Mete Tanhu Zaferin İlk Işığı

Çinli Prenses

Çin'de Kral Chao-Wei öz kardeşi tarafından öldürülmüş Çin Krallığına eski kralın kardeşi geçmişti. Chao-Wei'n , eşi ,erkek çocukları öldürüldü kızı ise zindana atılmıştı.

Utkan zindanda bağırışmalar duyuyordu. Bitkindi, ağır işkencelere maruz kalıyordu. Beraber yiyip içtiği çerilerini kaybetmişti. Gök- Tengri'ye yalvarıyor kendini anca öyle toparlayabiliyordu. Bir ses duydu Çince, "orda birisi var mı? " Diyordu bir kız sesi. Çincesinin yettigi kadar konusmaya calisti Utkan.

Utkan : Sen kimsin? Neden burdasın?

Prenses: Ben Prenses Li-Ying. Amcam Liang babamı öldürüp yerine Kral oldu. Annemi ve erkek kardeslerimi öldürttü. Beni ise Wu Sun Kralı Kun-Mo ya eş olarak gönderecek. Esir olarak zindana atıldım. Sen kimsin şimdi sen anlat. Hangi kavimdensin? Aksânın Çinli olmadığını gösteriyor.

Utkan: Ben Mete Tanhu'nun komutanı Utkan!

Prenses: Utkan mı ? O sen misin? Düşmanımız olan Hunların ordu başı, binlerce Çinliyi katleden o vahşi!

Utkan: Biz Türkler vahşi değiliz. Dostumuza yâr, düşmanımıza çetin oluruz. Çinli askerler gibi çocuklara ve kadınlara zarar vermeyiz.

Prenses: Türkleri iyi tanıyorum her zaman kan akıtmak isterler.

Utkan:Yanılıyorsun Prenses Li-Ying

Prenses: Muhafızlar! Beni zindana da atsanız ben Çin Krallığının bir soylusuyum. Bu Türk'ün yanından alın beni!

Sabah olmuştu Utkan'ı aldılar ve işkence yerine götürmüşlerdi. Ellerinden asılı sırtını kırbaçlıyorlardı. "Ulu Gök-Tengri" yakarışları geliyordu Prenses Li-Ying'in hücresine. Utkan'ın ne kadar acı çektiğini içinde hissediyordu Prenses. Muhafızlar sürükleyerek getirirlerken Utkan'ı hücre deliğinden izliyordu o yiğit savaşcının yara ve kesik dolu vücüdunu. Uzun saçları gözünün önünü kapatmıştı, yüzünü görebilmişti Prenses çok merak ettiği Utkan'ın. Her Hun da olduğu gibi hilal şeklinde aşağı salkık bıyığı vardı. İçinden bir pişmanlık geçti. Belkide umduğu kadar vahşi, acımasız değildi Utkan...

Yeni bölüm hazır. Hemen yayımlanacak arkadaşlar.