13.Bölüm

241 67 42
                                    

3 gün sonra yeni bir bölümle herkes yeniden merhaba! Eskiden her gün bölüm attığım zamanlar vardı ama gittikçe bu yeni bölüm yayımlama işi 3-4 gün oldu. Okuyanlara bakıyorum ama vote olan sayıdan çok faha azını görünce üzülüyorum. Emek verdiğimi ve çok fazla zamanımı bu hikayeye ayırdığımı düşünüyorum. Daha çok vote görebilsem günde 2 bölüm yazıp yayımlayabilirim bile.Tek istediğim emeğimin karşılığını görebilmek. Kısacası neden bu kadar uzun zamanda yazdığımın nedenini açıklamaya çalıştım. Umarım anlayışla karşılarsınız. İyi okumalar herkese 😁❤
NOT: Multimedyada Selin'in bu bölümde dinlediği/ söylediği şarkı var.

''Mete bir fotoğrafçıymış ve bir kitap kapağı çekimi için benim fotoğraflarımı çekmek istiyor.'' dedim.

Cümlelerim hazırlıksız çıkmıştı ağzımdan. Kafamı kaldırıp ona baktım. İfadesiz bir şekilde yere bakıyordu. Birkaç dakika daha karşılıksız olarak ona bakmayı sürdürsem de, Deniz birden ayağa kalktı ve arka bölüme doğru yürümeye başladı. Arka tarafa yöneldiği için onu göremiyordum ama adımlarını hissedebiliyordum.

Yaklaşık 2 dakika sonra yanıma geldi, biraz önce oturduğu koltuğa oturdu. Elinde tuttuğu kitabın ilk sayfasını açtı ve okumaya başladı. Ona söylediğimden beri ne bir tepki vermişti ne de bir cümle çıkmıştı ağzından. Kitap okurken rahatsız edilmeyi sevmediğini bana uzun zaman önce söylemişti ama bana böyle davranmasına dayanamadığım için onunla konuşmak istiyordum. Ne diyeceğimi düşündüm, bilmiyordum.

Aramızda hiçbir şey olmamasına rağmen bana kızabiliyordu her zaman ama bu sefer farklıydı. Kızmamıştı, ufak bir tepki bile yoktu. En çokta bu korkutuyordu. Korktuğum ve üzüldüğüm zamanlarda karşılıksız hep yanımda oluyordu. Kendi hayatından çok beni düşünüyordu, destek olmak için her şeyi yapmıştı şu ana kadar. Kısa zamanda herkesten, her şeyden değerli olan birini kaybetme düşüncesi beni yaşadıklarımdan bile daha fazla korkutuyordu.

İçten içe kızsın, tepki göstersin istiyordum. Onun sessizliğini tanımamıştım, tanımakta istemiyordum. Yüzünde anlam veremediğim bir ifadeyle yaklaşık 500 sayfa diyebileceğim eski bir kitaba bakıyordu. Onu kitap okurken izlemek bile ayrı bir huzur veriyordu her zaman.

Sanki kitabı okuyan, anlamaya çalışan biri değil de o kitabı yaşayan karakterin tepkileri olurdu yüzünde. Dış dünyadan soyutlaşırdı ellerindeki çok sayıda sayfalarla. Bazılarına sorsanız sadece 100 sayfalık bir kitabı okumak bile zaman alıcı ve gereksizken o bunu sanki yapabileceği en önemli şeymiş gibi yapardı. Kitabı sadece okumakla kalmaz, onu yaşayıp yazarın hissettirmeye çalıştırdıklarını en ince detayına kadar hissederdi Deniz.

Bazen onu kitaplardan bile kıskandığımı hissediyordum. Kitaplara en değerli hazinesiymiş ve günde 1 cümle dahi okuyamazsa bu hazineyi kaybedecekmiş gibi düşündüğünü zamanla anlamıştım. Sürekli kavga etmemize rağmen bana ne kadar değer verdiğini hissediyordum. Sarılacağı zaman bile kırmaktan korktuğu bir şeymişim gibi davranıyordu. Nazik ve sevgi dolu...

Onu düşünmekten kendimi alamıyordum. Hissettiklerimin ne olduğunu tam olarak tanımlayamasam da tek bildiğim şey ondan uzak kalmak istemediğimdi. Şu an bedenlerimiz birbirimize yakın olsa da aslında çok uzaktık. Zaman geçiyordu ama ne o ne de ben konuşmak için çaba sarf etmiyorduk. Onu bölmek istemediğim için eve geri dönmeye karar verdim. Yanıma koyduğum çantamı elime alarak bir şey demeden çıkışa gidiyordum ki fısıltı denebilecek kadar sessiz olan sesini duydum.

''Yarın görüşürüz.'' dediğini duyduktan sonra kafamı 5 saniyeliğine de olsa ona çevirdiğimde üzerimdeki bakışlarıyla karşılaştım ve aynı şeyi tekrarladıktan sonra arkamı dönüp yürümeye başladım.

RENKLİ MEKTUPLAR #WATTYS2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin