Büyük Pişmanlık!

229 18 6
                                    

-Haydi Bögü Alp biraz daha hızlı ol! Utkan içinden söyleniyordu,

"Li-Ying yetişeceğim! Kurtarmam gerek seni , bırakamam seni onların elinde"

Utkan , Bögü Alp'in atına binmişti, atı sürecek halde değildi heryeri yarayla kaplıydı ,kırbaç izleriyle doluydu. Zaman kaybetmeden peşlerine düştükleri için kervanın hemen arkalarındaydılar. Hun Okçuları at üstünde çinlileri avlıyor, her geçen saniye bir çinli atından düşüyordu. Prensesi kaçırabilmek için ormana saptılar ,attan inip ormanın derinliklerine doğru  koşmaya başladılar. Çeriler peşine düştü prensesin , diğer bir bölükte önlerini kesmek amacıyla ormanın diğer yanından dolanmaktaydı, kısa bir koşturmadan sonra çinli askerler araya sıkıştı, çaresiz halde olan çinlilerin teslim olmaktan başka şansları yoktu, Prensesi ele geçirmişlerdi Utkan topallayarak Li-Ying'in yanına gitti, Prenses Utkan'ı görür görmez boynuna sarıldı ;

Prenses: Peşimden geldin ve beni cehennemlik bir hayattan kurtardın sana çok teşekkür ederim.

Utkan: Seni orda bırakamazdım Prenses Li....

Orman ok yağmuruna tutuldu, esir çinli askerler ve Hun Çerileri oklanıyordu, Wu-Sun'lara bir çinli asker haberci olarak gönderilmiş olmalıydı, Bögü Alp'in emrinde Hun Çerileride karşılık olarak ok atmaya başladı, Li-Ying Utkan'ı sürükleyerek bir ağacın arkasına götürdü ve muhafazasını sağladı. Hun Çerileri Wu-Sun'lara nazaran azınlıktaydı Utkan, Bögü Alp'e bağırarak seslendi ve gitmeleri gerektiğini söyledi, onlar geri çekilirken dikkatleri toplayıp Utkan ve Prenses'de fark edilmeden kaçacaklardı,

Bögü Alp : Size iki tane çeri eşlik edecek Er-Başım

Utkan: Haydi o vakit

Bögü Alp: Tanrı size yâr olsun!

Hunlar atlarına atlayıp dört nala sürdüler Wu-Sun'lar arkalarından at sürdü ,  Utkan Prenses ile ormandaki yeşilliğin arkasına gizlenmişti, çeriler ağaca çıkıp saklanmışlardı. Wu-Sun atlıları orayı terkedince Utkan'ıda alıp yola koyuldular. Topallayarak yürüyordu Utkan fazla gidemeden biryerde oturmak soluklanmak istedi, havada kararıyordu üç yüz adım kadar uzaklıkta bir mağara gözüküyordu oraya kadar yürüdüler. Mağaraya geldiklerinde Utkan kendini yere attı, sancılar içinde kıvranıyordu yaraları tazeydi.

-İyimisiniz Er-Baş Utkan?

Utkan: İyiyim, deyin hele adlarımız nedir?

-Ben Akçalı Alp Çuraş Kabilesinden

-Bende Çuluk Alp Belkermek Kabilesinden

Utkan: Hoşnut oldum Alpler ateş yakmamız lazım,  çakmak taşı ile odun toplamanız gerek

Alpler Utkan'ın dediklerini yapmak için mağaradan çıktılar , Utkan ve Li-Ying baş başa kalmıştı Prenses yüzüne bakamıyordu Utkan'ın, kurtarılma sırasında Utkan'ın nasıl boynuna sarıldığını hatırlayıp kendini salak gibi hissediyordu, canilerdi Türkler hani, acımasızlardı oysaki kendi canı için kaç tane Hun Yiğidi canını vermişti. Utkan istese peşinden gelmeyebilirdi yaralı ve düşmüştü, ama Prenses'i bırakamadı, bunları düşündükçe pişman oluyordu, şuanda Utkan'ın kendisini izlediğini hissediyordu, cesaretini topladı ve ,

Prenses: Utkan..

Utkan: Prenses..



Yeni Bölüm Yakında ...

Mete Tanhu Zaferin İlk IşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin