Barın Altındağ.
Artık benimde bir ismim vardı. Babam bunun için mutlu olmam gerektiğini söylemişti.Henüz babamın bana kattığı duygu özelliklerinden bir tanesini bile hissetmememe rağmen babam hissedeceğim konusunda neredeyse emindi. Hatta bana uykuya dalıp rüya görme ihtimalimin olduğunu bile söyledi. Bu duyguları uyandırmak için sadece insan gibi davranmam gerekiyormuş.
Babam yemeğini yemiş salonda oturup televizyon izlerken mutfaktaki arta kalan pilavdan bir kaşık almış ağzıma götürdüğüm sırada aklımdan geçenler sadece bunlardı.
İnsan gibi davran.
Kaşıktaki pilavın yarısını ağzıma attığımda nasıl çiğneyeceğimi bilmediğimi farkettim. Yada yutmayı.
Babamı yemek yerken onlarca kez izlediğim görüntüleri gözümde canlandırıp ağzımı açıp kapatmaya başladım.
Dışarıdan nasıl göründüğümü bilmek istedim. Muhtemelen boğulan bir insan gibi görünüyordum. Nefes almadığım gerçeğini hatırlayınca böyle görünmediğimi tahmin ettim. Kusan bir insan gibi görünüyordum belkide.
Tat almadığım için bu ihtimalide elerken un ufak yaptığım pirinç tanelerini zorlukla yuttum.Soluk borusu görevini gören demir boruda bir hareketlilik hissetmiştim.
Yaptığım bu şeyden hiç bir zevk almasamda insanlar bunu yapmasa ölürlerdi. Bazıları ise zevk için yiyordu.
"Barın?"
Babamın merak dolu sesini duymamla normal bir insana oranla çok hızlı ve bir o kadarda sessiz bir şekilde salona gittim.
Televizyonun karşısındaki koltuğa uzanmış dinleniyordu. Dinlenmek. Dünya hayatına atılalı henüz 1 hafta olmasına rağmen bir kere bile insanlara has bir şey yapmamıştım. Babamın yaptığı her şeye çok özeniyordum. Galiba ben insan olmak istiyordum. Özgürlüğümü demir parçalarının kısıtlamasını istemiyordum. Bu bir nevi hapis hayatıydı. Babamın endişeli yüzünü görmemle böyle düşünmeye bir son verdim. Hayatımdan memnun olmamak için bir sebebim yoktu. Ben babamı korumak için yaratılmıştım.
Salondaki babamın oturduğu kanepenin önüne kadar yürüdüm babam bana garip bir şekilde bakıyordu.
"Yüzündeki bu duygu değişiminin sebebini öğrenebilir miyim bab.."demeye yeltendiğim sırada bir şey oldu.
İlk defa insanlara özgü bir şey yaşamıştım.
Başım dönüyordu.
"Barın neyin var? Rengin soldu resmen!" Gözümün piksellik kalitesi düşerken dizlerimi birisi kontrol ediyormuşcasına yere çöktüm.
Babam benim için endişelenmişti. Sanki ben gerçek bir insanmışım gibi ölmemden korkmuştu. Yada bozulmamdan.
Benim demirden bedenim titrerken "Barın sen kendine ne yaptın?"diye bağırıyordu babam.
Cevap vermek için ağzımı açtığım sırada birden devre dışı oldum.
*
Gözlerimi açtığımda gözlerimin önüne neden devre dışı olduğum ve ne kadar süre olduğum gibi bilgiler geldi. Bu özelliğimi seviyordum ama pilav yüzünden 2 saat devre dışı olduğumu öğrenmek hoşuma gitmemişti.İstemsizce kaşlarımı çatarken nerede olduğuma hızlıca göz attım.
Kendi odamdaydım. Plazma televizyonum açık bir şekilde karşımda duruyordu. Geniş odamda her şey yeni ve güzeldi.
Ayaklarımı çift kişilik yataktan yere doğru sarkıttığım sırada odamın kapısı hızlıca açıldı. Gelenin babam olduğunu seyrek nefes alış verişlerini henüz odaya girmeden önce duymamla anlamıştım. Muhtemelen uyandığımı odama yerleştirdiği kameradan görmüştü. Babam tam bir teknoloji delisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BARIN
Fantasy"Burak Bey!? Yanınızdaki oğlunuz mu?" Kalabalık onlarca soru sormasına rağmen ben sadece buna dikkat etmiştim. Babamın yaptığı gibi yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Babam benim omzumdan tutarken "sizi oğlumla tanıştırayım"dedi. Ne kadar garip ada...