Uçurum

37 4 4
                                    

"Cemre. Uyandın mı?"
Yine mi sen!
Pencereden dışarıyı seyrediyordum. Mertin kapıyı açması ile üzerimdeki topuğumda biten ince beyaz elbise beni soğuktan koruyamamıștı. Üşümem anlık olsada kendime geldim ama ona yüzümü dönmedim. Onu görmeyi istemiyordum. Kimseyi görmek istemiyordum. Sadece özgür olmak istiyordum.
Gelip bana arkamdan sarılınca yüzümü burușturarak geri çekildim. Mert bozuntuya vermeden yatağımın üstüne koyduğu poşete uzandı ve gülümsedi.

"Bak sana poğaça ve simit aldım. Yeriz beraber" poşeti masaya koyarak elini ensesine götürdü. " Aslında dur. Çay. Evet çay getireyim ben. Sen-"

"Cemre ne yapıyorsun. "
Ne mi yapıyorum?
Masaya koyduğu poğaça poşetini alarak onu kapı dışarı ediyordum mesela.

" Cem-re"
Kapıyı yüzüne kapattığımda rahatlamıștım. Duvar da tek dekor olarak bulunan siyah saate baktım ve daha hemşirenin gelmesine 1 saat vardı.
Bende yastığımın altında sakladığım çizim defterim ve neredeyse bitmek üzere olan kalemimi alarak pencerenin önündeki sandalyeye oturdum. Bir anlık gelen dürtüyle yerimden kalkıp küçük balkona çıktım. Ama sandalyemi de almadım. Yere oturarak sırtımı duvara yasladım. Çizime başlamadan önce dışarıyı izlemeye başladım. Ne çizseydim? Ağaç falan olmazdı. Çok klişeydi. Mesela esnafları çizebilirdim. Evet evet. Esnaf güzel fikir. Ama hangisini?

Kalemi dudağıma dayayıp çevirirken düşünüyordum. O sırada da çevrede gözlerimi gezdiriyordum. Bir şey bulamamanın verdiği üzüntüyle yerimden kalkıyordum ki yokuştan yukarı çıkarılan bir dondurma arabası gördüm. Mutlulukla yerime oturarak dondurmacının da bir yerde sabit kalmasını ummuștum. Araba uygun bir yerde durunca sevinerek dondurmacının arabadan inmesini bekledim. Çok merak ediyordum.
Daha tezgah kurulmadan ellerindeki bozuk paralarla sıraya giren çocuklar beni gülümsetmiști.

Dondurmacının yüzünü gördüğümde şaşırmıştım doğrusu. Ben daha çok göbekli şirin bir amca bekliyordum. Ama bu daha çok abim bile olamaz gibiydi. Neredeyse aynı yaştayız diyebilirim. Ama beni en çok şaşırtan giyiniși ve küpeleri olmuştu. Uzaktan bakınca hiçte böyle işlerde çalışmasına gerek yokmuş gibi duruyordu. Belki hobi olarak yapıyordu beklide... Ne biliyim işte sadece dış görünüşüne önem veriyordu.
Ama yüzündeki gülümseme her şeye değerdi. Çocukları görmüşe sevinmiş gibiydi.

Hemen zaman kaybetmeden çizime başladım. Ama bu aramızdaki mesafeden zor olacaktı. Deneyecektim en azından.

Zor da olsa arabayı, O'nu ve çocukları çizmiștim. Etraftaki detaylarıda tamamlarken balkon kapısı açıldı. Hemen defteri altıma alırken dondurmacıya son bir bakış attım ve kapıya döndüm. Hemşire gelmişti. Ne ara 1 saat geçmişti ki?

İlaçlarımı içmeden önce hemşirenin zoruyla az da olsa balkonda yemek yemiştim. Balkonda yemiştim çünkü odaya geçmek istemiyordum. Nedense onu gözden kaybetmek istemiyorum.
İlaçlarımı da içtikten sonra hemşirenin ısrarı üzerine odaya geçmek için ayaklandım. Hemşire zaten gittiği için balkonda kalabilirdim aslında ama beni farketen bir kaç erkeğin bakışlarına maruz kalıyordum. En sonunda birinin göz kırpmasıyla odaya geçmiştim. Çizime baktığımda kendimle gurur duymuştum. Ama nedense o çocuğu daha detaylı çizmek istiyordum. Uyumadan önce pencereden o gidene kadar dışarıyı izledim. O gittikten sonra perdeyi çekerken aklımda sadece onun gülümsemesi vardı.

UçurumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin