9 ekim 2015

41 6 3
                                    

Cuma günüydü. Kadın her zamanki gibi sabah yaptıklarını yapıb, işe doğru yol aldı . Hala da kitabını düşünüyordu. Her yerde arıyordu ama nafile. Belki bir gören olur diye her sabah tanıdığı insanlardan soruyordu merakla. Ama bilen, gören olmamıştı. Sanki yere düşdüğü anda hiç tanımadığı biri almış ve geri vermekte istemiyordu. İşe vardığında yardımçısı ona sordu:

"Hala bulamadın mı?"

"Hayır bulamadım, her yere baktım, her kese sordum. Ama sanırım insanlar benim deli olduğumu düşünüyor. "

"Sen deli değilsin. Sadece kitabına çok fazla bağlısın o kadar."- dedi ve ekledi - " Yayına az kaldı. Hazırlansan iyi olacak. Kağıtlara bir göz gezdir. Ama üzüle bilirsin biraz."

Kadın neyi ima ettiğini anlayamamıştı. Kağıtları eline aldı. Şöyle bi göz gezdirdikden sonra başlığı gördü. Konu "Kitapların Hayatımızdaki Yeri" idi. Gözleri doldu istemsizce. Müdürün bunu kasıtlı olarak yaptığını biliyordu. Geldiğinden beri herkese özellikle de ona acı çektirmek için yollar arıyodu. Kadın her zaman görmezden geliyodu, bu seferde öyle yaptı. Çünki kimseye zarar vermek, kimseyle arasının kötü olmasını asla istemezdi..
Yayına hâla yarım saat vardı. Bugün işe gecikmemişti. Bu yüzden de mutluydu. Aşağıya-kafetariyaya inecekdi, yardımçısından bir şeyler isteyip, istemediğini sordu. Hiç bir şey istemediğini söyledi. Ama yinede onunla birlikte gitdi. Merdivenlerden inerken karşılarına müdür çıktı. Kadın yüzünü çevirip başka bir tarafa gitmek isteyince birden ona seslenildiğini duydu:

"Hey, sen!"

Onu çağırdığını biliyordu, ama geriye dönmedi. Hâla da bağırıyordu. İnsanların onun sesinden rahatsız olduğunu görünce kadın durdu. Kadının durduğunu gören müdür de sesini kesdi. Yavaşca ona yaklaştı. Elini birden omuzuna koydu ve dedi:

"Sana seslendiğimi duymadın mı? Niye kaçıyodun benden?"

Kadın silkelenerek elini üzerinden atdı. Döndü ve sert bir cevapla:

"Bana seslendiğinizi bilmiyordum. Adımı söylemediniz. Ne yapmam gerekiyordu?!"

Müdür şaşdı kaldı. Alaycı bir şekilde devam etdi.

"Evet ya adını unutmuşum. Neydi senin adın?"

"Benim adım.... "

"Neyse, neyse önemli değil ismin.. "- dedi ve konuşmaya devam etdi.

Kadın sözünün kesilmesini hiç sevmiyordu o da ona karşılık olarak onun sözünü dinlemeden çevrilip gitdi. Müdürü arkasından:

"Hey, hey, seninle konuşuyorum! Bu ne cüret ben konuşurken beni dinlemiyorsun?! Sana söylüyorum! Hemen buraya geri dön!!"- diye bağırıp çağırdı.

Kadın umursamadan devam ediyordu. Yardımçısı da yanına geldi, birlikte gide-gide sohbet etmeye başladılar.

"Neden böyle bir şey yaptın? Yani sonuçta o müdür. Korkmuyor musun seni kovacağından?"

"O beni istese bile kovamaz. Yani ne deyip de kovacak? Hem görmüyormusun burda hevesle çalışan bir tek benim. Beni kovarsa burası batar! "

"Birazcık fazla olmadı mı sence bu? Yani o kadar çalışan var burda bir tek sen değilsin."

"Ya, öyle oldu değil mi? Çok üzür dilerim. Bir anlık patlama oldu."

"Önemli değil. Sonuçta kaç yıldır seninle çalışıyorum, alıştım artık sana." - dedi ve güldü.

Geri dönmüştüler yayın odasına. Ne de olsa müdürü burnundan getirdi tüm sabahını. Yayına dakikalar kalmıştı. Kadın kendi bölümüne geçti. Ve yayın başladı.

"Bir Pazar Sabahı"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin