2.bölüm

21 3 0
                                    

2 gün.

Tam 2 gündür gelmiyordu. Hem çocuklar, hem ben, hatta o genç kızlar bile üzgün ve meraklıydık.
2 günüm sıkıcı geçiyordu. Çizimime de devam edemiyordum. Acaba o gelince ona kendisinin portresini çizdiğimi ve bana bu konuda yardımcı olup olmayacağını sorsam ne derdi ki. Off. Saçmalama Cemre. Adam seni büyük ihtimalle sapık sanacaktı.
Bu iki günde gizlice bahçeye kaçıp onu beklemem ve sonra yakalanmam bunun üzerine ceza almam ve birde bu yetmezmiş gibi Mert ile Șeyma nın evleneceklerini öğrenmem üst üste gelmişti. Bilmiyorum ama, büyük ihtimalle Șeyma ağabeyimin parası için evleniyordu. Ve Mert bunu anlamıyordu çünkü kavga ettikleri zaman Șeyma cazibesini kullanarak olayı çözüyordu.

Resim çizmek istiyordum ama kalemimi boyu yüzünden elime almakta zorlanıyordum. Serçe parmağım kadar kalmıştı. Ve ben o kalemi O'nu çizmek için kullanacaktım.

Kaçtığım için bahçe izinlerim azaltılmıştı ve ben şu an duvara yaslanarak dışarıyı izliyordum. Sıkılmıştım artık. Neden gelmiyordu? Yoksa benim sürekli onu izlediğimi anlayıp kaçmış mıydı? Hem kaçsa bile bir deli ne yapabilirdi ki?

Ne yapamaz dı?

"Anne ben geldim! " anahtarımı formantoya atıp mutfağa gittim. Büyük ihtimalle yardımcı kadınların başında dikilip yemek yapmalarını izliyordu annem. Ama mutfağa girdiğimde annemin yemek yapan kadınları değilde tavandan sarkan birisini izlediğini gördüm.

" Cemre? "
Senin burada ne işin var?
Kafamı ona çevirip ifadesizce baktım. Seninle hiç uğraşamam Berk.
Kafasından sonra bütün vücudunu odama sokup yanıma geldi. Sarılacakken geri çekildim. Ben iki yılı aşkın bu iğrenç yerdeydim ama onun bugün buraya gelişi ikinci oluyordu.

"Hadi ama sarılmayacak mıyız? "

Saçmalama istersen. Ama onunla konuşmak istemiyordum. Mesela Dondurmacı ile olabirdi.

Pencereyi kapatıp yatağıma uzandım ve sırtımı Berk'e döndüm.

Eli sırtıma değince yerimde doğrulup sırtımı yatak başlığına dayadım. Ona bakarak konuşmasını bekledim.

Yatağıma oturarak elimi tuttu ve elimi çekmeme izin vermedi.

"Bak Cemre. Ben seni ne zamandır görmüyorum ve seni çok özledim. Hem 1 hafta içinde evine de dönebiliyor muşsun. Her günümüzü beraber geçiririz artık. "

Evet taburcu olmama az kalmıştı ama ben çıkmak istemiyordum bu hastaneden. O zaman dondurmacıyı göremezdim. Bir de șu malın kurduğu hayaller vardı. Bu da işte kuzeni gibi para avcısıydı. Tek derdi benimle evlenip mal varlığıma ortak olmak. Bundan bir kaç yıl sonra Berk ile evlenmiş hatta çocuğumuz olduğunu hayal edince gelen kusma isteğimi ne kadar uğrașmasamda bastırmıștım. Ne biliyim belki de ben ile Berk çocuk sahibi olursak Berk ikinci kez baba olacaktı. Ya da üç. Ama belki de benim sandığım gibi birisi değildir ha? İki, üç değilde her şehirde bir çocuk..

" Hem ben seni gerçekten çok özledim. " elini enseme çıkarınca gerilmiștim. Onunla öpüşmek istemiyordum. Tamam hala ilk öpücüğüm bende değildi ama yinede istemiyordum.

Bana doğru eğilince kaçacak yerim kalmadığı kafamı sola çevirip yattığım yerden görüldüğü kadar dışarı baktım. Yanağımı öpünce tiksinsemde sesimi çıkarmadım. Hem O'da sinirlenmişti.

"Neyse Cemreciğim. Sen hele bir hastaneden çık ta biz bol bol özlem geçiririz." İma ettiği şeyle kendimi tutamayıp bu sefer kusmuștum. 2 gündür her yediğimi kusuyordum zaten. Bu da tam isabet olmuştu.
Berk'in yüzüne denk gelmesede birazı onun birazı da benim üstüme gelmişti. Ben tiksinmemiștim. Alışmıştım ama şu an Berk'in yüz ifadesi korkunçtu. Giyimine çok önem verirdi ki büyük ihtimalle bütün kıyafetleri yurt dışındandı.

" Sen ne yaptın gerizekalı?" ensemde olan elini sıkarak kafamı geri itmiști. Hafif duvara çarpsada sinirlenmiştim. Ama o daha sinirliydi.

"Üstüme başıma bak. Benim üstümdekiler senin giydiklerin kadar ucuz değil! "

Yumruğumun içine aldığım beyaz pike buruşmuştu.

" Oo. Bak sen. Küçük hanım sinirlenmiș. " yumruğumu görünce sırıtmıștı.

" Sen duygu nedir bilir miydin ya? 2 yıldır unutmadın mı bu dört duvar arasında? "

İyice sinirlenmiștim ama kendime hakim olmalıydım. Hele çıkmama şurada bir hafta varken. Hem buradan kurtulursam belki onu daha rahat görebilirdim.
Ama şu herifin sırıtıșını görünce başucumda çiçeksiz duran vazoyu fırlatmama engel olamamıștım. Onun o pis sırıtıșının yerini şaşkın bir ifade aldığını görünce seksen bir vazo olsa seksen birini de fırlatacağımı anlamıştım.

"Lan sen. " yüzünden akan suları görünce çiçeksiz vazonun içinde o suyun ne yaptığını merka etmiştim. Vazo yer düşünce kırılmamıştı ama O'nun yüzünde bir morluk bırakmıştı. Sırıtmama engel olamamıștım. Sırıtmamı görünce gözüne morardığı için götürdüğü elini yavaşça indirdi.

" Bak bir de gülüyor. Lan sen dua et ki delisin yoksa varya seni şuracıkta gebertirdim yemin ederim!"

Şu an benim korkup yerime sinmem gerekirdi ama hala sırıtıyordum. Büyük ihtimalle Berk benim üstüme kusmak istiyordu. Hem onu sinirlendirdiğim için hem de ağzım kusmuk olduğu için. Ama umursamıyordum. Ona güzel görünmek gibi bir derdim yoktu.

"Ne oluyor burada? "
Hemşire bağırarak bir anda kapıyı açınca irkilmiștim. Demek ki bağrıșlarımız koridor sonunda bulunan hemşireye kadar gitmişti. Yani O'nun bağrıșı.
Bizim halimizi görünce neredeyse kriz geçirecekmiş gibi duran yaşlı olan hemşire kendine gelince Berk' i odadan kovmuştu. Sevmeye başladım bu kadını. Beni lavaboya götürüp elimi yüzümü yıkayınca üstümü değiştirmem için kıyafet bırakıp odadan çıkmıştı. Çıkarken yatak örtümü değiştirmeyi unutmuştu ama dolapta yedek çarşaf olduğunu biliyordum ve ben değiştirebilirim.
Yarım saatlik bir dușun ardından üzerimi giyinip yatağımı düzelttim ve sandalye alarak balkona çıktım. Hafif rüzgarda ıslak saçlarım daha kolay kururdu. Hem de bu bahaneyle onu gözlerdim. Gerçi ortalıkta ne arabası ne de kendisi vardı.

Karşımdaki apartmanın balkon kapısı açıktı ve kadın duvara - ya da kocasına, belki sevgilisi- bir şeyler fırlatıyordu. Belki hayatındaki adam onu aldatmıştı. Ya da kadın eşcinsel di. Artık her ne bok olduysa çok sinirlenmişti. En sonunda odaya giren adam benim onları izlediğimi fark edince kapıyı kapattı.

Homurdanarak önüme döndüm ama önümde bir kaza olmuştu. Yani ileride ki yolda. Șașırmamıștım. Sürekli kaza olurdu. Çevredeki insanlar olay yerine ekmek kırıntısı bulmuş karınca sürüsü gibi üșüșmüșlerdi. Bir motosiklet kazasıydı. Motorlu olan virajı alamamış ve diğer yoldan gelen kamyonun altında kalmıştı.

Bir an kaldığım hastanenin acil bölümü olmasını istedim. Gerçekten kötü görünüyordu. Ama umrumda değildi. Saçımın kuruduğunda emin olduğum an odama geçtim. Eskiz defterimin hala alt çekmecede olduğunu kontrol edip yatağıma girdim. Az sonra yemeğim ve haplarım gelecekti o yüzden uyumak istemiyordum. Sıkılmıştım ve kalemimim harcayacaktım. Defterimi çıkarıp kucağıma koyduğumda kalemim için elimi geri uzattım. Elime kalemin de yanında bir şey gelmişti. Çıkarıp baktığımda bir fotoğraf olduğunu gördüm. Fotoğraf ta O vardı. Dondurmacı. Ama sadece o yoktu. Ona hastane bahçesinin parmaklıklarının arkasından bakan bende vardım. Korkmuștum. Bu fotoğrafı kim çekmişti? Fotoğraf buraya nasıl geldi? Ve bu fotoğrafı çeken kişi ne anlatmak istiyordu. Fotoğrafın arkasındaki beyazlıklta siyah kalemle birşey yazıyordu. Tam okurken kapımın açılmasıyla bakışlarımı kapıya çevirdim.
Hemşire gelmişti.
Öğlen hemşirenin Berk'i kovmasıyla onu daha çok sevmiştim ve artık ona somurtmamaya karar vermiştim. Yemeğimi bırakıp beş dakika içinde geri gelip hapımı vereceğini söyleyip gitmişti. Yemeğimi yerken aklıma bir anda gördüğüm fotoğraf gelmişti. Ürkütücü olan fotoğraf.

Yemeğimi masama koyup yataktan kalktım ve üstümü silkeledim. Gerçi kocaman fotoğraftı.
Yorganımın, yatağımın altına hatt pencerenin önündeki bordo koltuğun altına bile bakmıştım ama yoktu.

Aklıma gelen şeyle elimi köşesine yasladığım masadan doğruldum.

Hemşire.

UçurumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin