Oturduğum koltuktan uyuşuk bir şekilde kalktıktan sonra yine uyuşuk bir şekilde elimdeki kitapı yerine koydum. Yaz tatilinin son günlerindeydik ve ben neredeyse tüm yazımı her zaman ki gibi kitap okuyarak geçirmiştim. Bundan memnundum, kitap okumayı kendimi bildim bileli seviyordum.
Yaklaşık sekiz saattir kitap okuduğum için her yerim uyuşmuştu. Bu yüzden biraz gerindim ve odamdan çıkıp, alt kata indim. Saat yediye geliyordu, babam ve üvey annem Rebecca henüz eve dönmemişlerdi. Üvey annem diyorum fakat kendisini gerçek annem kadar olmasa da gerçekten seviyordum.
Kendime atıştırmalık bir şeyler hazırladıktan sonra salona geçip televizyonu açtım. Sevdiğim dizilerden biri olan The Flash'ı görmemle suratımda bir gülümseme oluştu. Bu diziyi gerçekten seviyordum, sanki benim için yapılmış gibiydi.
Ben diziye dalıp gitmişken, kapının aniden çalınmasıyla oturduğum yerde sıçradım. Büyük olasılıkla babam ve Rebecca gelmişti. Oturduğum yerden kalktım ve hızlı bir şekilde kapıya yürümeye başladım. Onları kapıda bekletmek istemezdim. Kapıya vardığımda, kapıyı açmadan ilk önce delikten baktım.
Fakat kapının arkasında babam ve Rebecca değil de, kralın adamlarını görmemle kasıldım. Kralın adamları olduğunu üniformalarından anlamıştım ama burada olmalarına anlam veremedim. Kralın adamları buradaysa önemli bir şey olmalıydı, önemsiz bir için burada olmaları saçma olurdu zaten.
Çok bekletmek istemediğimden, derin bir nefes aldım ve kendimi çok kasmamaya çalışarak kapıyı açtım. Fakat kasılmıştım, ne olduğunu bir an önce öğrenmek istiyordum. Yanlış yere gelmiş olamazlardı, onlar yanlış yapmazdı.
"Venüs Fisher siz misiniz?" Diye sorduğunda, kaşlarımı çattım. Beni mi arıyorlardı? Babamı veya Rebecca'yı soracaklarını düşünmüştüm, beni değil.
"Evet, benim. Bir sorun mu var?" Dediğimde benim ile aynı yaşlarda olduğunu düşündüğüm çocuk konuştu bu sefer.
"Kral Ethan, sizi huzuruna bekliyor." Dedi. Ses tonu sert çıkmış, aynı zamanda bende merak uyandırmıştı. Kral Ethan, neden benimle konuşmak istiyordu ki? Suç felan işlememiştim. Bundan emindim, aslında oldukça sakin bir insandım ve benimle ne işi olacağı baya merak uyandırıyordu.
Kafamı 'tamam' anlamında salladım ve kapıyı açık bırakarak, hızlı bir şekilde odama koştum. Kapıyı kapattım ve derin bir nefes aldım. Korkuyordum, kral Ethan asla hafife alınacak biri değildi. Onu daha önce sadece televizyonda görmüştüm ve duyduğuma göre acımasız ve pisliğin tekiydi.
Üzerimi alele acele değiştirdikten sonra babama durumu anlatan kısa bir mesaj yolladım. Telefonumu cebime koyduktan sonra aşağı indim. Spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdiğimde artık hazırdım. Evin anahtarını alıp, cebime koydum. Kapıyı kapatıp, evin önünde bekleyen siyah cipe baktım. Tekrardan derin bir nefes aldım ve arabaya doğru yürümeye başladım.
Arabanın arka koltuğunda yerleştiğimde, gergindim. Hemde fazlasıyla. Çünkü kral Ethan'ın beni iyi bir şey için çağırmayacağını biliyordum.
Benim yaşlarımda olduğunu düşündüğüm çocuk direksiyonun başındaydı, diğer adamda hemen yanındaki koltukta oturuyordu ve arabada ölüm sessizliği vardı. Onlara sormak isterdim fakat hiç bir şey bilmediklerini, sadece buraya onlara verilen emri yerine getirmek için geldiklerini biliyordum. Bir şey bildikleri varsa bile, bana söylemezlerdi. Bundan adım gibi emindim.
Saraya vardığımızda, korkum iki katına çıkmıştı. Fakat bunu belli edemezdim. Arabadan indim ve etrafa bakındım. Ortalık sakin görünüyordu, etrafta 1-2 insandan başka kimse yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFİR
FantasyBaşlama Tarihi: 10 Ağustos 2016 "Bana verilen görevde, yakalanmak benim için yasaktı. Yakalanırsam, ölürdüm." Zeka ve güç, peşinde iyi şeyler getirirdi. Bana getirdiği tek şey saf kötülük olmuştu. Kral Ethan, bana bu görevi verdiğinde anlamıştım bu...