve ardından topun yerde iki üç defa sekme sesi yankılandı bütün sahada. Acaba Gizem kırmış mıydı ki onu? Lan eğer öyleyse ağzına sıçtım Gizem. Sahaya girdiğimde Bartu'nun hıçkırıklarını duydum. Ha bu çocuk neden ağlıyo?! Köşeye sinip yerde kendine doğru çektiği dizlerinin arasına kafasını gömen Bartu'nun yanına depar attım. "Noldu kanka?!" Yavaşça kafasını gömdüğü dizlerinden kaldırdığında gözlerinin kızardığını gördüm. Onu ilk defa böyle görmüştüm. "Hazal gider misin lütfen beni böyle savunmasız görmeni istemiyorum." Dedi usulca."Ağlamak savunmasızlık değildir, Bartu. Bak oğlum sorun ne söyle bi." Bana doğru döndü ve zorlama olduğu belli olan bi sırıtış yaydı yüzüne ve yere doğru olan bakışlarını gözlerime dikti. "Anlamıyosun di mi? Aşığım lan sana! Seviyorum seni! Ve bana kanka demen, koç demen, o kadar koyuyo ki... Senelerdir seviyorum lan seni panda, çok seviyorum." Dedi. Ağlarken bana doğru yaklaşmıştı, ben hala şoktaydım. Benim senelerce kanka dediğim çocuk bana mı aşıktı? "Peki ya Gizem?" diye sorduğumda gülmekle yetinmeyip "Hala Gizem'den hoşlandığımı sanıyosun di mi? Sen cidden çok safsın. Ve senin bu saflığın beni kendine daha da aşık ediyo!" olayı kavramaya çalışırken dalgın bakışlarımı omuzumda hissettiğim ıslaklıkla ellerimi beline koydum, tereddütsüz. Sonra yanaklarımı kavrayan iki el hissettim ve önümde döndüğümde Bartu'yle ilk defa bu kadar yakın olduğumuzu hissettim. Bi an kararsız kalmış gibiydi. Dudaklarımda hissettiğim baskıyla henüz Bartu'nun bana aşık olmasının verdiği şoku atlatamadan yeni bi şoka uğradım. Galiba Bartu şuan beni öpüyodu! Dudaklarımız ayrılınca  alnını alnıma dayadı ve nefesini verdi. Gözlerinden akan iki damla göz yaşı çenesinden süzülerek yere düştü.

~

Aras'tan;

Nerde ya bu kız. İki derstir yok ortalarda. Bişey mi oldu acaba? Bu sorular kafamı kurcalarken bizim sınıftan herkes okuldaki atolyeye gitmişti. Ben de tam gidiyodum ki Bartu'yu gördüm. Gözleri fena kızarmıştı. Görünmemek için koridorun ucundaki köşeye saklandım ve izlemeye devam ettim. Yaklaşık beş dakika sonra sınıftan çıktığını gördüm. Omzunda çantası, hala gözlerini siliyodu. Bu tarafa doğru geldiğini gördüğümde hemen yanımdaki dolaplardan birini açtım. Hazal'ın dolabıymış. Beni gören Bartu üzerime doğru geldi. "Napıyosun Hazal'ın dolabında?" Çok sinirli görünüyodu. Daha da sinirlendirmemek için "Şu kitapları bırakmamı rica etti. Atolyeden geliyorum, ben de notlarımı alacaktım." Dedim, ne iyi sallamışım lan. Merakla ona "Sen nereye, hayırdır?" diye sordum. "Olanları unutmaya gidiyorum."
Se-A gençler. Bu bölüm itibariyle kişilikler oturdu. Medyadaki Belis kim diye sorarsanız bikaç bölüm sonra tanışacaksınız, bakalım nasıl bir insan evladı olucak bu Belis. Fazla uzatmiyim ben. Bayz.

Odunlar LisesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin