Ortamın kalabalığı beni iyice bunaltmıştı. Acil hava almam gerekiyordu. Kimseye haber vermeden arabama atladım ve son gaz ilerledim. Eminim böyle bir şey yaptığım için Uras bana çok kizacaktı, ama umrumda değil. O kalabalığın içinde daha fazla kalamazdım. Oldum olası doğum günlerinden nefret etmişimdir. Tabii şanssızlık bu illaki bir yerlerde beni bulacak. Burada da buldu işte. Uras bana süpriz bir doğum günü hazırlamıştı. Tabii bende buna bayıldım (!)
Aldığım alkolden olsa gerek başım iyice dönmeye başlamıştı. Bir anda ne olduğunu anlayamadan direksiyon hakimiyetini kaybettim ve araba şarampolden aşağıya yuvarlanmaya başladı. Görebildiğim tek şey kolumdaki bilekligimdi ve aklıma gelen günlüğümün son sayfalarıydı.
"ACI,
Nasıl bir şey acı çekmek? Herkese göre aynı mı bu tanım? Acı... ne ki? Sen hiç acı çektin mi? Eline iğne batsa o senin acın olur. Yakınırsın küçücük bir yara için, peki ya ailesi olmayanlar ne yapsın? Ağlasalar geçer mi onların acısı? Başkalarına anlatsalar hafifler mi acıları?
Peki ya ben Uras'a anlatsam geçer mi? Azalır mı içimdeki kalp kırıklarım? Parçalarım tekrar bir araya gelir mi? Kalbimin parçaları bir araya gelse bile ben bir bütün olabilir miyim? Olamam... Bir ailem yok benim. Dizine yattigimda saçlarımı okşayacak bir annem yok... Dışarı çıktığımda geç kalma diyen bir babam yok benim. Milyon tane parçalarım eksiksiz bir araya gelse bile ben asla bir bütün olamam. Benim tek ailem, kaybetmekten korktuğum tek kişi Uras."
BESTE..URAS
"Doktor Bey o iyi mi ? Bir şey söyleyin. Ceval verin." Çıldırmak üzereyim. Cok korkuyorum. Umarım Beste'ye bir şey olmaz. "Ameliyat başarılı geçti Uras Bey fakat şu an yoğun bakımda uyanmasını beklemekten başka çaremiz yok." Doktor başka bir şey demeden yanımdan ayrıldı. Neredeyse ağlamak üzereydim ama ağlamamalıydım. O beni bırakmaz. Şimdi O'nun için güçlü olmalıyım. Yerimden kalktığım gibi doktorun odasına koştum. Beş dakika da olsa O'nu görmem gerekiyordu. "Doktor Bey yalvarırım beş dakika göreyim."dedim aniden doktor bu halime şaşırmış olsa ki gözlerini açıp aval aval bana baktı. Bir süre sessizlik olduktan sonra doktor "ama onu yormamamız gerekiyor,maalesef göremezsiniz." Doktorun yüzüne yalvarırcasına baktım ve "lütfen sadece beş dakika"diyebildim. "Tamam ama sadece beş dakika" dedi. Doktorun bu sözleri üzerine bir anda doktkra sarıldım. Tek yapabildiğim teşekkür etmek oldu. Aniden geri çekildim ve doktorun söyleyeceklerini beklemeden odadan çıktım. Hazırlanarak ağır adımlarla yoğun bakım odasına doğru yürüdüm. Korkuyordum... odanın kapısını açtım ve yavaş yavaş Beste'ye doğru ilerledim. Değişikti... Ilk defa O'nu bu kadar güçsüz görüyordum. O'nu öyle gördüğümde boğazım düğümlendi, aniden gozlerim dolmaya başladı. Bana ne oluyordu? Ağlayacak mıydım ? Yok artık... Ailem beni terk ettiğinde bile ağlamamıştım ben, bu cadı için mi ağlayacaktım.Yavaşça elini tuttum ve konuşmaya başladım.
"Yine Cadi'lığını yapıyorsun değil mi, uğraştıracaksın beni. Ama Beste Galen bunları yapmazsa bir bütün olamaz... Hadi prenses aç gözlerini bana bir söz vermiştin hani onu tutmayacak mısın yoksa? Birbirimizi bırakmayacaktık. Şu cadılığı bırak ve aç gözlerini yoksa seni eve almam bak! Biliyorum sen benim yemeklerimi seversin eğer o gözlerini açmazsan sana yemek yapmam. Aç o gözlerini prenses. Her zamanki kavgalarımıza devam edelim. Ben sana yine şebeklik yapayım sen beni tatlı tatlı azarla kaldığımız yerden devam edelim olmaz mı? " Gözümden akan bir damla yaşı sildim ve tekrar konuşmaya başlayacaktım ki kapının açılmasıyla irkildim. "Uras Bey çıkmanız gerekiyor. Beş dakika doldu." Hemşirenin sesiyle toparlandım ve Beste'ye bakarak "Sana hoşçakal demiyorum prenses çünkü geleceğini biliyorum." dedim. Tam elimi çekiyordum ki elimin sıkılmasıyla olduğum yerde kaldım. Elime baktığımda Beste'nin elimi sıktığını fark ettim ve aniden hemşreye dönerek bu durumu bildirdim.Kusura bakmayın ilk kitabımız ve ilk bölüm olduğu için biraz kısa oldu. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyoruz.