"Benan, Burhan Alademir'in tüm mal varlığını listeleyip bana getirir misin? Şimdiden çok sağol." diyerek telefonu kapattım. "Anıl gel istersen yanıma." biraz ortağımla çalışsam daha iyi olurdu. Önüme beyaz bir A3 kağıdı aldım. Anıl da bir sandalye çekip yanıma oturdu. "Bak şimdi -kağıdın üstüne büyük bir kutucuk onun altına da üç tane kutucuk çizdim- bu büyük kutu bizim katilimiz. Bu kenardaki küçük kutu bankacı kurbanımız Burhan Alademir, diğer kutu Ceylan Alptekin, onun yanındaki kutu ise annesi Seyhan Alptekin. Sayın Soykıran, sence bu dörtlü arasında nasıl bir ilişki olabilir?"
Elimden kalemi alıp büyük kutunun içine silah çizdi. "Böyle daha anlamlı oldu sanki." diye mırıldandı. "Bence her bankacının sakladığı bir sır var ya da öldürülen her bankacının mı demeliyim? Neyse işte. Bankacıların kanındaki etil alkol bence en büyük ipucumuz." diyerek kalemi önüme uzattı.
Ortadaki kutucuğun içine mektup ve şırınga çizdim. "Bu da hemşire kurbanımız. Dediğin gibi bence de bankacıların sakladıkları bir şey var. Ve katilimiz bunu biliyor. Anıl etil alkol flotinyum içerikli şeylerin ortaya çıkarılmasında kullanılıyor. Katilimiz, bankacılarımızın kanındaki etil alkolle sakladıkları şeyi ortaya çıkarmaya çalışıyor."
"İstediğiniz raporlar hazır komiserim." diyerek elindeki dosyayı masama bıraktı. "Sağol Benan." Hızlıca raporu açtım. Anıl da görmek adına biraz daha yakınlaştı. Bu kadar yakın durmamız beni rahatsız etse de sesimi çıkarmadım. "Bankacımızın da ne kadar çok mal varlığı varmış Anıl. Farkettin mi hep şehir merkezinden daire alırken şu arsa -parmağımın ucuyla arsayı yazan sırayı gösterdim- şehir dışında?"
"Benim de dikkatimi çekti o Destina, gidip baksak mı? Hiç yoktan iyidir." başımı sallayarak onayladım ve askılıktan onun ceketini ona doğru atıp "Yakala!" diye bağırdım. Sonra da kendi ceketimi üstüme geçirdim ve ofisten çıktık. Çıkarken adli tıp ekibinden bir gruba da haber verdik peşimizden de onlar geliyorlardı.
Yaklaşık kırk dakika sonra arsaya vardığımızda burasının bu kadar çok ıssız olması tüylerimi ürpertti. Arsanın kenarında küçük bir ev duruyordu. "Eda, şu ev kime aitmiş bulabilir misiniz?" diye seslendim. Anıl'la beraber yavaş yavaş o eve doğru yürümeye başladık. Bu sırada adli tıp ekibi şüpheli buldukları yerleri kazıyorlardı. Bir anda ekipten birinin "Komiserim gelir misiniz?" diye seslenmesi üzerine rotamızı değiştirip oraya da yürümeye başladık. Adli tıptan adını hatırlamadığım birisi elindeki garip cismi göstererek "Aradığınız şey buna benziyor muydu komiserim?" diye sordu. "Öncelikle aradığımız bir şey yoktu ama bu nedir?" diye sordum. "Biz de tam olarak anlayamadık ama bir anahtar parçası olduğu bulmacanın anahtarı olabilir." bu sırada Anıl devreye girdi. "Sağol Erhan, siz burayı halledin biz şu eve bakacağız, işiniz bitince burayı toplar gidersiniz. Dikkatli olun, gözden bir şey kaçırmayın. Kolay gelsin tekrardan." diyerek sözünü tamamladı.
Eve doğru yürüdükçe içimdeki korku git gide artıyordu. Sıkıca Anıl'ın elini kavradım. O da korkma yanındayım dercesine elimi kavradı. Arsanın sonuna geldiğimizde duvarın üstünden atlayıp evin kapısına geldik. Anıl elimi bırakmadan diğer eliyle kapıyı çaldı. Beyaz yarısından çoğu cam olan kapı hiç güvenli değildi. Tekrar çaldı, ses gelmeyince "Kredi kartın yanında mı?" diye sordum. Arka cebinden siyah deri cüzdanını çıkardı ve elime bir kart tutuşturdu. Zorlamadan yaklaşık on saniye içinde kapıyı açıp kartı Anıl'a geri uzattım. "Bizim de bazı marifetlerimiz var hani." diyerek göz kırptım. Silahımı almak için elimi velime attım. Sonra aklıma silahımı arabada bıraktığım geldi. Bir küfür savurdum. Anıl'a baktığımda onun da benden farkı yoktu. Bir metrelik koridorun sonunda açık yeşil tahta bir kapı vardı. Anıl beni arkasına alıp kapıyı açmaya yeltendi. Kolunu tutup "Dikkatli ol." diye mırıldandım. Anıl kapıyı açıp içeri girdi. Elini bırakmadan bende onu takip ettim. Küçük bir salona geldik. Iki karşılıklı koltuk vardı. Televizyon hala açıktı ve salona bağlı olan iki odanın kapısı da. Önümüzde açık bir kapı vardı, büyük ihtimalle mutfaktı. Yerde yatan kadını görünce oraya koşturdum. Ve nabzına baktım, ölmüştü. O sırada Anıl kolumdan çekip yukarıyı gösterdi. Büyük bahçeden sonra bir yama vardı ve oradan da üstünde mor tişört altında siyah tayt olan bir kadın iniyordu. Sessiz ol dercesini işaret parmağını dudağına götürdü. Şoka girmiş gibiydim. Beni salonda bırakıp eğilerek mutfağa gitti ve açık olan camı kapattı. Bende geldiğimiz taraftaki demir kapıyı kapattım. Koltuğun yan tarafına saklanıp gelen kadını izlemeye başladık. Kadın camı açmaya uğraşsa da beceremedi ve diğer tarafa doğru yürümeye başladı. Anıl kalkmaya yeltelenince kolundan tutup "Kapattım." diye fısıldadım. Kadın kapıyı zorladı ama açamadı. Ben ne olacak diye beklerken alt taraftaki odanın oradan tıkırtılar gelince Anıl'ın kolundan tuttum ve eğilerek aşağıdaki kapıya yürüdüm. Hiç ses çıkarmadan kapıyı açtığımda içimden büyük bir yük kalkmıştı. Tam o sırada yan odadan bir ses geldi. Kadın içeri girdiğinde biz dışarı çıkmıştık. Kapının kenarına saklanıp kadını izlemeye başladık. Kadın mutfağa ulaştığında hiç tereddüt etmeden tezgahtan aldığı bıçakla kadının boğazını kesti. O sırada Anıl'ın elimi daha sıkı tutuşunu hissettim ve koşmaya başladık. Arabaya vardığımızda ellerim titriyordu. "Ben kullanamam." deyip anahtarı Anıl' a attım. Hemen koltuğa oturup silahımı belime koydum. Ve torpidonun gözünden telefonumu aldım. Benan'dan üç cevapsız arama vardı. Hemen ona geri döndüm. "Komiserim bir ceset daha buldular, bankacı." telefonu açar açmaz Benan ne güzel haberler veriyordu bana. "Benan şimdi telefonu hoparlöre al ve etrafındaki herkesi topla. Murat orada mı?" "Buradayım." diye bir ses yükseldiğinde güldüm. "Biz Anıl komiserinizle şubeye geliyoruz, yarım saate oradayız. Ceset'i morga getirmesinler. Şubeye getirsinler, oradakilerle konuş. Katilimiz oraya geliyor. Bir yetmiş beş boylarında uzun kızıl saçlı. Üzerinde mor bit tişört ve siyah tayt var. Biz gelene kadar ceset orada bekleyecek şubedeki herkes hazırlıklı olsun. Katil çok tehlikeli." telefonu kapattığımda Anıl "Aklında ne var senin?" diye sordu.
"Katilimiz kurbanı işi başardı mı diye ceseti görmek isteyecek. Bunun için de ceset neredeyse oraya gelecektir. Hangimiz daha akıllıymış gördük işte." diye mırıldandım.
Sonrasında sessizlik hakimdi. İçeri girmeden silahımın emniyetini kaldırdım ve belime koydum. Şubeye adımımı atar atmaz. Büyük bir kalabalık karşıladı beni. Ve kenarda duran katilimiz. Arkamı dönüp Anıl'a sarıldım. "Saat iki yönünde çaktırmadan bak." Anıl'ın kolları belimi sardı. Sesli bir şekilde güldü ve "Bende seni seviyorum sevgilim." diye bağırdı. "Napıyorsun sersem?" diye fısıldadım. Sonradan Anıl'ın katilin dikkatini dağıttığını ve yavaşça ona yaklaştığımızı farkettim. "Çok yakışıklısınız Anıl Bora Soykıran." diye bağırdım bende. "Bu kadar çok içmemeliydik sevgilim, başım dönüyor." diye de ekledim. Herkes şaşkınlıkla bize bakarken katilimiz de bu gruba dahildi. "Destina çok aşığım ben sana." diye bağırdığında iyice yaklaşmıştık. Kollarımı iyice gevşettim. "Öp beni." diye bağırdı sonra da "Şimdi!" diye ekleyip beni ittirdi. Katili altıma alacak bir şekilde sertçe yere düştük. Kendimi çabucak toparlayıp bileklerinden tutarak tepede birleştirdim. Herkes şaşkın şaşkın bakıyorken "Yardım etsenize!" diye bağırdım. Katilimiz benim bu boşluğumdan yararlanarak beni yere yatırdı ve kaçmaya başladı. Vakit kaybetmeden bende peşinden koşmaya başladım. Merdivenlerden çıkarken ayaklarımdan güç alıp tekrardan üstüne sıçradım ve tekrar düştük ama bu sefer avantaj benimdi. Ellerinden sıkıca tuttum. Kendini havaya ittirip tekrar yere vuruyordu. Bu sırada Anıl yanıma geldi ve onu kaldırdık. Katilimiz saçlarını yolmaya çalışıyor. Ona buna saldırıyordu. Beş kişi zapt edemiyordu. Onlar önde, Anıl'la ben arkada yürürken merdivenlerden indik. Tam o sırada boylu poslu sarışın biri önümüze dikilince tam ne oluyor diyemeden, katilin boynuna bir yumruk attı. "Ne yaptın sen?!" diye bağırdım. Sadece bayılttım deyip nabzına baktı. "Komiserim bilerek olmadı, sadece bayılsın diye yaptım ben." dedi.
Titrek nefeslerimin arasından "Sakın bana onun öldüğünü söyleme!" diye bağırdım. Boynunu eğip "Maalesef." diye cevap verdi. Murat "Morga götürüyoruz o zaman Destina?" deyip koluma dokundu. Başımı sallayarak onu onayladım. O sırada kenarda korkarak bana bakan annemi gördüm ve ona doğru yürüdüm. "Kızım alışverişe gideceğiz diye gelmiştim ben. İşin çoksa sonra gideriz." deyipm gülümsedi. "Yok annecim sen beni burada bekle hemen geliyorum." deyip yanağına bir öpücük kondurdum ve Anıl'ı da alıp hızlıca morga doğru yürüdüm. Cesedi morg kasalarından birine yerleştirip tam çıkarken "Anıl bir nabzına baksak ya, ben inanamıyorum." dedim. Şefkatle sırtımı sıvazladı. Murat ve Anıl bana bakarken cesedi koyduğumuz kasayı açmamla şok olmam bir oldu. Murat da Anıl da gözlerini kocaman açmış bir şekilde bana bakıyorlardı. "Yoksa." diye mırıldanıp hızlıca merdivenleri çıkmaya başladım. Annemi bıraktığım yerde göremeyince sıradaki kurbanın kim olduğunu anlamam uzun sürmedi. Ve bu merkez ilk defa bu kadar yüksek sesli bir çığlığa şahit oldu.
"Anne!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bankacı Cinayetleri
Misterio / Suspenso"Son 24 saatin Sevgili Küçük; Eğer 24 saat içinde sana dediğim şeyi yapmazsan, günün sonunda atan bir kalbin olmayacak." Her 24 saat içinde bulunan birbirinden bağımsız 3 ceset. Biri intihar, biri cinayet diğeri zehirlenme. Peki ya sen? Gerçekle...