-BİLİYOR MUSUN BENİM BİR AİLEM YOK-

26 5 0
                                    

Doruk'un peşimden gelmesini umursamadan yürümeye başladım. Ama o benden daha hızlıydı. Yaklaştığını fark ettiğim de koşmaya başladım. Ne kadar süre koştum bilmiyorum ama nefes nefese kalmıştım.

Birden bir ses duydum. O yöne doğru ilerlemeye  başladım. Benim yaşlarım da bir kız vardı, sanırım annesiyle konuşuyordu. Bir anne kız nasıl konuşur ben onu bile bilmiyordumki. Keşke benim de annem olsa da günlük tutmak yerine her şeyimi ona anlatsam. Dizine yatsam saçlarımı okşasa...  "Seni seviyorum kızım" dese.  O kadar ihtiyacım var ki bu cümleye. Keşke her şeyimi alsalarda annem ve babam gelse.
"YETER ARTIK ANNE BIKTIM BANA KARIŞMANDAN ANLIYOR MUSUN? BIKTIM." Kızın annesine bağırmasıyla bir anda irkildim. Bu kızın derdi neydi böyle? Annesine nasıl bağırabilir ki? Anne bu dünya da ki en kıymetli şey değil mi? Hiç mi korkmuyor annem üzülür diye. Amacı ne bunun? "kızım bağırma. Korkuyorum senin için anlamıyor musun? Sen benim tek evladımsın. Ya sana bir şey olursa ben ne yaparım o zaman? Nasıl yaşarım. Söylesene Bade ne yaparım ben sensiz?"
Artık gözyaşlarımı tutamıyorum. Annesi kızına o kadar çok değer veriyordu ki... Kıyamıyordu kızına. Değerli bir şeymiş gibi koruyor kırmaya korkuyordu. Ama aptal kızın yaptığı annesine bağırmaktan başka bir şey değildi. Bu dünya da annesiz olanlar vardı. İyi veya kötü...

Daha fazla sinirlerime hakim olamayarak onların yanına doğru gittim. Bir anda kızın karşısına dikilerek bağırmaya başladım. "SEN NE YAPTIĞINI ZANNEDİYORSUN HA. NASIL BAĞIRIRSIN ANNENE? NASIL KIYARSIN SENİ GÖZÜNDEN SAKINAN KADINA? SANA KIYAMAYAN AĞLAMANA DAYANAMAYAN BİR ANNEYE SEN NASIL BAĞIRIRSIN?" İkisi de donup kaldılar. Bir anda çıkmıştım karşılarına.
Ağladığım için nefesim kesildi ve durmak zorunda kaldım ama benim söyleyeceklerim bu kadar değildi ki. Daha onlara annemi ne kadar özlediğimden bahsedecektim.
"benim annem yok biliyor musun? Bana bağıracak sahip çıkacak bir annem yok. Keşke bana bağırsaydı da bir annem olsaydı. Sen kıymet bilmez aptalın tekisin tamam mı!" Artık gücüm tükenmişti. Ne olduğunu anlamadan bir anda yere yıkıldım.
Kafamı yere çarpacaktım ki Doruk bir anda beni tuttu. Ne yani o tüm olanları duymuş muydu? Bir kez daha mı acizliğime şahit olmuştu. Ama o beni güçlü bilmeliydi. Uras dışında kimse acizliğime çaresizliğime şahit olmamalıydı. Ama artık Doruk'ta biliyordu.
Bir anda sıkıca sarıldım.
"hadi gidin sizde evinize" Doruk'un bağırmasıyla irkildim ve daha şiddetli ağlamaya başladım. "Doruk biliyor musun benim bir ailem yok. Çok eksiğim ben..." Doruk aniden ellerini belime doladı. Şaşırmadım değil ama fazlasıyla güvenliydi kolları... 
Kokusu... Adeta huzur vericiydi. Toprak gibi bir kokusu vardı. Yağmur yağdıktan sonra o toprağın eşsiz kokusu gibi... Niye ben huzuru bu kollarda buluyorum? Niye bu kollar bana güven veriyor? Saçma değil mi benden nefret eden birinde huzuru güveni bulmam? "şşşt tamam ağlama. Ağlasan geri gelecekler mi? Mutlu olacak mısın? Olmuyor Beste inan ki olmuyor...  İnan ki bu dünya da hiçbir şey ağlamana değmiyor. Hiçbir şey...  En değerlin bile."
Ne yani ben Uras için ağlarsam değmeyecek mi? O bana kıyamayan aile sıcaklığını veren, abim kadar sevdiğim biri için de ağlarsam değmeyecek mi? "Bi daha ağlama Beste. Gözyaşı sana yakışmıyor." Doruk'un sesiyle kendime geldim ve aklımdakini bir anda söyledim. "Peki ben Uras için de ağlasam değmez mi?"  Ahh salak Beste nerden bilsin Uras kim. Sanırım ağlayınca baya bi aptallaşıyorum. "Hayır Beste. Sen kimse için ağlama olur mu?"  bugun fazla mı iyiydi yoksa bana acıyor mu anlamadım ama bu hali nedensizce hoşuma gitti. "Gidelim mi artık. Geç oldu." yavaş yavaş ayrıldık birbirimizden. Doruk şu an gözüme fazlasıyla masum gelmişti. İlk defa böyle gördüm onu. Gözlerinde nefretten öfkeden başka duygular da vardı. "olur" dedim.
Yavaş hareketlerle kalktım yerden. Gözlerim fazlasıyla ağırlaşmış göz kapaklarımı taşıyamaz olmuşlardı. Şu an ihtiyacım olan tek şey yatağım ve Urastı.

Yavaş yavaş Doruk'un peşinden yürümeye başladım ama ayaklarım artık bedenimi taşıyamaz oldu."Doruk ben artık yürüyemiyorum. Sen git. Ben bulurum bi yolunu. Benim için burda beklemek zorunda değilsin" Doruk bir anda bana doğru gelmeye başladı. Ben ne diyorum bu ne yapıyor. Git diyorum geliyor. Niye kimse benim lafımı dinlemez ki. Aha Uras iki işte. "yürüyemezsen bende seni taşırım güzelim. Seni burada bırakacak halim yok herhalde demi? Hele ki bu kıyafetlerle tövbe."
Ben şok
Ben iptal
Ben vefat
Doruk beni isteyerek bilerek kucağına alıyor sonra beni arabanın yanına kadar taşıyor sonra bana GÜZELİM diyor sonra bu kıyafetler diyor seni burada bırakmam diyor... Diyor da diyor valla. Ayy ne diyor bu be. Sanırım ben rüya görüyorum. Çünkü bunlar gerçek olamaz. Benden nefret eden Doruk gitmiş yerine bambaşka bir Doruk gelmişti sanki. Aslında bu Doruk'tan gayet memnunum ne olacak canım her yürüyemediğim de taşır işte. Rahat da kucağı zaten gözlerim neredeyse kapandı kapanacak, kapanmasın diye resmen canımla cebelleşiyorum.
Gözlerim kapanmasın diye kafamı biraz yukarı kaldırdım ki Doruk'la aramızda ki tüm mesafeyi kapattım. O beni mi izliyordu. Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama arabanın yanına gelmiştik. Kapıyı aniden açıp resmen beni içeri fırlattı.
Abartmıyorum baya baya FIRLATTI. kazma ne olacak. Bundan da bu kadar kibarlık beklenir zaten. Odun hödük ayı camış... "kızım ne bakıyorsun öyle gücün yetse öldüreceksin beni" 
Güzel fikirmiş aslında.  Ne saçmalıyorum ben yaa. Neyse daha fazla saçmalamadan susayim ben.

Artık gözlerimle savaşmayı bıraktım ve kendimi uykunun rahat kollarına bıraktım.

Birinin beni kollarına almasıyla gözlerimi aralamıştım. Karşımda Doruk'u görmeyi hiç beklemiyordum. En son ne olmuştu ki? Doruk'a bağırıp gitmem. Onun peşimden gelişi. Daha sonra Annesine bağıran o kız. Benim Doruk'a sarılmam. Ne yani ben Doruk'a mı sarılmıştım. Ve Doruk da buna izin vermişti. Hadi canım.
  Bu çocuk da  büyük gelişmeler var.

"Sonunda uyandın be bi an kış uykusuna yattın sandım. Aslında ayılarla iyi de anlaşırsın sen. Napsak seni kutup ayılarının yanına mı göndersek. Toptan kurtulmuş oluruz senden." Dedi ve hafiften güldü. Aynı şekilde bende gülerek "bencede çok faydalı olur. Ailem kurtuldu ama siz halâ kurtulamadınız. Sizde kurtulmuş olursunuz." Dedim. Doruk'un gülümsemesi yavaş yavaş silinirken tekrar konuşmaya başladım. "Neyse bugün için teşekkür ederim. Görüşürüz." Dedim ve arabadan indim. Karşı taraftan yüzü seçilmesede gelen biri vardı ve Uras'ın olduğundan emindim. Kolumdaki saate baktım ve gece yarısına geldiğini farkettim. Merak etmiş olmalıydı. Okuldaki olayları da öğrenmiş olmalıydı.

Koşarak Uras'a yaklaştım ve sımsıkı sarıldım. Kokusunu içine çektim. O güven veren kokusunu. Uras'ın saçımı öpmesiyle ona daha da çok sarıldım. Sanki mümkünmüş gibi.

Öyle ne kadar kaldık bilmiyorum ama bir arabanın yanımızdan hızla geçmesiyle ayrıldık. Uras kollarını belime doladı ve eve doğru ilerlemeye başladık.  

                            ***
Uras'a büyük bir hesap verdikten sonra sonunda odama gelebilmiştim. Pijama takımlarımı giyindim ve günlüğümü yazarak yatağıma yattım. Tüm günümü düşündüm. Doruk? Huzur veren konusu? Ama bunların yanında nedenini her m kadar bilmesemde ondan nefret ediyor olmam.

Doruktan neden bu kadar nefret ediyorum bilmiyorum ama hareketleri... beni deli ediyor. Bana laf sokması, kendini bir halt sanması.

                           ***

Sabah Uras'ın bağırmasıyla uyandım. Ayağa kalktım ve lavaboya giderek elimi yüzümü yıkadım. Lavabodan çıktığımda telefonum çalmaya başlamıştı. Aras'ın aradığını görünce kaşlarımı cattım. Yeni farketmiştim. Ben bunlarla yani Aras ve Bahar la uzun süredir konuşmuyordum. Telefonu açtım ve kulağıma götürdüm."Efendim Aras." Dedim. Tabi oda sacmalamaya. "Ya Beste sen hafızanı kaybedince bizi de mi unuttun. Hiç aramiyorsun. " dedi ve sitem eder gibi tısladi. "Özür dilerim bu aralar çok yoğunum , birazdan okula gelirim. Konuşuruz okulda." Dedim ve cevap vermesini beklemeden suratına kapattim. Hazırlandım ve aşağıya indim. Uras kahvaltı yapmaya başlamış bir yandan da bana saydırıyordu. Neymiş kırk saatte bir hazırlanıyormuşum.

Kahvaltıdan sonra evden dışarı çıktım ve yürüyerek okula gitmeye başladım.

Okual geldigimde herkes tuaf bir şekilde bana bakıyordu ama bu seferki bakışları biraz farklıydı. Özellikle de kızların. Neden bana öyle bakıyorlardı ki?

Bizimkileri görür görmez o tarafa doğru ilerlemeye başladım. Yan taraftaki banktada Doruk vardı. Oda tuaf bakıyordu. Nefret vardı bakışlarında.Ama niye?

Bizimkilerin yanına geldiğimde "Neden bana öyle bakıyorlar?" Diye bir soru sordum. Bahar "Kızım okulda popi oldun, niye bakmasınlar?" Dedi. Ne popisiydi bu? Aras konusmaya başladığına ona bakmaya başladım. Şu geçen yıl gelen çocuk vardı ya dün sana çarpan çocuğu feci benzetti. Birde herkesi tehdit etti. BESTE'YE ZARAR VEREN HERKESE ZARAR VERİRİM dedi. Aranızda bir şey mi var sizin.?" Dedi Aras.

Cevap vermeyi beklemedim ve ayağa kalkarak Eymen'i aramaya başladım. Ne hakla böyle bir şey yapardıki. O kimdi?

Onu kantinde bulduğumda arkadaşlarıyla konuşuyordu. Masasına ilerledim ve aniden bağırdım. "Sen kimsin de beni koruyorsun. Sen kendini ne sanıyorsun? Ne hakla? Cevap ver bana. Kimsin sen? Ne istiyorsun benden?" Fazla bağırmış olmalıydım, kantinde herkes bize bakıyordu. Aynen ayağa kalktı ve sırıtarak karşımda durdu ve daha sonra konusmaya başladı. Kulağıma eğilerek "Belkide seni sevdiğim içindir , sana DELİ gibi AŞIK olduğum içindir. Ha ne dersin olamaz mı?" Dedi. Ne demişti o. Yok artık. Daha geçen gün beni tehdit etmemismiydi.

Hiç bir şey demeden yanından ayrıldım ve bodrum kata indim. Göz yaslarim kesilmek bilmiyordu. Gerçi ben neden aglamistim ki.

Birinin geldiğini hissettiğimde kafamı kaldırdım ve gelen kişiye baktım. Doruk? Ne istiyordu benden. Neden gelmişti.

Kusura bakmayın. Bölüm yine geç geldi ama sınavlarımız başladı ve yazamıyoruz.
Umarım begenmişsinizdir.
Yorum ve oylarınızı bekliyoruz :)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 19, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BESTE'NİN GÜNLÜĞÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin