Medya: Uras *yakında ekleyeceğim*
Bölüm Şarkısı; 5 Second of Summer - Teenage Dreams
İyi okumalar...
Yüzüme akan sıvı ile homurdanıp yan tarafıma döndüm ve uyumaya çalıştım. Soğuk su tüm vücuduma yayılırken, çığlık atıp hızla yataktan kalktım ve çevreme baktım.
Beril'in bana sırıtarak baktığını gördüğümde, kafasına vurdum. Oda benim gibi çığlık attığındaysa, sırıtma sırası bendeydi. Eminim bir saat evde, 'Beyin nöronlarımı öldürdü.' diye gezecekti.
"Zaten kış ayındayız, donmaktan öldürecek misin beni kızım?!" Diye aniden tepki verdiğimde, yüzünden kaybolmayan sırıtışı, daha çok yayıldı yüzüne.
"Sanada good morning."
Somurttum ve yüzümü yukarı çıkartıp, tavana baktım. "Allah'ım, bu nasıl good morning?! Neyle sınıyorsun beni?" Dediğimde, 'gerizekalı' diye homurdanıp güldü. Kendimi tutamayıp, bende güldüm. Biz böyleydik işte. Kavga edip, bir kaç saniye sonra barışan. Bu durumdan memnun değilde değildim ama. Her şeye rağmen, mutluydum.
"Hadi kalk bakayım. Daha kahvaltı hazırlayacağız." Deyip odadan benim itiraz etmeme izin vermeden, çıktı. Biliyordu çünkü itiraz edeceğimi. Gözlerimi kısıp, çıktığı kapıya baktım. Hain.
Ve size küçük bir tavsiye.. Güne güzel başlamak istiyorsanız, uyanmayın. Evet evet, uyanmayın. Çünkü uykudan başka güzel bir şey yok.
**
Şimdi ne mi yapıyordum? Dışarıda kar yağmasına rağmen taksi bulmaya çalışıyordum. Ha birde ıslanmış botlarım ile beraber.
Harika! Birazdan buz küpü olup çıkacaktım.
Biraz daha somurtup, ellerimi ceketimin cebine sokup, beklemeye devam ettim. Eve gidince sıcak yatağımın hayalini kurarak ısınmaya çalışıyordum.
Önümde bir taksi durduğunda gülümseyip arka kapıyı açtım ve daha fazla üşümemek için, oyalanmayarak içine atladım.
Kemerimi takacağım sırada yanımda bir ağırlık hissetmemle, her an bağırmaya hazırlanarak yan tarafıma döndüğümde gördüğüm kişi ile, kelimeler boğazımda düğümlenmişti.Gözlerimi açarak, en son karşılaşmayı beklediğim kişiye baktım. Oda beni gördüğünde, benimle aynı şekilde gözlerini büyüttü.
Aynı anda, "Yine mi sen!" diye bağırdığımızda şaşırmıştık.
"İn arabadan." Dediğimde bana 'Oldu canım.' gibisinden baktı. "Neden ben iniyormuşum? Bir saat taksi beklemekten dondum. Sen in."
Omuz silktim. "İlk ben bindim. Sen in."
Bana yandan bir gülüş savurdu ve dudakları yukarı kıvrıldı. "Duvarı boyadığın zamanda böyle söylemiştin." Yutkunup, beni taklit etti. "İlk ben geldim ve ben boyadım. Sen önce gelseydin!"
Kaşlarımı çattım. Ben öyle konuşmuyordum! Sonra ise yüzümde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. Tanışma sahnemizi unutmamış mıydı? Bende pek unutmuş sayılamazdım gerçi ama, en azından bu kadar ayrıntılı hatırlamıyordum. Ağzımı açtığım sırada, taksicinin kelimeleri, benim kelimelerimi ağzıma tıkadı.
"Ya ikinizde inin, yada ikinizde oturun!" Dediğinde aynı anda birbirimize arkamızı dönmüştük. Birbirimizden en uzak yerlerde oturuyorduk.
Acaba birbirimizi tekrar görmemiz, kaderin bir oyunu muydu? Gülümsedim. Belkide öyleydi.
~10 Dakika Sonra
Taksinin içinde sıkıntıdan, oflayıp pufluyordum. Hala ismini bilmediğim şahıs, telefonu ile uğraşıyordu. Bende telefonumu evde unuttuğum için, sadece camdan bakmakla yetiniyordum ve iş gittikçe sıkıcılaşmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belki Sensiz #Wattys2016
Teen Fiction''Mutlu musun?'' Kaşlarımı çattım. Aniden böyle bir soru sormasını beklemiyordum ama, bozuntuya vermeden cevap verdim. ''Mutlu olmamak için, sebep var mı?'' Ben gülümseyerek ona bakarken, o gözlerini gökyüzünde gezdiriyordu. ''Mutlu olmak için sebep...