Birden ışıklar kapandı. Ayağa kalkıp Ufuk'un yanına gitmek istedim ama ayağım çok acımaya başladı. Bir süre öyle durduktan sonra bir ses duydum.
"Karanlıktan korkma, karanlık bir odanın içinde ben varsam kork."
Kendimi kaybettim. Ağlamak ve rahatlamak istiyordum. Ama kaskatı kesilmiştim. Korku vücudumu esir almıştı. Hareket etmek, bu odadan çıkmak istedim ama başaramadım. Vücudumu hareket ettiremiyordum. Artık dayanamıyordum, kendimi karanlığa bıraktım.
Gözümü açtığımda her taraf bembeyazdı. Yanımda bir silüet gördüm. Yanımda Ufuk vardı. Ama şuan farklı bir evdeydim. Bütün eşyaları bembeyazdı. Ufuk'un kıyafetleri de beyazdı.
"Ufuk, n'oldu bana, neden başka bir eve geldik?"
"Ufuk şuan uyuyor pandacık. Ben de seninle biraz konuşmak istedim."
Ona dikkatli bir şekilde baktığımda gözünün altındaki izi fark ettim. Evet, bu Umut'tu. Ama beni ne zaman buraya getirdi. Ufuk neden izin vermişti. Şuan son dakikalarımı mı yaşıyordum. Gözlerim dolmuştu. Ölmek istemiyorum ben. Hele ki böyle saçma bir nedenden dolayı ölmek istemiyorum.
"Bırak beni lütfen. Ben hiçbir şey yapmadım. Benim hiçbir suçum yok. Ufuk'la aramızda da bir şey yok. Olmayacak da. Lütfen bırak beni."
"Sana bir şey yapmayı düşünmüyorum. En azından şimdilik. Sana söyledim, sadece konuşacağım. Sonra nereye istersen git. Belki sonra tekrar görüşürüz. Ama şimdi sadece dinle, bil ki ben çok çabuk sinirlenirim. Her an kararımı değiştirebilirim. Anlaştık mı pandacık?"
Sadece kafa sallamakla yetindim. Onunla konuşmak istemiyordum ama ölmeyi hiç istemiyordum. Ama bana neden pandacık diyordu ki? Bana Ufuk pandacık dediğine göre her seferinde bizi dinlemiş miydi? İçimdeki izlenme hissi psikolojik değil miydi? Aslında biz gerçekten izleniyor muyduk?
"Bak, ben biraz düşündüm. Düşünürken aklıma Defne geldi. Onun da hiç suçu yokken ölmedi mi? Hepsi Ufuk'un suçuyken bedelini Defne ödemedi mi, ben ödemedim mi? Peki ya Ufuk, o gönül eğlendirdi, düğün hazırlıkları yaptı, hep güldü. Beni hiçe saydı. Özür bile dilemedi. Ben de düşündüm ki, seni öldürürsem Ufuk'un umrunda dahi olmaz. Ama eğer Ufuk'u öldürürsem intikamımı almış olurum. O yaşamayı hak etmiyor. Ama bunu tek başıma yapmayacağım. Bana biri yardım edecek."
Kendimi tutamadan konuşmaya başladım. "Kim yardım edecek sana, Ufuk bana her şeyi anlattı, onun bir suçu yok, her şey sadece bir yanlış anlaşılma. Onu öldürürsen eline hiçbir şey geçmeyecek. Lütfen bırak beni de gideyim."
Artık bana sinirli bir şekilde bakmaya başlamıştı. Elini cebine attı ve bir tabanca çıkardı. Sonra bana doğrulttu. Gözümü kapattım. Son saniyelerimin böyle olacağını hiç düşünmemiştim. Birden elimde bir ağırlık hissettim, korkarak gözümü açtım. Elimde Umut'un bana doğrulttuğu silah duruyordu. Çok şaşırdım. Bu silahı bana neden verdi ki. Kendi kafama mı sıkmam lazım.
"Ortağım sen olacaksın pandacık. Ufuk'u sen öldüreceksin. Ben her yalnız kaldığında sana komutlar vereceğim. Doğru zamanı bekleyeceğiz. Doğru zaman bir gün sonra da olabilir, bir ay sonra da. Ama eğer Ufuk ölmezse ölen kişi sen olursun."
Elimdeki silaha baktım. " Bu silahı sana doğrultmayacağımı nereden biliyorsun? Her an bitirebilirim işini. Masum birinin katili olacağıma suçlu birini öldürürüm."
"Bunu yapamazsın, yapmaya cesaret dahi edemezsin. Diyelim ki yaptın, ben zaten bir ölüyüm pandacık. Peki ya sen, hapislerde çürümeyi göze alabilecek misin?"
Çok sinirlendim. Bana resmen korkak diyordu. Silahı ona doğrulttum. "Bu kadar emin olma, Ufuk'u öldürsem hapse girmeyecek miyim zaten, sonuç aynı. Neden bir masumun ölmesini seyredeyim ki!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalandan Kalp
RomanceKendimi çok çaresiz hissediyordum. Hava buz gibiydi . Ben kaçtıkça o bana daha çok yaklaşıyordu. Aramızda çok az mesafe kalmıştı. Zaten bu topallayan ayağımla onun yanında nasıl bir şansım olabilirdi ki. Ona o kadar güvenmiştim. Ve şimdi ondan kaçı...