Medya: Beril
"Kim var orada dedim?" Çalılıkların olduğu yere biraz daha yaklaşıp, sesi daha dikkatli dinlemeye çalıştım.
Aniden birisi çıktığında, elimi sol yanıma götürüp geri adımladım.
Bu da kim?Tam ağzımı araladığım sırada, bir bana bir de boyadığım duvara bakması ile kaşlarımı çattım. Duvarı biraz incelediğinde bana döndürdü, kahvenin en beğendiğim tonu olan gözlerini. Ardından yüzünü buruşturdu. "Burayı sen mi boyadın?"
Olumlu anlamda kafamı aşağı ve yukarı salladım. Ama neden sorduğuna hala bir anlam verememiştim, birde korkuyordum tabi. Ne? Sizinde karşınıza çalılıkların içinden birisi çıksa, sizde korkardınız.
"Ben boyayacaktım lan burayı!" Dediğinde kaşlarımı çattım. Daha çok, 'Çok güzel boyamışsın, aferin.' gibi şeyler bekliyordum. Ben ondan cümlelerinin devamını bekleyip, yüzüne saf saf bakarken, tekrar boyadığım duvara bakıp ikinci kez yüzünü buruşturdu.
"Boyadığın yetmezmiş gibi, birde kötü boyamışsın."
Sol ayağımı yere vurup, sinirle inledim. Sınırlarımı ve sabrımı zorlamak için mi geldi acaba? Allah'ım neden her zaman ben ya?
Allah'tan biraz mal, mülk istemiştim ama, galiba 'mal' kelimesini fazla sesli söylemiştim.
Kafamı geriye yatırıp, derin bir nefes aldım. Yoksa kendimi tutamazsam, kötü şeyler olabilirdi ve ben bu çocuğun ne kadar iyi dövüşebildiğini bilmiyordum. Dezavantajım olduğu için, sakin kalmaya çalıştım.
Yüzümü tekrar düz haline getirirken yüzüne baktığımda, onunda bana baktığını gördüm. "Birincisi," yutkunup cümlelerimi toparladım. "Kötü boyamadım, gayette güzel boyadım. İkincisi, ilk ben geldim ve ben boyadım. Sen önce gelseydin."
"Birincisi," dudaklarını yalayıp, beni taklit etti. "Eğer ben boyamış olsaydım, senden kat be kat güzel boyadığımı görürdün, sesini çıkarmazdın. İkinciside," sözünü kesen şey polis sirenleri olduğunda, ikimizde aynı anda birbirimize bakıp gözlerimizi büyüttük.
Sprey boya ile herhangi bir yeri boyamak, büyük suçtu!
Bileğimden beni tutup hızla çalılıkların olduğu yere çekerken, "Sıçtık." diye mırıldandığını duyduğumda, büyümüş olan gözlerimi, daha fazla büyüttüm.
Terbiyesiz.
Siren sesleri yaklaşırken daha hızlı çekiştirmeye başladığında bileğimi, yakalanacağımızın korkusuyla, beni çekiştirmesine izin verdim.
Çalılıkların arasına girdiğimizde omuzlarıma baskı yapıp yere çömelmemi sağladığında aramızda olan yakınlılıkla yutkundum.
Normalde çok yakın arkadaş olduklarımla, bana dokunmasına izin vermezken, nasıl müsaade edebilmiştim bu olanlara?
İçimi bir suçluluk duygusu kaplarken, uzun kirpiklerimi birbirine kenetleyip, düşünceleri kafamdan def etmeye çabaladım.
'Çünkü yakalanacağınız için ona izin verdin, aptal.' İç sesimin uyarısıyla, biraz olsun azaldığını hissettim bu suçluluk duygusunun. Kalbimden büyük bir yükün bir anda gittiğini ve hafiflediğimi hissediyordum.
Birbirimizin aldığı nefesler birbirine karışırken, dallara birisinin basmasıyla oluşan 'çat' sesi ile sessizlik kendini büyük bir boşluğa bırakmıştı. Gözlerimi aniden açtığımda onunda gözlerini kapadığını gördüğümde, onu hem yakından, hemde daha ayrıntılı inceleme fırsatı bulmuştum.
Kumral saçları, beyaz tenine çok yakışıyordu. Uzun kirpikleri, kendisine çok yakışan beyaz tenini gölgelendirmişti. Güzelliği karşısında büyülendiğimi hissettim, kıskanmıştımda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belki Sensiz #Wattys2016
Jugendliteratur''Mutlu musun?'' Kaşlarımı çattım. Aniden böyle bir soru sormasını beklemiyordum ama, bozuntuya vermeden cevap verdim. ''Mutlu olmamak için, sebep var mı?'' Ben gülümseyerek ona bakarken, o gözlerini gökyüzünde gezdiriyordu. ''Mutlu olmak için sebep...