Benan'ı arayıp diğer cesetlerinde boyunlarında öyle bir iz var mı diye bakılmasını istedim. Teorime göre katilimiz boynunda o doğum lekesine benzer izi olan kişileri öldürüyordu. Maalesef ki yaklaşık bir saat sonra teorimin bir saçmalıktan ibaret olduğu ortaya çıktı. Diğer kurbanların boynunda iz yoktu. "Tamam." dedim. "Her şeye yeniden başlıyoruz." kurbanların bankacılar hariç ailesine ulaşamamıştık. Asıl hedef noktası olarak burayı ele aldım.
İz. Lanet olası iz aklımdan çıkmıyordu. İki insanda. Aynı yerde. Aynı boyutta. Tıpa-tıp aynı görünen bir iz nasıl mümkün olabilir? Birisi gencecik bir kız diğeri annesi yaşında bir kadın. Annesi yaşında. Annesi-. O coşkuyla "Buldum ulan!" diye bağırdım. Tekrar Benan'ı arayarak bütün cesetlerin DNA testine tabi tutulmasını istedim. El çırpma sesiyle yerimde sıçradım. "Bravo Sayın Destina Ulugöz. Her çıkışın bir inişi olur derler. Durum 2-0 ama her şey tersine dönebilir." dedikten sonra bir de göz kırptı hergele. Tam da hastalanacak zamanı bulmuşsun ortak, sana ihtiycım var diye geçirdim içimden.
Geçen ay ortağımın hastalanmasıyla yerine yanıma bunu vermişlerdi. Bunu diyorum çünkü sayın ortağımı hiç sevmemiştim.
Yaklaşık iki saat sonra cesetlerin DNA'sı %99 oranında tutuyordu. Ve biz koskoca altı gündür bu anne-kız ilişkisini gözden kaçırmıştık. Hamlamışım resmen diye geçirdim içimden. Bunu nasıl gözden kaçırırdım? Kaçırırdık? Bu kadar büyük bir hata yaptığımdan dolayı içim içimi yiyordu.
Artık günlük rutinime dönen uzun uzun cesetlerin fotoğraflarını inceleyip kafa yorma işinden sonra gözüme masamdaki biri beyaz biri kan kırmızı zarfı farkettim. Garip. Sakince oturduktan sonra alt çekmeceden mektup açacağını çıkardım ve mektubu kenarlarından tutarak dikkatlice açtım. Mektuba hiçbir hasar vermeden içindeki kağıdı çıkardım. Kendimi biraz zorlayıp en alt çekmeceye uzandım ve iki tane orta boy delil torbası çıkardım. Dikkatlice dörde katlanmış kağıdı açtım ve okumaya başladım.
"Sayın Destina Hanım;
Öncelikle sizi nereden tanıdığıma gelecek olursak, gelemeyiz. Çünkü sizi tanımıyorum. Sadece kendi çapımda yaptığım ufak bir araştırma sonucu isminize ulaştım. Bana yardım edin demiyorum. Diyemiyorum daha doğrusu. Çünkü bu mektup size ulaştığında büyük ihtimalle ben çoktan ölmüş olacağım. Asıl korkum annem. Sizden ricam annemi hemen koruma altına almanız zira ona zarar gelmesini istemiyorum. Size anlatmam gereken çok şey var ama anlatacağım zamanı bırakın aldığım nefesler bile sayılı sayıda. Bir dakika on yedi saniyede bir cinayet nasıl anlatılırsa tüm olanları öyle anlatacağım. Biri var. Adını bile öğrenmek istemeyeceğiniz biri. Kendi gibi adı da ürkünç çünkü. Bu kişi benden bir bankacıyı verdiği tarife göre öldürmemi istiyor. Biraz daha açık olursam bu kişinin dirseğinin üst kısmından etil alkol enjekte etmemi söyledi. Bunun sadece onu bayıltacağını iddia ediyor ama ben bir hemşireyim böyle bir darbenin onu öldüreceğini biliyorum. Lütfen Destina Hanım bu kadını yakalayın yoksa çok kişinin canı yanacak.Ceylan Alptekin
Dipnot: Kalan bütün gelirimi Burhan Alademir'in ailesine bağışlar mısınız?"
"Anıl şuna bir baksana" mektubu ona uzatıp ben de kırmızı zarfı açtım. Yine zarfı özenle delil torbasına yerleştirip saman kağıdına kan kırmızı mürekkeple yazılmış mektubu okumaya başladım.
"Sayın Polis Hanım;
Kendini çok akıllı gibi gösterme tavırların hoşuma gidiyor. Ama üzerinde yürüdüğün ipin bir ucunun bende olduğunu unutuyorsun. Sana acıyorum. Etrafa egondan arınıp bakman gerekiyor. Belki o zaman ipucu bulabilirsin ha? Sana üç gün mühlet veriyorum. Eğer bu üç gün içinde beni yakalayabilirsen hayatta en sevdiğin kişiden vazgeçmek zorunda kalacaksın. Ama eğer üç gün içinde beni yakalayamazsan işte o zaman en sevdiğin insanların kellelerini ofisine yollamaktan zevk alırım. Ne düşünüyorsun? Hala 2-0 önde misin? ;)Sevgilerimle
xoxo. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bankacı Cinayetleri
Mystery / Thriller"Son 24 saatin Sevgili Küçük; Eğer 24 saat içinde sana dediğim şeyi yapmazsan, günün sonunda atan bir kalbin olmayacak." Her 24 saat içinde bulunan birbirinden bağımsız 3 ceset. Biri intihar, biri cinayet diğeri zehirlenme. Peki ya sen? Gerçekle...